Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş et tırnak gibilerdir. Zaman zaman camialar arasında atışmalar da olsa bu dostluğu bitirmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Can Bartu’yu babamı kaybettikten sonra baba gibi gördüm. Benim hayatımdaki yeri bambaşkadır. Bir gün beraber yemek yiyorduk. O zamanlar günün konusu da bu dostluktu.
Can abi anlatmaya başladı. Bir gün Kadıköy’de Fenerbahçe kamptaymış. Yanındaki otelde de Galatasaray kalıyormuş. Ertesi gün Fenerbahçe-Galatasaray derbisi varmış. Saat gece 00.30’da Fenerbahçeli futbolcular yatmamış ışıkları yanıyormuş. Bir anda kapı çalmış, bütün futbolcular şaşırmış. Karşılarında Galatasaray Başkanı duruyormuş. Başkan, Fenerbahçeli oyunculara dönerek ‘Sizin yarın derbi maçınız var. Neden bu saate kadar yatmadınız oturuyorsunuz’ demiş. Hepsi daha sonra lambayı söndürüp yatmış.
Can abi anlatmaya devam etti. Savaş yıllarında Fenerbahçe yabancı bir takımla oynayacakmış. Ama on bir kişi bulamıyorlarmış. O zaman Galatasaray’da oynayan 4 futbolcu sarı-lacivertli takımın soyunma odasına gelmiş ve ‘Biz Fenerbahçe forması giyip maça çıkmak istiyoruz’ demişler. Ve Fenerbahçe forması giymişler, o yabancı takımı yenmişler. Maçtan sonra kendilerine verilen primi de teşekkür ederek almamışlar.
Hep beraberiz
Bu dostluğu hiç kimse bitiremez. Ben fırsat buldukça Bebek Kahvesi’ne giderim. Orası bizim mabedimizdir. Fenerbahçe yöneticisi Cenk Başak, rahmetli Hikmet Pulcu’nun oğlu Can Pulcu Fenerbahçe Divan Üyesi. Hergün 4-5 saatimiz beraber geçer. Futbolu konuşmayız bile. Başımıza bir şey gelse birbirimize ilk yardıma koşacak kişileriz. Yine Fenerbahçe yöneticisi Ozan Balaban, bizim evladımız gibidir. Ondan her zaman gurur duyduk. Önder Fırat çok sevdiğimiz, saygı duyduğumuz bir arkaşımızdır. O da Fenerbahçe yöneticisidir. Bu ekip ve bir sürü Galatasaraylı, sık sık bir araya geliriz.
Ve hiç kimse birbirine saygıda kusur etmez. Başkan Aziz Yıldırım, belki Galatasaray’ın eski Başkanı Ünal Aysal’a kızdığı için ‘Galatasaray bizim dostumuz değil’ diyor. Evet, o Metris günlerinde Ünal Aysal’ın da Aziz Yıldırım’ı ziyaret etmesi gerekirdi. Ama şöyle düşünmek lazım. Ünal Aysal’ın yaptığı kendini bağlar, Galatasaray’ı bağlamaz. Aysal, hiçbir zaman futbol camiasının içinde olan birisi değildi ki. Galatasaraylıların, Fenerbahçelilerin çoğu iyi gününde kötü gününde her zaman birbirlerinin yanındadır. Aysal’ı Galatasaray ile bütünleştirmek yanlış olur. Başkanı Metris’te ziyaret edenlerin, acısını paylaşanların bir çoğu da Galatasaraylıydı. Bunu böyle düşünmek lazım. Bu dostluk hiçbir zaman bitmeyecek.
Hakemleri bırak kendine bak
Trabzonspor hepimizin sevdiği, saygı duyduğu çok büyük dostlarımızın olduğu bir kulüp. Bugün geldiği duruma bakıyorum, inanın üzülüyorum.
Biliyorsunuz Türkiye’de futbol takımları yenildiği zaman fatura hakemlere kesiliyor. Trabzonspor Gaziantep ile berabere kalıyor. Fatura yine hakemlere kesiliyor. Hakem bu maçta ne yapmış. Trabzonspor’un penaltısını vermemiş. Pozisyon tartışmaya açık. Bin kişi yan yana gelsin. Yarısı penaltı der, yarısı değil der. Peki bordo-mavili takımın attığı gol, ofsayt. Bu neden söylenmiyor. Bakın Trabzonspor’un derdi hakemler değil hepimiz biliyoruz. Türkiye’de hakemlerin hiçbirinde en ufak bir kötü niyet yok. Hakemler gördüğünü çalıyor. Evet hata yapıyorlar ama bu sadece Türkiye’de değil dünyanın her tarafında bu hatalar yapılıyor. Ama hiçbir ülkede efendim sen bizim penaltımızı vermedin diye hakem gece 04.00’e kadar statta bir odada kilitlenip bekletilmiyor.
Bu yapılan ayıp. Daha sonra da Cumhurbaşkanı beni aramasaydı bırakmayacaktım diyerek Trabzonspor Başkanı daha büyük bir ayıp yapmıştır. Trabzonspor çok büyük bir camia. Bu camia içinde temizlik yapmalı. Her önüne gelen kulüp başkanı olursa korkarım camia bütün saygınlığını kaybedecek.