16.HAFTA
Müthiş kaleci performanslarını yaşadığımız haftada, 13 puanlık Barça farkı ve Mourinho’nun açıklamaları her şeyi tüm netliğiyle ifade ediyordu …
Hafta, öyle ilginç bir maçla başladı ki düşme adaylarının ilk sırasındaki Osasuna, Kasım başında Espanyol deplasmanındaki 3 puanından bu yana hem oyun, hem puan olarak yükselişini sürdürdü. “Ligde Kalma Harekatı”nın önderlerinden Kike Sola 85’te Getafe deplasmanında resmen 3 puan habercisi bir plaseyle golü atarken, son saniyelerde hakem Jose Antonio Vitienes Getafe lehine öyle bir penaltı verdi ki, top, yerdeki defans oyuncusunun eline %1 dahi temas etmedi. Ancak topun oyuncunun sırtından sekerek sıkışmış gibi gözükmesi hakemi yanılttı. Vitienes sevinmeli çünkü ülkemizde olsa idi, La Liga’da yıllardır yönettiği maçlar unutulur, İspanya’nın güzel yazlarından birinin 3 Temmuz’una kadar dönerdik! Pedro Leon’u sakatlık nedeniyle 62.dakikada kaybeden Getafe’ye teselli puanı bu penaltıyla gelmiş oldu.
***
Bir oyuncu düşünün. Adı da Busquets olsun. Bir golcü edasıyla, 6 pas içersinde, kale tam karşısındayken ve çok rahat vuruş pozisyonundayken bile en akılcı vuruşu yapmak için zekâsını kullanıyor ve çalım atabiliyorsa “Mars’tan gelmiş olma” ihtimali dışında daha ne diyebiliriz ki!
Messi geçen hafta sizlerle bu köşede paylaştığımız "Barcelona formasıyla bütün müsabakalarda en çok gol atan futbolcu" , “Avrupa’da bir sezonda en çok gol atan oyuncu” ,“Bir Takvim Yılı’nda en çok gol atan oyuncu”, “İspanya Ligi'nde en çok gol atan Barcelona futbolcusu” rekorlarına bu hafta da 2 gol ekleyerek pekiştirmeye devam etti. Atletico, Bernabeu’ya göre CampNou’da daha iyi futbol oynadı, güzel ataklar geliştirdi, Falcao şık bir gol attı ancak Simeone’nin maç sonrası dediği gibi “lig üstü” bir takıma karşı ancak bu kadar.
Espanyol karşısında Bernabeu’daki 2-2’lik beraberlikte, özellikle Espanyol ‘lu Verdu’nun müthiş performansını ve futbolda zekânın ne kadar önemli olduğunu gösteren oyununu alkışlıyorum ve sözü Mourinho’ya bırakıyorum: “Lig artık bizim için zor, ancak bu daha iyi oynamamız gerektiği gerçeğini değiştirmiyor. Ligde iyi oynarsak, Şampiyonlar Ligi'nde de iyi oynarız. Eskisi kadar iyi değiliz, gol atmakta sıkıntı çekiyoruz. Bu soruna çare bulabilecek güçte bir insanım. Real Madrid her zaman dik durmalı. Şampiyonluk olmasa bile onur, gurur ve Real'in ismi adına elimizden geleni yapacağız.”
***
Kimileri bu açıklamalar için diyebilir ki “kurnaz teknik adamın, kritik maçlar öncesindeki hakemi etkileme, ortamı germe, rakibin psikolojinin üzerine oynama” açıklamalarından birisi. Yalnız şu anki tablo, hem Barça’nın, hem de Real’in oyununu düşündüğünüzde pek de böyle değil. Real için kısmet Şampiyonlar Ligi’ne. Mourinho için de kim bilir belki sezon sonunda Old Trafford’a… Aşikâr olan ise Fatih Terim’in futbol dünyamıza kazıdığı o güzel tabirle: ”Finito Cokare Resultante Importante”
***
Yeni teknik direktörü Ernesto Valverde ile son 1 haftada Avrupa’da, La Liga’da ve Kral Kupası’nda oynadığı 3 maçı da gol yemeden kazanan Valencia, eski teknik direktörü Pellegrino’ya 2-5’lik Sociedad mağlubiyetiyle veda etmesinin ardından evine döndüğü uzun aradan sonra, herkesin gollü galibiyet beklediği maçta, Tino Costa’nın ceza alanındaki gereksiz, işgüzarca ve kabul edilemez faulüyle penaltı yaptırtmasının ardından hem de 82.dakikada yediği golle Vallecano gibi ligin en çok gol yiyen takımına 1-0 kaybediyordu.
***
Obafemi Martins’e gerek kalmadan Levante’nin Zaragoza deplasmanında 3 puan almasında en önemli faktör, ev sahibi defansın “sanki hayatında ilk kez birlikte oynayan ve defanstaki ilk maçlarına çıkan oyuncu topluluğu” acemiliğinde tavırlar sergilemeleriydi. Ne paslaşmalarında, ne adam paylaşmalarında, ne kademe anlayışlarında, ne de ilk hareketi kimin yapacağı konusundaki belirsizlikleri dua etsinler ki kalelerinde sadece 1 golle son buldu. Postiga’nın ev sahibi takımda hem defansta hem hücumda çok çalıştığı maçın en kritik dakikası ise maçın sonlarında aynı pozisyon içinde 2 kez elle oynamaya rağmen ve de özellikle 2.pozisyonda hakem Ignacio Villanueva’nın Zaragoza’nın penaltısını vermemesiydi.
***
Merakla beklenen maçlardan biri de Sevilla-Malaga idi. Kırılma anları çok olan mücadelede, Negredo’nun kaleciyi de geçip, boş kaleye vurduğu topun direkten dönmesi Sevilla’nın maça resmen 1-0 başlamasını önleyen andı. İlk yarıda ev sahibi adına kaçan net pozisyonların ardından 2.yarıda ise maçın gidişatını değiştiren oyuncu Sevilla kalecisi Diego Lopez idi. Kornerden gelen topa, kale alanından kafa vurdurması affedilir gibi değildi ve Demichelis’in golü Malaga’yı 1-0 öne geçirdi. Sonrasında ise bariz gol şansı nedeniyle Fazio’ya kırmızı kart ve penaltıdan gelen 2.gol.
***
Futbolun mucizeleriden birisi Granada maçlarında “gol olmaması” demektir. Sezon başındaki kadrosuyla beni çok umutlandıran ancak haftalar ilerledikçe defansındaki inanılmaz bireysel hatalarla gol yemeden maç tamamlayamayan, ileri ucunda da gol kaçırma yarışına giren takım, bu hafta da Sociedad maçında aynı tabloyu sergiledi. Oyuna 62.dakikada dahil olan ve bu sezon çok şey beklenen Youssef El-Arabi öyle 2 pozisyon kaçırdı ki teknik direktör Juan Antonio Anquela “Bunu da atmazsan hangisini atacaksın” edasıyla Fas’lı golcüye veryansın ediyordu kafasını 1 dakika boyunca sağa sola sallayarak. Evet, bu maçtan gol çıkmadı.
***
Bilbao adına tabelaya baktığınızda, son haftaların formda golcüsü Aduriz’in güzel golüyle alınan çok değerli 3 puan olmakla birlikte, Mallorca adına ise 23 Eylül’deki Valencia galibiyetinin ardından oynanan 11 maçta 9 mağlubiyet ve 2 beraberlik var. Bu kötü tablo asla sizi yanıltmasın. Mallorca, oynadığı oyunla bunu hak ediyor mu? Hayır. En güzel örnek de Bilbao maçı. 90 dakika maçın hakimi ve net pozisyonların sahibi ev sahibi takımda ilk haftaların golcüsü Hemed, öyle pozisyonlar buldu ki, son haftalardaki Bilbao’nun kazandığı puanların başroldeki oyuncu kaleci Iraizoz müthiş performansıyla tek başına önledi diyebiliriz. Bir kez kaleyi boş bıraktı ki o pozisyonda da Casadesus 7.32 metrelik kale yerine auta vurmayı başardı.
***
Deportivo… Lige galibiyetle başlayıp, ardından 8 hafta 3 puanı unutan, Mallorca galibiyetiyle nefeslenen, sonraki 6 haftalık süreçte 3 puanı unutan mavi-beyazlılar için Patrick Ebert’siz Valladolid maçı 3 puan için biçilmiş kaftandı. Gelin görün ki takımın golcüleri Riki ve Pizzi’ni kaçırdıkları bir yana,
maçın sonlarında Portekizli Diogo Salomao neredeyse kalenin içinden öyle bir vuruşla topu üstten auta gönderdi ki inanılmaz! Misafir takıma hediye 1 puan olduğunu belirtelim.
***
Derbide Sevilla’dan 5 yedikten sonra taraftarının haksız tepkisiyle karşılaşan Betis, ardından oynadığı 4 maçta 3 galibiyet 1 yenilgi aldı. Barcelona’ya 2-1 yenildikleri maçta da gayet iyi oynadılar. Galibiyetler ise iç sahada Real Madrid ve deplasmanda Deportivo ile Celta. Jorge Molina’nın güzel golü Celta karşısında 3 puanı getirdi belki ama Celta’lı forvet Bermejo’nun maçın sonunda kaleciyi de geçip 1 metreden direğe nişanladığı öyle bir pozisyonu var ki, ev sahibi adına en talihsiz andı.
***
Mourinho ile geçen sezon 32.şampiyonluğuna merhaba diyen Madrid, 4 puan önünde Atletico Madrid, 13 puan önünde Barça’nın olduğu bir ligde şampiyonluk yarışına 16.hafta sonunda havlu attı. Allah, Messi’yi kem gözlerden, kötü sakatlıklardan korusun diyerek Barça’nın 22.şampiyonluğuna doğru seyrinin keyfine bakalım…
HAFTANIN KARMASI
(3-4-3)
Iraizoz (A.Bilbao)
--
Martín Demichelis (Malaga)
Nacho (Betis)
Navarro (Levante)
--
Joaquin (Malaga)
Ruben (Levante)
Verdu (Espanyol)
Busquets(Barcelona)
---
Messi (Barcelona)
Kike Sola (Osasuna)
Aduriz (A.Bilbao)
***
HAFTANIN TAKIMI
Espanyol
Javier Aguirre takımın başına geçtikten sonra Sevilla ve Real Madrid maçları da dahil olmak üzere 3 maçtan 3 beraberlikle çıkan Espanyol, hem oyun olarak ışık vermeye başladı, hem de Berbabeu gibi deplasmanda 2 gol bularak puan almayı başardı. Yeni teknik adam ile tek eksik, 3 puana merhaba demek kaldı. Bu hafta içerideki Deportivo maçı da bunun başlangıcı olabilir.
***
HAFTANIN YILDIZI
Iraizoz (A.Bilbao)
Haftaya damga vuranlar genel itibariyle kalecilerdi. Sociedad’lı Claudio Bravo, Espanyol’lu Kiko Casilla, Vallecano’lu Cobeno, Levante’li Munua’yı sayabilirim. İçlerinde biri var ki Mallorca deplasmanında yaptığı kritik kurtarışları saymaktan yoruldum. Müthiş performans sergiledi ve tek başına 3 puanı aldı. Özellikle 3 büyüklerimize “lazım” olan kaleci türü. Yoksa, adı sanı duyulmamış ve sırf yabancı olsun diye alınan ve size maç kazandırmayan kaleci kontenjanı kullanmanın, T.C. vatandaşı kalecilerimize haksızlık olduğu aşikar.
***
HAFTANIN GOLÜ
Adriano (Barcelona)
Haftanın en güzel gollerinin toplandığı maçtı Barcelona-A.Madrid. Falcao’nun şık aşırtması, Busquets’in akıl dolu golü ve içlerinde en güzeli Adriano’nun çaprazdan 90’a gönderdiği mükemmel golü.