Fenerbahçe kendi sahasında Dinamo Kiev‘e yenilip, Şampiyonlar Ligi’nin kapısından dönmüştü… Jorge Jesus günler sonra bu maç için ne kadar üzüldüğünü anlatırken “boğazımda bir düğüm gibi kaldı, onlarla tekrar oynamak isterim“ demişti...
Jesus‘un dileği, isteği tuttu… Şans kapıyı iki defa çalar misali karşısında bir daha Dinamo Kiev’i buldu… Bu defa Avrupa kupası grup maçlarında…
JJ için boğazındaki düğümü çözüp çıkartmak, rahatlamak, derin bir soluk almak için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı… Ama kolunda büyük risk taşıyan fırsat da… Jesus bir daha kaybetse, boğazındaki düğüm, bu defa “kördüğüm“ olacak, önce kendisi, sonra takım grubun sonraki maçlarında nefes darlığı çekecekti…
JJ kaybetmedi, Fenerbahçe kazandı, Jesus boğazındaki düğümü çözüp çıkarttı... Aslında Dinamo Kiev önünde sağlam başladı Fenerbahçe…
Arao - Crespo ikilisi, üç gün önce Kayseri maçında her yerde, her rakibe çok iyi basmıştı…
Bu “turbo motorlu“ iki orta saha adamı, aynı baskıyı Dinamo Kiev‘e karşı da yaptılar… Hem de futbolu iki yönüyle oynamaya çalışarak… Bu iki “turbo motor“un önünde Pedro‘ya, Rossi‘ye King’e pozisyon hazırlayacak yaratıcı, şapkadan tavşan çıkartacak futbol zengini bir oyuncuya ihtiyaç vardı...
Yani adrese zarf göndereceğimize, adını koyalım… Arao - Crespo ikilisinin önünde forvetin hemen arkasına Arda Güler ya da Zajc oynasa hücum zenginliği ikiye - üçe katlar, Fenerbahçe gol için bu kadar sıkıntı çekmezdi…
Ancak Fenerbahçe gol için yanıp tutuşurken, Jesus beş oyuncu değişikliğini kullanırken Arda Güler, kapıyı açacak “çilingir“ olmasına rağmen kenarda bekledi… Arda bu maçta yedeğin yedeği olarak bile şans bulamıyorsa, söyler misiniz, hangi maçta şans bulacak, ne zaman oynayacak...
JJ takım içinde “10” numara benzeri, lider bir oyuncu istemiyor… Adeta “lider benim, ikinci lidere gerek yok“ diyor…
Ama özellikle ikinci yarının her dakikası, futbolun her saniyesi Arda’yı oyuna çağırdı… JJ oralı bile olmadı…
JJ‘yi eleştirdiğimiz gibi hakkını da teslim edelim… İkinci yarıda öndeki üç oyuncu Rossi, Pedro ve King’i aynı anda oyundan alarak en radikal ve en yararlı hamlesini yaptı… Böylece öndeki “yalan rüzgarını“, bu değişiklikle “Fenerbahçe rüzgarına” çevirdi…
Batshuayi, daha yastığa kafasını koymadan maça ve gole imzasını koydu… Golcü kaçırır… Batshuayi‘nin kaçırdıkları kadar, attıklarına da bakmak lazım… Hele Fenerbahçe‘de öyle bir başlangıç yaptı ki, bunun ekmeğini epeyce yer…
Kazanırken, eksiği görmek lazım… Fenerbahçe baskılı, iştahlı ve hızlı oyununa rağmen, son 10 dakika dışında pek pozisyon bulamadı… Oysa o pozisyonları yaratacak adam kenarda oturdu; Arda Güler oturdu…
Kalecinin kaderidir; Kurtardıklarına bakılmaz, yedikleriyle eleştirilir… Altay‘ın yediği gol elbette bu seviyedeki bir kalecinin yiyeceği gol değildi… Zaten Kiev iki defa geldi… Birini Altay kurtardı, birini Altay yedi …
Şu unutulmasın ; Özellikle 3 Temmuz kumpası ve ağır darbesinin ardından Fenerbahçe için Avrupa kupaları epeyce geride kalmıştı… İlk turların sıradan figüranından farksızdı… Şimdi bakıyorum, sanki Avrupa refleksini yeniden yakalıyor gibi… Bu refleksi yakalamak, herşeyden çok ama çok daha önemli… Fenerbahçe ait olduğu yerlere dönmeli ...