08.09.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:
Röportaj: Alp Ustaoğlu
ATP Challenger kapsamında oynanan TED Open Tenis Turnuvası, Challenger Turu’nun en önemli organizasyonlarından biri olarak kabul ediliyor. 76 yıllık turnuva tarihi ile TED Open sadece tenis değil, aynı zamanda spor tarihimizin en geleneksel, köklü ve sayılı organizasyonlarından biri olmasından dolayı çok ayrıcalıklı bir konumda bulunuyor.
Bu sene tenis dünyasının en ikonik isimlerinden olan Mansour Bahrami, TED Open’a konuk olacak ve kortlara çıkacak. Turnuvaya geçen sene de katılan Bahrami tenis izleyicilerine bu sene de keyifli anlar yaşatacak. Profesyonel tenis kariyerinden sonra başladığı gösteri bazlı maçlarla başta Wimbledon olmak üzere tüm grand slam turnuvalarında sahne alan ve şu anda tenis dünyasının global anlamda en ikonik isimlerinden birisi, teniste tamamen kendine özel bambaşka bir alan açan Bahrami ile İstanbul’da buluştuk.
İran’da başlayan ve filmlere konu olacak bir şekilde devam eden bir hayat öyküsü, profesyonel tenis kariyeri ve sonrası... Bahrami’ye ve tenise ait pek çok şeyi bu söyleşide bulabilirsiniz.
- Sizi bir kez daha İstanbul’da görmekten dolayı mutluyuz. Ted Open bu sene 76. kez düzenleniyor. TED Open ve İstanbul sizin ne ifade ediyor?
"Türkiye’ye ilk defa 1973’te geldim, o dönemde Ankara ve İstanbul’da turnuvalara katılmıştık. Türkiye kesinlikle fantastik bir ülke, burada olmaktan dolayı çok mutluyum. TED ise hem kulüp organizasyonu hem de TED Open Turnuvası ile benim için farklı anlamlar ifade ediyor. TED Open’ın turdaki en iyi Challenger turnuvalarından birisi olduğunu düşünüyorum."
- Kortta farklı vuruşlar içeren sıra dışı bir oyun tarzınız var. Bu oyun yapısını nasıl oluşturdunuz?
"Genç yaşlarda İran’da bizi tenis kortlarına almıyorlardı. Ben de arkadaşlarımla beraber sokakta tahta sopaları raket gibi kullanarak, topraktan yaptığımız toplarla, sokağa tebeşirle veya boyayla çizerek kendi yaptığımız kortlarda oynamaya çalışıyorduk. Bu yüzden hiçbir zaman bir antrenörüm olmadı, kimse bana yol göstermedi ve her şeyi kendi kendime öğrenmek zorunda kaldım. Bugün maçlarımda yaptığım vuruşlar ve oyun tarzımın kökeni gençlik dönemimde sokakta oynadığımız tenis maçlarına dayanıyor. Bu şekilde kendi tenis stilimizi yaratmış olduk."
- Ama daha sonra profesyonel olarak oynamaya başladınız?
"Evet, başladım, İran’da juniorlarda tekler ve çiftler şampiyonu oldum, Asya şampiyonalarına katıldım. Devrimden sonra İran’da tenis yasaklanınca 3 sene tenis oynayamadım ve çok sevdiğim ülkemden ayrılmak zorunda kaldım çünkü İran’da tenis oynayabilme şansım yoktu. Fransa’ya geldim ve 24 yaşında tekrar tenis oynamaya başladım. Fransa’ya gelince turnuvalar için seyahat etme engelim kalmadı ayrıca istediğim gibi tenis oynayabileceğim bir ortama da kavuşmuş oldum. Bu dönemden sonra kortta da başarılar elde ettim. Grand slam turnuvalarında oynadım, Fransa Açık’ta çiftlerde finale kaldım, turda 6 tekler şampiyonluğu kazandım, bunları yapabilmekten dolayı tabii ki çok mutluyum."
"ÇOCUKLUK HAYALİMİ GERÇEKLEŞTİRDİM"
- İran’da doğup yetiştiniz, tenis için zor bir ülke, ancak sizin savaşçı bir yapınız var, bildiğimiz kadarıyla tenisçi olabilmek için de savaştınız, en baştan bu yana tenis için motivasyonunuz neydi?
"Babam büyük bir spor kompleksinde çalışıyordu, aklınıza gelebilecek her türlü sporun yapıldığı bu tesise sadece yüksek sosyal statüye sahip kişiler üye olabiliyordu. Teniste ise İran devrime kadar ileriydi, pek çok iyi tenisçimiz vardı ve Asya’nın en iyisiydik. Ama devrimle beraber pek çok şey değişti. Benim babamın çalıştığı tesise sadece top toplayıcı çocuk olarak gelebilme şansım vardı ve ben de öyle yaptım. Aslında yine de tenis oynayan o insanların arasında olmaktan dolayı mutluydum ama tenis oynamam yasaktı. Oynamama izin verilmediği için ben de çok sevdiğim bu sporda neler yapabileceğimi herkese kanıtlamak istiyordum, işte bu motivasyonla çalıştım, uğraştım ve sonunda tenisçi olmayı başardım. Bir anlamda çocukluk hayalimi gerçekleştirdim diyebilirim."
"BENİM PARTNERİM VE ÖĞRETMENİM DUVAR OLDU"
- Bugünlere gelirsek, sizce bugün tenisçi olmak daha mı kolay, sizin zamanınızla nasıl kıyaslarsınız. Bugünkü çocukların daha şanslı olduğunu düşünüyor musunuz?
"Tabii ki günümüzde çok sayıda tesis, antrenör ve imkan var. Mesela ben hiç tenis dersi almadım, en büyük öğretmenim ve partnerim duvar oldu. Şimdi ise daha farklı bir ortam var. Ancak profesyonel olarak tenis oynamak derseniz işte orada ince bir çizgi var. Teniste profesyonel olmak çok sayıda kaliteli ve önemli tenisçi ile mücadele etmek anlamına geliyor. Bunu yapabilmek için küçük yaşlardan başlayarak çok çalışmak ve fedakarlık yapmak zorundasınız, profesyonel tenis yıllarca pek çok şeyden mahrum olmak demek, bugünün gençlerini düşündüğümüzde bu gerçekten başarması çok kolay bir şey değil."
- Son olarak, Djokovic’in tenisi bırakmasından sonra ‘Büyük Üçlü’ dönemi sona erecek. Djokovic sonrasında erkekler tenisi sizce nasıl şekillenecek, tenisin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
"Bundan sonraki dönemde Sinner, Alcaraz ve Medvedev gibi isimleri sık göreceğiz. Tabii ki bu oyuncuların arasına Tsitsipas veya benzeri oyuncular da girebilir, bu tenisçiler artık daha fazla kazanma şansı bulacaklar. Djokovic, Nadal veya Federer gibi isimlerin yaptıkları ise çok sıra dışı, örneğin Roland Garros’u 14 kez kazanmak veya 24 kez grand slam şampiyonu olmak gibi başarıları gelecekte bir daha görebileceğimizi veya benzerlerinin herhangi bir dönemde olabileceğini çok düşünmüyorum."
"TENİS EN BÜYÜK TUTKUM"
- Siz tenisin farklı ve renkli taraflarını insanlara göstererek tenisin gençler arasında sevilmesini sağlıyorsunuz, bu anlamda yaptığınız işin önemli bir sosyal tarafı var aslında...
"Tenisi çok seviyorum, bu spor benim hayattaki en büyük tutkum. Öncelikli amacım her zaman tenisi mümkün olduğu kadar kitlelere tanıtmak ve sevdirmek. Tribünlerdeki seyircinin mutlu olduğunu görmek beni dünyanın en keyifli insanı yapıyor. Öyle zamanlar oluyor ki, insanlar yanıma gelip eşinin veya çocuğunun benim maçlarımı seyrettikten sonra tenisi daha çok sevdiklerini söylüyorlar. Bu duygu gerçekten paha biçilmez. 5-6 yaşından beri tenis oynuyorum, tenis bana çok şey verdi, bu şekilde tenisten aldıklarımın bir kısmını geri verebilmek beni çok iyi hissettiriyor."