Bir olay karşısında kibarlığı unutup, şaşkınlığımızı göstermek için ‘yuh be’ dersiniz ya. İşte ben de bu haftaki Alman dergilerinde okuduğum bir spor yazısı karşısında ‘yuh be, yok yahu’ demek zorunda kaldım.
Bu şaşkınlığımla spor camiasını iyi bilen arkadaşlarım benimle dalga geçtiler. Onlar futboldaki para rüzgarına alışmışlar harhalde. Öyle milyonlar değil, milyarlar bile onları benim gibi şaşırtmıyor. Gelelim konuya...
Manchester City’den bahsediyoruz. Futbol hastası bir şeyh hazretleri 1,5 milyar euro ile kulübü satın almış ve oyuncularına haftalık ortalama 250 bin euro harçlık veriyormuş. Şimdi sokaktaki adam bunu duysa inanın küçük dilini yutar, ‘yok ya, yuh be’ der. O inanmaz ama, artık bizim futbolseverler bu rakamlara alıştılar. Neredeyse Yunanistan’ı bile iflastan kurtaracak rakamlar bunlar.
Futbolumuzun unutulmaz isimleri kaleci Cihat abi ile Baba Hakkı’yı yalnız spor yazarlığı dolayısıyla değil, özel hayatları ile tanımıştım. Öyle cici, öyle mütevazı yaşıyorlardı ki, sizin, bizim gibi. Milyonları değil, yüz binleri bile hayal etmiyorlardı. O zamanlar kim bilirdi ki bir gün gelecek futbolda şöhretliler için milyon eurolar konuşulacak diye. Yatlardan, köşklerden, gece kulüplerinden bahsedilecek diye. Şimdi şeyh hazretlerinin en büyük rüyası İngiltere dışına çıkıp Bayern Münih’i tepelemek imiş.
Ey tanrım, bak işte para nelere kadir. Tarihte bu yüzden Napolyon başarı için ‘para, para, para’ dememişmiydi. Bakın şimdi nedense bazı sivri akıllılar kalkmış Şampiyonlar Ligi’nde kültürlerin çarpışmasından bahsediyorlar. Yok yahu.