19. HAFTA
Cumartesi akşamı saatler 22.45’i gösterdiğinde Barça ile puan farkını 18’e çıkaran sonuç, Cristiano Ronaldo’suz Madrid’in El Sadar Stadyumu’ndaki skor tabelasında yazan 0-0 idi.
SON HAFTALARIN TEMCİT PİLAVI: İspanyol basınının ve futbolseverinin Casillas tepkisi, kaleci antrenörü Silvino Louro'ya casusluk yaptırdığının iddia edilmesi, son 4 lig maçında 1 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 yenilgi tablosuyla toplam 7 puan kaybı yaşayan ve artık koltuğu sallanmanın ötesine giden Mourinho!
***
2010-2011 sezonunda Barça hükümdarlığını yıkmak andıyla göreve getirilen, teknik adamların “1” numarası Portekizli, ilk sezonunda Kral Kupası’nı, 2. sezonunda La Liga’yı, bu sezona başlarken de Süper Kupa’yı Madrid’in müzesine götürdü. Real Madrid vitrinlerinde Mourinho adına yazmayan kupa ise Porto ve Inter ile “tattığı” Şampiyonlar Ligi…
***
İngiltere’ye daha yakın konumda bulunan İspanya’nın kuzeyindeki Osasuna deplasmanında, stadyumdan ayrıldıklarında sadece 15 saat 30 dakika vardı Manchester’daki ManU-Liverpool maçına.
“Finalde karşılaşması gereken Real Madrid-Manchester United takımlarının bu turda oynayacak olmaları haksızlık” diyordu fenomen.
***
Böyle diyordu belki ama, İngiltere Milli Takımı Menajeri Roy Hodgson ile yan yana gelip, soluğu aldığı yer ise 75.501 seyircinin yer aldığı Old Trafford tribünleriydi.
***
Gizemli bir hali vardı ilk yarıda.Şapkasının altında binlerce tilki taşıyordu Şubat ayında nefes kesecek Şampiyonlar Ligi maçları için.Sir Alex’in de bu sezon çok dertli olduğu “gol yeme” sıkıntısını daha net çözmeye gelmişti belli ki! Oldukça ciddi ve sert bakışlarla süzüyordu ilk 45’i.
***
2.yarı ise bambaşka bir Mourinho vardı seyirde. Şapkasını çıkaran, etrafına gülücükler dağıtan, keyifle maçı izleyen, hatta Daily Mail ve BBC’nin internet sitesinde rastladığım “Sir Alex Ferguson’un yerine geçecek adaylardan biri” sıfatıyla, acaba çalkantılı günler geçirdiği Madrid’den ayrılacak olmayı mı kutluyordu?
Yoksa, Barça’yı eleyip, sahanın ortasında, CampNou’nun en üst katlarındaki Inter taraftarına doğru ellerini havaya açıp, zafer kutlaması yaptığı 28 Nisan 2010’daki dakikaların, 2013 Wembley’indeki muhtemel provasını mı hayalinde canlandırıyordu? Tüm bu sorulara ışık tutacak ilk cevap, 13 Şubat Çarşamba 21.45’te Bernabeu’da…
***
DEJAVUYA DEVAM…
Messi’li Barça bu kez de Malaga’yı 3’ledi. Bu sezonun en iyi anlaşan ve golleri sıralayan ikililerinden Messi-Fabregas başroldeydi. Thiago da güzel bir golle geceyi süsledi. Malaga’nın Hollandalı defans oyuncusu Demichelis, maçı tek cümleyle özetledi: “Özellikle ikinci yarıda kendimi, rakibi alkışlayarak izleyen bir seyirci edasında hissettim” …
19. hafta sonunda 18 galibiyet ve 1 beraberlik. Sponsor da THY olunca, şampiyonluk uçuşuna emin adımlarla devam! Kim bilir, 100 puanlık Real Madrid rekoru da bu hızla geçilir!
***
Arda’nın şık oyunu ve kazandırdığı penaltıyla skoru 38.dakikada 2-0’a getiren Atletico, evinde 10.maçında 10.galibiyetini toplamda 30’a ulaşmasını sağlayan 2 golle Zaragoza karşısında alıyordu. Üzüldüğüm nokta ise milli oyuncumuz Emre Belözoğlu’nun yine sahada yer alamamasıydı. Emre, ligde 6 maçta oynarken (--ilk 11’de 3 maçta başladı--), Avrupa Ligi’nde 6, Kral Kupası’nda da 2 kez forma giyme şansı yakaladı.
***
Real Madrid’in puan kayıplarının hevesiyle, Şampiyonlar Ligi’ne direkt gidebilme adına yukarıya yanaşmak isteyen 2 takımın maçında Betis, Levante’yi Ruben Castro’nun çok gol kaçırdığı ancak diğer yandan da oldukça üretken ve iyi oynadığı maçta 2-0 yenmeyi başardı ve Madrid ile puan farkını 3’e düşürdü. Maçta özellikle kanattan bindirmeleriyle ve golüyle dikkat çeken isim ise Joel Campbell oldu.
***
Eski günlere dönme ve Avrupa’ya gidebilme adına lige iddialı başlayan ve kadrosunda Rakitic, Reyes, Negredo, Navas, Cicinho gibi kaliteli ayakları barındıran Sevilla, 19.hafta sonunda tam bir hayal kırıklığı yaşattı. İnfazın da teknik direktör Jose Miguel’e yapılması caiz oldu. Soldado’nun 2 golüyle Valencia’ya yenilen takımda yeni teknik adam, Spartak Moskova’dan hatırlayacağımız Unai Emery.
***
Sezon başından bu yana ideal 11’in defanstaki önemli isimleri Mikel Gonzalez, Inigo Martinez ve Daniel Estrada’nın cezaları nedeniyle oynamadıkları maçta Sociedad’ın kendi sahasında da olsa Deportivo’dan 1 puan alması önemli bir başarı. Deportivo, özellikle Pizzi’nin son haftalardaki formu ile erken öne geçse de ev sahibi adına etkili isim Carlos Vela’yı durduramadı.
***
Espanyol’un son 6 haftada sadece Barça derbisinde durdurulması dışında müthiş formu sürüyor. Bu kez ise Celta karşısında sahnede Javi Lopez vardı. Öyle iyi takiple topu kaptı ki, Stuani’ye ilettiği topun ardından Sergio Garcia’ya sadece golü atmak kaldı. Puanını 18’e çıkartan takım bu süreçte 2 galibiyet 3 beraberlik 1 yenilgi ile 9 puan toplamayı başardı. Teknik adam Javier Aguirre’yi kutlarım.
***
Betis maçında ceza alanı dışında yapılan faule rağmen penaltı kazanıp, uzun aradan sonra 3 puan kazanan Mallorca’da bu kez Valladolid deplasmanında durum 0-0 iken hakem Jose Hernandez tarafından net penaltıları verilmedi. Ancak bu penaltı bile gelse, ev sahibinin bu sezonki en değerli transferlerinden Patrick Ebert’in durdurulması söz konusu değildi. Birbirinden güzel 2 gol atan oyuncu takımının 3-1 kazanmasında en önemli faktördü.
***
Bendenizi “İspanya Panorama” köşemde takip eden okuyucularım gayet iyi bilirler ki, Vallecano konusunda her hafta farklı travma yaşıyorum. Öyle maçlar kazandılar ki, şans faktörü ve topun onları aşıkmışcasına sevdiğini 19 haftanın en az yarısında anlatmaya yoruldum. Şans melekleri, hem de böyle bir defansın (-ligde 6.sırada olup, tam 34 gol yemiş durumdalar--) hep yanındaydı. Bu tablo 10 galibiyet ve 1 beraberlikle 31 puan getirdi. Bu kez ise haklarını yemeyeyim, şans melekleri değil, hakem Pedro Jesus Montero sahnedeydi. Ceza alanının en az yarım metre dışındaki faul pozisyonunu, ne yazık ki yardımcısının hatalı işaretiyle içeriye taşıyıp, penaltıya hükmetti ve maçın kırılma anı oldu. San Mames’ten 1-2 ile dönmeyi başardılar. Yalnız hakem, misafir takımdanAlejandro Galvez’i de öyle inanılmaz bir el yorumuyla 2.sarı karttan attı ki, oyuncunun itirazsız çıkmasını hayretle izledim!
Bilbao için ise ileteceğimiz tek not Llorente! Juventus ile olan transfer hikâyesi sonuçlansa da, her iki taraf da rahat etse! Öyle 2 pozisyon kaçırdı ki tarifsiz!
***
Haftanın şanslılarından biri de Granada idi. Getafe gibi bir deplasmanda son haftaların formda oyuncusu ve Afrika Uluslar Kupası kadrosuna çağrılan Fas'lı golcü Youssef Arabi ile cezalı oyuncular orta sahadan Mikel Rico ve defanstan Inigo Lopez’in olmadıkları maçta, biri 93.dakikada olmak üzere 2 penaltı golüyle 1 puan almayı başardılar.
***
La Liga’da zirve şekillenmiş gibi gözükse de Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’ne katılabilme heyecanı sezon sonuna kadar sürecek. Diğer yandan 10.sıradaki Valladolid’in 25 puanı; 20. yani son sıradaki Osasuna’nın 15 puanı olduğunu düşündüğümüzde, aradaki 10 takımın küme düşme mücadelesinde her hafta puan tablosunda ilginç yer değişimleri olabileceği aşikâr.
***
Spor keyfiyle dolu, teknik adamlarımızın başına ismi “yabancı madde” olan ama hiç de yabancı olmadığımız taşların atılmaması dileğiyle! Lütfen sevgiyle kalın.
***
HAFTANIN KARMASI
(3-4-3)
Dani Aranzubia (Deportivo)
--
Marc Bertran (Osasuna)
Adil Rami (Valencia)
Nacho (Betis)
--
Patrick Ebert (Valladolid)
Javi Lopez (Espanyol)
Arda Turan(A.Madrid)
Fabregas (Barcelona)
---
Soldado (Valencia)
Ruben Castro (Betis)
Messi (Barcelona)
***
HAFTANIN TAKIMI
Valencia
Yeni teknik adam Ernesto Valverde ile kupalarda ve ligde toplam 8 maçta 7 galibiyet aldılar. Sevilla gibi kaliteli oyunculara sahip bir takımı Soldado’nun 2 golüyle yenmeyi başarırken, bu denli etkili hücum gücüne sahip takıma çok az pozisyon verdiler.
***
HAFTANIN YILDIZI
Patrick Ebert (Valladolid)
2’si de birbirinden güzel gol, bir de yetmezmiş gibi Oscar Gonzales’e asist. Kendi evlerinde Mallorca’yı 3-1 yendikleri maçta yaptıklarının listesi. Daha ne olsun!
***
HAFTANIN GOLÜ
Patrick Ebert (Valladolid)
Ceza sahasının dışından öyle düzgün, sert ve güzel vurdu ki, ağların havalanışını dahi tekrar tekrar seyretmek futbol adına çok keyifliydi. Maçın son anlarındaki golü de çok şıktı ancak ilk golünün güzelliğinin biraz gölgesinde kaldı.
***
HAFTANIN NOTU: KARTLAR
La Liga, Avrupa’da Kart Lideri
Avrupa’nın büyük ligleri arasında sarı ve kırmızı kart ortalaması en yüksek lig, La Liga olarak gözümüze çarpıyor. Bundesliga en az sarı kart ortalamasına sahip lig ollurken, Fransa ise 2.sırada yer alıyor. Hakemlerin çok az kartına başvurmasıyla ünlenen İngiltere ise 3.5 kart ortalaması ile 3. sırada yer alıyor. Spor Toto Süper Lig 4.sırada. İtalya 5, İspanya ise 6’ya yaklaşan ortalama sarı kart ile başı çekiyorlar.