38. HAFTA
Merhaba La Liga dostları… 1 yıllık serüvenimizin son demleri… Sezon boyunca sizlere La Liga’da haftanın panoramasıyla seslendim, heyecanı pek çok yönüyle, İspanyol basınına yansıyan değerlendirmeleriyle, ilginç olaylarıyla, haftanın sayılarıyla, en iyi 11’lerle paylaştım. Biraz son hafta notlarına, biraz da 38 haftaya özet olarak tekrar bakalım… Haftaya da lig istatistikleriyle sezonu analize devam edeceğiz.
***
***
38. yani son haftada gözler Riazor’da idi. 10 Nisan’da size bu köşemde “Geri Dönüşün Anahtarları” başlıklı yazımda Fernando Vazquez’in takımın başına geçişiyle Deportivo’daki şahlanıştan bahsetmiş, taraftar-yönetim-oyuncu üçgeninin de birleşmesiyle birden bire dipten çıkan mavi-beyazlıların ligde kalacaklarına dair umutları paylaşmıştım. 15 Mart’tan 11 Mayıs’a kadar olan 2 aylık süreçte 4 galibiyet-3 beraberlik ile 7 maçlık yenilmezlik serisi ve son 4 haftaya girilirken 32 puanla sondan 3. durumda bir takım vardı karşımızda. Bu oyun ve performansla kalan 4 maçta rahat alınabilecek gibi gözüken sadece 6 puan! Ne yazık ki sadece Espanyol’u yenebilen, Valladolid-Malaga-Sociedad üçlüsüne kaybeden ve üzülerek Segunda yolculuğu çıkan Deportivo! Futbolun cilvesi denen sürprizin sahibi ise Celta Vigo. Deplasmanda ligin en kötü karnesi: 19 maçta sadece 10 puan. Son hafta 1-0’lık Espanyol galibiyeti ve Riazor’dan Griezmann ile gelen yine tek gollük Sociedad coşkusu sonucunda La Liga’ya devam!
***
Sezonun en büyük alkışlarını alan sıradışı takım Sociedad, 15 maçlık yenilmezlik serisini 34.haftada Getafe deplasmanında bıraktığında Şampiyonlar Ligi hedefine Valencia önünde hala averajla avantajlı yürüyordu. Ne zaman ki Real Madrid’le 3-3 kalıp son haftaya puan dezavantajıyla girdi, işte o an tüm gözler Deportivo’nun Riazor Stadı’na ve Estadio Sevilla’ya çevrildi. “Emek” ve “hak” yerini buldu ve sezonun genelinde fevkalade bir performans gösteren Sociedad’a ödülünü, 4 gol atan Sevilla’lı Negredo verdi ve Valencia’yı 4-3 ile uğurladı: Merhaba Şampiyonlar Ligi elemeleri!
***
UZAYLILARIN YERYÜZÜNE DÖNDÜRÜLÜŞ SÜRECİ
Uzay takımı Barcelona hegemonyasını yok etmek için 2010-2011’de göreve getirilen Jose Mourinho, önceki sezon lig şampiyonluğunu 100 puanlık rekorla havaya kaldırarak bunu başaracağıın ilk sinyallerini vermişti. Bu sezona da aynı coşku ve moralle, yeni hedeflerle Süper Kupa’yı kazanarak çok da güzel başlamıştı.
***
Endülüs Çöküntüsü600 milyon Euro’luk takım, ligin ilk yarısındaki 19 maçın 8’inde 4 beraberlik- 4 yenilgi ile 20 puan bırakınca şampiyonluk yarışına çok erken veda etti. Liderle fark 18 puandı ve karşısında 18 galibiyet 1 beraberlik alan, sadece 2 puan kaybeden Barça ile kendisinden 7 puan önde olan ve müthiş bir sezon geçiren, evinde bileği bükülmeyen Atletico Madrid vardı. İspanya’da 17 özerk topluluğun yer aldığı ve nüfus olarak ilk sırada; alan büyüklüğü olarak ise ikinci sırada yer alan ülkenin güneyinde Endülüs bölgesindeki 4 yenilgi (Sevilla, Betis,Malaga, Granada) şampiyonluk şansını “0”noktasına getirdi...
***
Unutulmaz anlar, çok hoş sahneler ve güzel futbol elbetti vardı Madrid adına! Fikstürün sıfırlandığı ve 2.yarının başladığı Valencia deplasmanındaki ilk 45’e sığan Di Maria(2), Ronaldo(2) ve Higuain golleri; Copa del Rey’de Barça’yı devre dışı bırakan Şubat günleri; Old Trafford’da Manchester’ı Kupa-1’den gönderen 1-2’lik Cüneyt Çakır’ın yönettiği maç… Ancak sezonun genelinde de çok daha zor günler vardı…
***
Fenomen Mourinho için asıl hedef, ligden sonra Şampiyonlar Ligi kupası idi ve şansı da yaver gidiyordu. Ta ki “Lewandowski şov”a kadar. Dortmund’da 4’lük olduktan sonra Bernabeu’da sezonun açık ara en iyi oyunu diyebileceğimiz müthiş oyun ancak gelmeyen, bir türlü girmeyen 3.gol sonrasında kalan tek kupa şansı Copa del Rey idi. Arda’nın saçlarının soyunma odasında imhasına yol açan kupa ise başarılı teknik adam Simeone’nin ellerinde Atletico Madrid’e gidiyordu... Kupasız kapanan sezon hem Mourinho, hem Real camiası için şaşkınlık yaratıyordu.
***
Aslında çalkantılı ilk yarı geçirdi fenomen. Ligdeki kötü skorlar, Casillas sorunu, takımdaki “eski”lerin “istemezuk” faaliyetleri, başkana şikayetler, Marca’da yayınlanan SMS’ler… Bir dönem seyirci, bir dönem İspanyol futbol ulemaları karşısındaydı Mourinho’nun. Ancak ligin 2.yarısındaki 19’da 15 galibiyet, Wembley yolunda Şampiyonlar Ligi maçları ve Kral Kupası’nın son ana kadar kovalanması bile bu süreçte Mourinho’nun klas farkı idi. Takımdaki genel sıkıntının tercümesini ise bu fotoğraf yapıyordu:
Porto’da başlayan dev serüven, İngiltere ve İtalya’dan sonra İspanya’dan da önemli başarılarla, “iz”lerle geçti… Aslolan camialardır elbette ve her zaman daha öndedir belki ama teknik adam ismi de “dünyanın 1.sırası” olunca devlerin aşkı zor oluyor. Hafızamdaki en güzel Mourinho görüntüleri ise Fatih Terim ile olan sıcak, samimi fotoğraflarla, G.Saray soyunma odasındaki saniyelerle, Drogba’yla olan diyaloglarla yaşanıyordu…
***
BARCELONA-MOURINHO?Uzaylının hükümdarlığına son vermek için getirilmişti dedik Madrid’in başına. 2010’da 5-0’lık CampNou hezimetiyle Mourinho merhaba dedi belki ama toplamda oynanan 17 resmi ElClasico’dan(Lig, Kupa, Avrupa) 5 galibiyet 6 yenilgi 6 beraberlikle ayrıldı. Özellikle Ocak-2012’den bu yana son dönemde ise 8 maçta 4 Real galibiyeti, 2 beraberlik ve 2 yenilgi ile görevi bıraktı ve gerçek aşkı Londra’nın yolunu tuttu… Real’in eski kulüp başkanı Ramon Calderon’un iddiasıyla yanına da Cristiano Ronaldo’yu alarak!
***
***
Real tarihinin Avrupa şampiyonlukları da yaşamış en iyi 5 teknik adamı olarak anılan Leo Beenhakker(1986 başarısı), Luis Carniglia(1958-1959 başarıları), Jose Villalonga(1954-1957 arası başarıları), Vicente Del Bosque(2000-2003 arası başarıları), Miguel Munoz(14 sezonda 2 Şampiyon Kulüpler, 9 lig şampiyonluğu, 3 kupa) arasında gösterilmedi belki Mourinho ama günümüz futbol standartlarında Barça’ya “dur” dediğini ve başardığını kabul etmek gerekir kanaatindeyim… Ayrıca basın toplantılarında, kadroda Pepe ve Casillas’ın yerine tercih ettiği defansta Varane ve kalede Lopez konusundaki sorulara da “19 yaşındaki dünkü çocuğun sizden formayı almasına sinirlenebilirsiniz. Fakat bu hayatın kuralıdır! Ben bir menajerim ve Lopez’i Casillas’a tercih edebilirim. Ayağını daha iyi kullanan, daha çok koşan, oyun alanına daha fazla hükmedebileni elbette tercih ederim. Hepinizin sorularını tabii ki kabul ederim, ancak siz de şunu kabul etmelisiniz ki takımın teknik direktörü benim, bu kadar basit.”
***
El Clasico’yu ise yeni sezonda neler bekliyor derseniz, Barça formasını giyen ilk yıldız Neymar oldu ve rakibine karşı ilk puanı aldı diyebiliriz. İspanyol basının tahminlerine göre ilk yılında 20 golden fazlasını rahat bulacağı söyleniyor. Real’in başında Ancelotti-Cannavaro ikilisi olacak gibi. Del Bosque ise “tekrar Real’in başına geçecek mi?” sorusuna jet cevap verdi. “Milli takımı bırakmayı düşünmüyorum ve Zidane bence bu işi çok iyi yapabilir.”
***
Taraftarın istediği Tottenham’lı Gareth Bale için 85 milyon pound telaffuzları geçiyor. Cavani, Luis Suarez, Lewandowski, Isco ve Agüero ismi geçen diğer oyuncular. Şunu belirtmek gerekir ki, elbette ElClasico’lar her zaman en büyük heyecanı içerir ama sıradışı teknik adamlar olunca bu maçların keyfine ekstra doyum olmuyor. Guardiola-Mourinho ikilisinin maçları bu açıdan da zirvedeydi. 5-0’lık CampNou’daki maçta, hala 6’yı arayan piranha Barça’lılar gözümün önünden gitmiyor! Fatih Terim’in yerine AC Milan’a geldiğinden beri Ancelotti’ye karşı bir antipatim olduğunu da ilave etmekte fayda var!
***
ERIC ABIDAL
Kıyaslanamaz, ölçülemez bir azim… Moral ve sevinç gözyaşları… Karaciğerindeki tümörü yenip, CampNou’ya yeniden ayak basabilmek! Çağın her geçen gün yaygınlaşan amansız hastalığına karşı alınan dev bir zafer! Tebrikler 33 yaşındaki Abidal! Malaga maçının 76.dakikasından itibaren yer aldığı süreler, Barça’daki son oyunu oldu. Ancak ne başkan Sandro Rosell, ne de sportif direktör Zubizarreta neden sözleşme yenilenmeyeceği hakkında bir açıklama yapmamakla birlikte, Abidal ise hala oynamak isteyen ancak kulübünün kararına da saygı duyan bir centilmen duruşundaydı. Bir diğer taraftan da Barcelona Başkanı’nın fevkalade önerisi dikkat çekti: “Futbolculuk sonrasında teknik kadroda yer almak istediğin an kapımız sana hep açık!”
***
VALLECANO
66 golle ligin en çok gol yiyen 3.takımı oldular belki ama ligin son 7 haftasına girerken biraz daha dikkatli olsalar Avrupa Ligi’ne gitmeleri hiç sürpriz olmayacaktı. Koskoca 31. haftaya gelindiğinde sadece 2 beraberlikleri vardı. Ya kazanıyorlar, ya kaybediyorlardı. Ancak son 7 maçtaki 3 beraberlik ve 2 yenilgi bu şansı vermedi. Unutulmaması gereken nokta ise geçen sezon Michu ve Diego Costa gibi 2 yıldızı kaybetmelerine rağmen 43 yaşında, eski bir defans oyuncusu olan teknik direktör Paco Jemez’in büyük başarısı, golcüleri Leo Baptistao ve Piti’nin katkılarıyla ligin eğlenceli takımlarının başında yer aldılar.
***
***
PHİLİPPE MONTANİER
Sezona çok kötü başlayan Sociedad, ilk 10 haftada 6 yenilgi, 1 beraberlik aldı. Ardından 10 Kasım’da öyle bir seri başladı ki, Ocak ayında Bernabeu’daki 4-3 kaybettikleri Real Madrid maçını saymazsanız, 6 Mayıs 2013’te Getafe deplasmanında alınan 2-1’lik yenilgiye kadar harika bir performans sergileyip ligi 4.bitirmeyi başardılar. Şüphesiz bu başarıda en büyük pay sahibi, eski bir kaleci olan ve 49 yaşındaki Fransız teknik adam Philippe Montanier idi. Genç olarak nitelendirilebilecek kadrosuyla (yaş ortalaması 25) bu başarıya ulaşırken 21 yaşındaki orta saha Antoine Griezmann (11 gol) ve 23 yaşındaki golcü Carlos Vela ve 25 yaşındaki Imanol Agirretxe 14’er golle bu başarıda pay sahibi oyuncular oldular. Fransız teknik adam, yeni sezonda ülkesinde Rennes’in başında olacak.
MALAGA ve PELLEGRINI
Şili’li teknik adam Pellegrini’ye de ayrı parantez açmak gerekiyor. Malaga’ın müthiş Şampiyonlar Ligi macerası, final oynayan Dortmund’a karşı Almanya’da yardımcı hakemin son goldeki 2 bariz ofsayt hatasıyla son saniyede kaybedilen yarı finale kadar çok iyi bir sezon geçirdiler. UEFA tarafından ekonomik sorunları nedeniyle önce kupalardan men edilen, sezon sonunda ise tekrar affedilen Malaga’ya en büyük ödül tekrar Avrupa kapısı oldu. Pellegrini ise şu sıralar Manchester City ile adı anılan ilk isim.
ELBETTE ARDA ve SIMEONE’Sİ
Vicente Calderon’da üst üste ligde 13 galibiyet, Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılma ve Kral Kupası ile taçlanan sezon töreni! Arda ve Falcao önderliğinde çok başarılı haftaların ardından Falcao’nun gözyaşları içinde Fransa 1.Lig’in yeni takımı Monaco’ya transferi. Takımın bu başarısındaki en önemli isim Arjantin’li teknik adam Simeone’nin Falcao’nun yerine Negredo, Benteke, Baptistao ve David Villa arasından birisini düşündüğü basına yansıyan haberler arasında.
***
Farkındayım… “Messi’den bahsetmedik, Tito Vilanova’dan bahsetmedik, önceki yıllara göre biraz çaptan düştüler diye şampiyon Barcelona’dan bahsetmedik…” gibi gelebilir size. Şampiyonluk yarışı erken nihayete erse de, tabii ki zirvenin gediklisinden detaylıca haftaya lig istatistiklerinde bahsedeceğiz. “En iyiler”,”hayal kırıklıkları” ve pek çok değerlendirmemiz olacak.
Son haftanın değerlendirmesiyle bu haftaya veda edelim. Sağlıklı günler…
***
HAFTANIN KARMASI
(3-4-3)
Baraja (Celta)
--
Eric Abidal (Barcelona)
Allan Nyom (Granada)
Aurtenetxe Borde (A.Bilbao)
--
Mesut Özil (Real Madrid)
Iniesta (Barcelona)
Natxo Insa (Celta)
Arda Turan (A.Madrid)
---
Negredo (Sevilla)
Antoine Griezmann (Sociedad)
Diego Costa(A.Madrid)
HAFTANIN TAKIMLARI
Celta Vigo / Sevilla
Ligde kalması zor gözüken Celta için hem dikkatli ve kontrollü oynayıp Espanyol’u yenmek, hem de Deportivo’nnun yenilgi haberini beklemek gerekiyordu. 1-0 ile galip gelmeyi başardılar. Sevilla ise son hafta olmasına rağmen hem kazanma arzusu hem de hücum futboluyla 7 gollü bir maç izletip Valencia’nın Şampiyonlar Ligi şansını bitirdi.
***
HAFTANIN YILDIZI
Negredo (Sevilla)
Biri penaltıdan tam 4 gol. Golcü oyuncu sezon finalini Valencia önünde müthiş yaptı…
***
HAFTANIN SAYILARI
-10 maçta 38 gol atılırken, ev sahipleri 23, misafir takımlar 15 gole imza attı.
-4 maçta misafir takımlar kırmızı kart gördü.