Futbol kurnaz insanlar için yaratılmış bir oyun. En azından Zewlakow ne kadar kurnaz olduğunu, kendi sahasından kullandığı faul atışı ile uyuyan Galatasaray defansını avlayarak ispat etti. Maça tribündeki taraftar gibi bakan defansa, Metin de attığı gol ile iyi bir ders verdi. Galatasaray, ligde şampilyonluğa aday olamaz. 19 Mayıs Stadı dışında 215 dakikadır deplasmanda gol atamayan bir rakibe daha ilk 5 dakikada gol attırıyorsanız , bu ligde şampiyonluk hakkını elde edemezsiniz
Galatasaray’ın sorununu, sahadaki 11’de değil, İspanya’dan tanıdığım, agresif Rijkaard’ın düşünceli, ‘Ne olacak benim halim?’ tarzına dönüşünde aramalı... Çünkü Rijkaard yedek kulübesinde ruhu, arzusu, heyecanı gitmiş bir teknik direktör profili çiziyor.
Ya Milan Baros’un heyecanına katılmayan arkadaşlarına ne demeli... Çek oyuncu, kendisindeki ofansif ruhu, takımı yakalamayınca agresifleşiyor, “Takımla mücadele edeceğime, kendi başıma mücadele ederim daha iyi” felsefesine yöneliyor.
İspanya’da takım oyununu ön plana çıkartmakla tanınan Rijkaard, artık bireysel hareketlerle galibiyet peşine düşmüşe benziyor. İşte bu nedenle de Baros, Ayhan, Pino, Misimoviç kendi becerileri ile takıma katkıda bulunmaya çalışıyorlar.
Açıkçası ilk 45 dakika bittiğinde kendime şöyle bir soru sordum; Rijkaard tüm hafta boyunca nasıl bir taktik veriyor ki, sahada dolaşan bir Galatasaray izliyoruz.
Ligde 8 maçın 4’ünü kaybeden Rijkaard’ın takımda kalması artık çok zor... Taraftar ve medyanın baskısına dayanacak bir yönetimi aklımdan bile geçiremiyorum. Hoca artık reaksiyonsuz kalmış... Gol yenilince de, atılınca aynı yüz hatlarıyla bakıyor. Hadi bunu bırakalım, tel tel dökülen defanstan oyuncu alacağına Misimoviç’i kenara alıyorsan, Baros sakatlanınca Elano’yu takıma dahil etmiyorsan, bu düşüncelerden sadece “Beni gönderin” mesajı çıkar