Skibbe bir rüyada gibi. Elinde sanırım Galatasaray’a imza attığında planlamadığı, hayal dahi etmediği bir kadro var şimdi.
Aslına bakarsanız bu kadroyu her hangi bir üst düzey hocanın önüne koysanız sadece bu bile onu ikna etmeye yetebilir. Avrupa futbolunun devlerini bir kenara koyun, kağıt üzerinde Avrupa’nın en değerli kadrolarından biri bu. Pozisyon pozisyon baktığınızda dengeli olup olmadığını tartışabiliriz ama genç oyuncuları, umut vaat eden tecrübelilerinin harika kariyerleriyle parıldayan bir ekip.
Ve bana kalırsa bu ekibin en parlak tarafı içinde yeni bir Hagi potansiyeli taşıyor oluşu. Harry Kewell’dan bahsediyorum. Avustralyalı Lincoln gibi sadece ismiyle, sadece ücretiyle burayı doldurmuyor. Bu kısa süreli vardiyasında oyuna, takımın taktik zenginliğine, yaratıcılığa, kilit açıcılığa yaptığı katkıyla ışıldıyor.
Galatasaray nihayet çevresinde takımı oluşturacağı temel direği bulmuş gibi. Bu tip oyuncular var olan bir takımın ortasına yerleştirilmezler, biraz onlar takımı oluşturur, biraz takım ona göre oluşturulur.
Kewell, yaptıklarıyla, yapacaklarıyla bu takımı bana göre dizayn edin diye bağırıyor.
Eğer Skibbe kurbanlar vermek pahasına bunu başarabilirse, Galatasaray’la büyüyen ve Galatasaray’ı büyüten hoca olma şansını yakalayabilir. Bu o kadar da zor bir şey değil. Çünkü buna çok yatkın, bunu çok istediği belli olan bir yeni ‘Hagi’ ve bu Hagi çevresinde örgütlenmeye hazır bir ekip var.
Temel sorunu oyunu
Eğer görülen sorunlar halledilirse Galatasaray bu senenin en büyük şampiyonluk adayı olabilir. Ancak daha önemlisi Kewell’ı yeni Hagi yapabilirse yeni stadına 90’ların ikinci yarısındaki yenilmez takım olarak taşıyabilir.
Galatasaray’ın bugünkü temel sorunu oyun takibi. Kayseri maçından bu yana olup bitene bakın. Savunmayı sağlam tuttuğunda rakip kaleye gidemeyen bir takımdan bütün hücum silahlarını sahaya sürüp topla sadece sahip olduğunda ilgilenen bir takıma dönüştüler. Yani bir tarafı düzeltirken diğer taraf açık veriyor.
İleride top rakibe geçtiğinde onu yeniden kazanmak 70 metre geriye gidip yapılabiliyor. Rakip Kocaeli olduğunda bu yorulmak ve zaman kaybetmek dışında bir sorun yaratmıyor. Ama misal Bellinzona ayarında bir takım karşısında sorun büyüyor.
Alternatif gençler
Bu bir savunma problemi değil, bu oyunu iki yönlü takipte yaşanan bir sıkıntı. Bunu yapmadan bırakın büyümeyi vasat bir takım dahi olmak zor. O zaman ne olacak? Bir 11 fikir jimnastiği yapalım.
Nonda sabit. Ümit ve Baros’tan biri de yanında oynayacaksa... Arda ve Kewell’dan vazgeçmek olağan dışıysa. Orta sahaya 2 oyuncu kontenjanı kalıyor. Göbeği 2 savunma yönü güçlü oyuncuyla doldurunca ileri gitmek olanaksızlaşıyor bugün için. Lincoln orada olunca topu takip zorlaşıyor. Kewell ve Arda iki kanat olunca birisinden istenen alınmıyor. Çözüm Lincoln’ü Kewelle’ın yedeği yapıp, Avustralyalıyı forvetin arkasına çekmek. Doğrusu serbest bırakmak. Bunun yolu da arkasına Arda’nın da içlerinde olduğu yeni bir ‘Suat - Okan Emre’ üçlüsü yerleştirmek. Burada oynayabilecek Linderoth, Topal, Ayhan gibi hazır oyuncular olduğu gibi buraya devşirilecek genç adamlar da var. Alpaslan gibi. Galatasaray’ın seçeneği çok. Üstüne yeni bir Hagi potansiyeli de var.
Skibbe bunu yapabilir mi? Yapabilecek mi? Bekleyip göreceğiz.
Manasız, yararsız kurallar
Beşiktaş’ın Trabzonspor maçında esame listesinin kurallara uygun olmadığı gerekçesiyle 3 puanının silinmesi gerektiği, bu olayın gizlendiği vs. olayı üzerine kopan fırtına, bu fırtına üzerine basın neden bu konuyla ilgilenmiyor konulu kasırga daha yeni yeni izini kaybetmeye başlamışken bu kez aynı hikaye Sivas-Bursa maçında ortaya çıktı. Ben bu konuda o gün de yazmadım, bugün de yazmak istemiyorum aslında ama bir şeyler söylemek vaktidir.
Kısaca bu kural faydasızdır, sorun yaratmaktan başka bir sonuç doğurmamaktadır. Genç oyuncuyu kulübeye oturt, kullanmasan da olur, Türk gençliği kurtulsun. Neresinden baksanız saçmalık. Zaten 6 + 2 saçmalığı da varken, teknik heyete hesap kitap yaptırmaktan başka hiçbir faydası yok bütün bunların. Bu kural da, 6+2 mevzusu da bir davalık işlerdir. Fiili hiçbir faydası yoktur. Göstermeliktir ve ayrıca eşitlik ilkesine aykırıdır.
Bu kuralla gençlerin önü açıldığını söyleyecek bir teknik adam söyleyin bana. Hâkim bir bilirkişi çağıracak. Bunu söyleyecek bir kişi bulamazsınız.
6+2’ye gelince. Hukukçulara soralım, bir profesyonele çalışma izni verdikten sonra ona sen şu millettensin o yüzden oynayamazsın demek hangi hukuk ilkesiyle açıklanabilir? Üstelik bu oyuncu AB üyesi bir ülke vatandaşıysa. Söylediğim gibi manasız, yararsız, dengeleri bozan uygulamalar bunlar. Ve sadece sorun yaratıyor bu kurallar.
Kombine
Fenerbahçe’nin kombineli seyircisi bu ligde sadece İnönü Stadı’na sığabiliyor.
Güiza’nın toplam maliyetinin üzerinde bir rakama kurulu sadece 3 takım var ligde.
Bu gücün karşılığının sahada mutlaka var olması gerekmiyor tabii. ‘Şu kadar paraya kuruldu, 50 bin euroluk oyunculardan kurulu takıma yenildi’ ucuz hesaplarına girecek değilim. Bu hesabı yapmak oyunun özünü anlamamak anlamına gelir.
Ancak Fenerbahçe üzerine sorular da sorulmalı. Tabii. Fenerbahçe’nin transfer politikasına bir bakın Tümer’i de sayarsanız 5 oyuncu gelmiş. Emre, Burak, Josico, Güiza... Sadece biri oynayarak gelmiş geri kalan oyuncuların tümü performans riski taşıyor. Şimdi soralım. Güiza’yı bir kenara bırakın, bu oyunculardan hangisi geçen yıl Fenerbahçe kadrosunda olsa ve geçen yıl gösterdikleri performansı gösterse kadroda tutulurdu? Yıldırım yönetimi kadrosunda olsa satacağı, en azından kurtulmak isteyeceği oyuncuları, biz bunları başka türlü oynatır yararlanırız mantığıyla takıma monte etmeye çalışırken, direkt oyuncularını 2 senedir kaybediyor. Bu aşırı güven ve ego bu ekonomik gücün, bu korkunç seyirci desteğinin sarhoşluğumudur bilinmez. Ama bir acayiplik olduğu açık.