Aktif futbol hayatını sürdüren kalecilerin belki de en büyüğüne, geçtiğimiz hafta veda etti futbol dünyası... O da futbol dünyasına, şu mesajıyla: “Buraya kadarmış. Bana her şeyi verdiniz. Ben de size her şeyi verdim. Birlikte başardık.”
Parma formasını giydiği son sezonun ardından Gianluigi Buffon, başladığı kulüpte bıraktı, 28 yıllık profesyonel futbolculuğuna 45 yaşında nokta koydu. Hem kulüp hem de milli takımlarda sayısız şampiyonluk yaşadı, 10 Serie A, 7 İtalya Süper Kupası, 6 İtalya Kupası, 1 Fransa Ligue 1, 1 Fransa Süper Kupa, 1 UEFA Kupası, 1 Dünya Kupası’nı havaya kaldırdı.
Rakamlara yansıyan başarısının yanında sahadaki görüntüsüyle de akıllara kazınan bir figür oldu İtalyan futbolcu... Panter kıvraklığında atlayışları, kuvvetli refleksleri, karşı karşıya pozisyonlardaki başarısı, yan toplardaki hakimiyeti komple bir kaleci olarak teknik özelliklerinin özetiyken, maç sırasında sürekli takım arkadaşlarını uyarması, kaptanlık pazubandıyla takımı geriden yönetmesi, rakip futbolcularla dahi iyi iletişim kurması ise iletişimsel becerilerini bizlere göstermekteydi.
ROL MODELİ N'KONO
Kariyeri boyunca 975 karşılaşmada forma giyen ve bu maçlarda kalesinde 825 gol gören Buffon, 425 karşılaşmada ise kalesini gole kapattı. Futbolda, “Savunma sanatının kalesi” olarak ünlenen bir ülkede yetişmiş olması, elbette defansın en gerisindeki isim olarak ona büyük katkı sunmuş olsa gerek ancak ondan da önce, en büyük avantajı aileden geliyordu.
Annesi İtalya disk atma rekorunu 17 yıl boyunca elinde tutmuş bir atletti. Babası da bir milli genç, gülle atma şampiyonuydu; amcası basketbolcuyken, kız kardeşleri uzun yıllar voleybol oynadı. Büyükbabasının kuzeni Milan ve İtalya’nın kalecisiydi. Kısacası Gianluigi Buffon’da spor, adeta genlerinde olan birisiydi. Futbola önce orta saha oyuncusu olarak başladı. Kamerun ve Espanyol’un file bekçisi Thomas N’Kono kendisinin kahramanı haline gelince, o da kaleciliğe geçti zamanla. Bu futbolcuya hayranlığından ilk çocuğuna onun ismini vermekten de geri durmadı. Buffon, ilk kez doksanlı yılların ortasında Parma kalesine geçti. O tarihte, son yıllarında aynı kulüpteki takım arkadaşlarının çoğu henüz doğmamıştı bile. Futbola 1960’larda doğanlarla başlamıştı, uzun yıllar sonra 2000’lilerle oynayarak bırakacaktı. Juventus, yirmili yaşlarının başındaki Buffon için 50 milyon euro civarı bir bonservis bedeli ödeyerek rekor bir transfer gerçekleştirdiğinde İtalyan kaleciye on yedi yıl boyunca sürecek, tarihin en pahalı file bekçisi unvanını da teslim edecekti.
GEMİYİ TERK ETMEDİ
Torino ekibinde 9 Serie A şampiyonluğu, 5 İtalya Kupası zaferi, 6 İtalya Süper Kupa birinciliği yaşayıp 3 Şampiyonlar Ligi finali gördü. Ancak siyah-beyazlıların büyük bir efsanesi olmasına belki de en çok katkı yapan yanı, kulübe bağlılığıydı. Juve, 2006 yazında Serie B’ye düşürüldü ancak Buffon ayrılmayı düşünmedi bile... Takımda kalarak hemen yeniden birinci lige yükselmesine yardımcı oldu.
O dönem Zlatan Ibrahimovic, Emerson, Gianluca Zambrotta, Patrick Vieira, Fabio Cannavaro, Lilian Thuram gibi yıldızlar kulüpten ayrıldı ancak kaptan gemiyi terk etmedi. Bu sadakatin karşılığında kulüp, futbol tarihinde eşine az rastlanır bir harekete imza attı. O yılın kasım ayında, kalecilerine teşekkür etmek için ülkenin üç büyük spor gazetesine tam sayfa ilan verdi.
GÖZYAŞLARIYLA VEDA
Juventus’un üst üste yedi yıl şampiyon olan efsane kadrosunda kalede o vardı. Bunlardan bir tanesi namağlup olan bir sezon, diğeri ise 102 puanla rekor kırılarak erişilen zaferlerdi. Bunca mutluluğun arasında, büyük üzüntüleri de oldu kahramanımızın. Bunların en büyüğü ise İtalya Milli Takımı’ndaki Dünya Kupası hayal kırıklığıydı.
2018 Dünya Kupası elemelerinde gök-mavililer, play-off maçında İsveç’e elenerek 1958 yılından sonra ilk kez bir Dünya Kupası’nın dışında kaldı. Karşılaşmanın ardından hüngür hüngür ağlayan Gigi Buffon’un bu görüntüsü belleklere kazınan ikonik bir görsel, yaşadığı derin üzüntünün sonucu milli takımı bırakması ise tarihe geçen bir karar oldu. Bu erken vedaya karşın, 176 kezle İtalya Milli Takımı formasını en çok giyen futbolcu olarak tarihe geçmenin gururu kaldı kendisi için geriye.
BİR YILLIK DEPRESYON
Gianluigi Buffon, 25 yaşındayken bir yıla yakın süren psikolojik açıdan sıkıntılı bir süreç yaşadı. 2003 Şampiyonlar Ligi finalini, seri penaltı atışları sonunda Milan’a kaybettikten sonra depresyona girdi. O dönem düzenli olarak psikoloğa gitse de, ilaçla tedaviyi reddetti. Yaşadıklarını çevresiyle paylaşmasının kendisine çok yardım ettiğini söyledi, bir keresinde panik atak nedeniyle çıkamadığı bir maç olduğu da itirafları arasındaydı.
Gianluigi Buffon’un lakabı Süpermen’di. Bu lakabını Parma kalesini koruduğu dönemde Interli Ronaldo’nun penaltısını kurtarıp, taraftarlara Süpermen tişörtünü göstererek kutlamasıyla edindi. Juventus’ta çokça eleştirildiği bir dönemde taraftar kendisine bu lakabına atıfta bulunarak sahip çıktı. Koruduğu kalenin arkasında açılan pankartta şu ifadeler yer alıyordu: “Süpermen bile bazen sadece Clark Kent’tir. Gigi, sen her zaman bizim süper kahramanımızsın.”
"KALECİYSEN MAZOŞİSTSİN"
Futbolda kaleci olmayı mazoşizmle eş tutuyor Gianluigi Buffon: “Kaleci olmak için biraz mazoşist olmanız gerekir. Mazoşist ve aynı zamanda egosantrik. Mazoşist çünkü kalede oynadığınızda hayatta kesin olan tek şeyin gol yiyeceğiniz olduğunu bilirsiniz. Ayrıca gol yemenin size mutluluk getirmeyeceğini de bilirsiniz, tabii mazoşizminiz aslında bir sapkınlık değilse, o zaman durum değişir.” Günümüzde kaleci olmaksa eskisine göre daha zor ona göre: “Yeni materyaller sayesinde bugün toplar çok daha süratli ve daha değişken.”
BUFFON HAKKINDA İLGİNÇ BİLGİLER
- Kaleci olmadan önce orta sahada defansın önünde oynuyordu.
- 2006 Ballon d’Or ödülünü, Cannavaro’nun ardından ikinci olarak kaçırdı.
- Kendisinde en çok iz bırakan teknik adamın Antonio Conte olduğunu söyler.
- Eski Barcelonalı Gerard Pique, sosyal medyada uzun süre tek takip ettiği futbolcuydu.
- Messi’den makas alarak uzaylı olup olmadığını kontrol ettiği şakası yaptı.
- Carrarese isimli futbol kulübünü satın aldı, iki yıl sonra, ‘destek yok’ diye sattı.
- Almanya’da tuttuğu takım Borussia Mönchengladbach’ın ismini hiç doğru söyleyemedi.
- Roger Federer yakın dostuydu, Usain Bolt ile de arası iyiydi.
- Fransa Milli Marşı’nı ıslıklayan İtalyan taraftarları susturdu, marşı alkışlattı.
- Eşek arısı fobisi vardı, bu yüzden bir maça son anda zorla çıkabildi.
- Hayranı olduğu rockçı David Lee Roth’tan dolayı ikinci oğlunun adını David Lee koydu.
- Spor müsabakalarına bahis oynadığını ve kumar sevdiğini itiraf etti.
- Parma’da Nazi sembolü 88 numara forma giydi, tepkiler yükselince 77’ye geçti.
- En sevdiği yemek Parma usulü makarna ve mozzarellanın eşlik ettiği bilumum yemekler.
- Bıyık bıraktığı dönem yakınları ‘Tom Selleck gibi olmuşsun’ diyerek dalga geçti.