Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir kulüp başkanı ile yönetiminin iş başındayken alkışlanması, görevi devrettiğinde hayırla yad edilmesi için gereken kriterler az/öz ve nettir aslında...
Sportif başarı olacak.
Mali durum dibe vurmayacak... Düzelmese bile daha betere gitmeyecek.
Başkan ile yönetim camiayı yüceltecek, yüzünü karartmayacak, gelenek ve etik değerlerden sapmayacak...
Hangisi eksiktir Galatasaray Başkanı sayın Duygun Yarsuvat’ta?..
Hele koşullar göz önüne alındığında, fazlası var eksiği yoktur.
Lokomotif branş futbolun matematiğinde Galatasaray şampiyonluğa en yakın takımdır.
Kulüpteki “bol keseden” devrine fren konmuştur.
Ve Duygun Başkan yapıcı/çelebi tutumuyla Ünal Aysal sonrası Galatasaray’da yaşanması beklenen yıkıcı hesaplaşmayı en düşük doza indirmekle kalmamış, “kulüplerarası savaşta” ateşkes sağlayan adam olmuştur.
Düşünsenize; ikisi dördüncü yıldız peşinde Üç Büyükler’in son viraja burun farkıyla girdiği bir yarışta neler yaşanabilirdi Türkiye’mizde!..
Ilıman iklim “tamamen Duygun Yarsuvat sayesinde” olmasa bile görece huzur ortamında aslan payı sayın Yarsuvat’ındır.
Dahası da vardır.
Teşbihte hata olmaz; at binicisine göre kişner... Galatasaray her platformda Başkan’ın pozitif enerjisini yansıtmaktadır.
Bakınız, Hamza Hamzaoğlu’na mikrofon uzatıp “Emenike meselesi ve Emre-Bilic tartışmasını” soruyorlar (ki, prolisans mezuniyet sınavından daha zor bir sorudur ve yanıt versen bir türlü vermesen başka türlüdür); sanki Duygun Yarsuvat konuşuyor!
“Sinirli Emenike’ye hakemin kart göstermesi daha kötü sonuçlara yol açabilirdi. Ama Emre kartsız bırakılmamalıydı”...
Emenike’ye “atılsın, Fenerbahçe zayıflasın”, Emre’ye “çok ayıp, rezalet” falan değil; birine “kart çıkarmayan hakem doğru yaptı”, diğerine sıfatsız fiilsiz “kartsız bırakılmamalıydı”!
Elbette Hamzaoğlu fıtratından centilmen ve sportmendir ama biz ne anadan doğma centilmen sportmenler gördük ki, pek çoğu başkanın çizdiği politika gereği “abuklamak” zorunda kalmışlardı.
Galatasaray’ı saran bir “Yarsuvat tarzıdır” ve rahmetli Özhan Canaydın’dan sonra Galatasaray’ın başına gelmiş en iyi şeydir.
Lakin, her büyük camia gibi Galatasaray’da da bu vasıfları takdir edemeyen şahinler boş durmamakta, kısa vadede küçük getiriler için yırtıcı başkan modeli aramaktadır.
Ne tuhaf değil mi?
“İyi Başkan” olmanın kriterlerinden çok önemli bir tanesi, iyi Başkan’ın aleyhine kullanılıyor şimdi.
Hukuk adına konuşup “3 Temmuz Süreci Yargılamalarını” eleştirmesini “Aziz Yıldırım’a arka çıkma” gibi sunmak ne demek?
Resmen rekabet damarından girip adaleti by-pass ederek Yarsuvat’ı haddinden fazla “mülayim” gösterme girişimi...
Her toplum hak ettiği şekilde yönetilir.
Ben Galatasaraylı olsam sayın Duygun Yarsuvat’ı “başkanlığı bırakmaması için” ikna etmeye çalışırdım.

Haberin Devamı

Terim-Hiddink farkı

Haberin Devamı

EURO 2016 için düşük şansımızı, grubumuzdaki geçmiş maçlarımızı ve puan durumumuzu ayrı tutarak Hollanda ile deplasmanda yaptığımız maç özelinde, eski ve yeni milli takım teknik direktörlerimizi karşılaştırırsak... Terim, Hiddink’ten daha ağır çekiyordu değil mi?
Gerçi turnuva şansı, geçmiş maçlar ve puan açısından da pek farkları yok ya!
Şakayla karışık Terim de altını çizdi bu gerçeğin:
Şayet kendisi Hollanda’nın düştüğü doldur boşalt çaresizliğinin mimarı olsa, herhalde “gereğinin yapılacağını” söyledi!
Yani, “olmuyor beyim”!..
Yeri/klasmanı belli Hollanda karşısında, üstelik deplasmanda beraberliğe yanıp yakılmamız “özlediğimiz bir kederdi” doğrusu.
Bunda “Terim tarzı baskılı oyundan” bilerek isteyerek vazgeçen ve müthiş bir savunma kurgusu yaratan Terim’in payını inkar eden mevcut mu acaba?
Ve meslektaşı/rakibi eski hocamız Hiddink’in bilerek /isteyerek ve görerek işe yaramayan pas oyununda ısrar etmesini, koskoca Hollanda Milli Takımı’na doldur- boşaltı strateji olarak benimsetmesini doğru bulan?..
İkisini kıyaslamayan...
Var mı?
Ara sıra Terim’in maaşına gönderme yapanlara söyleyeyim, Hiddink üç katını alıyordu Fatih Hoca’nın.
Kimse sazan gibi atlamasın... Bu sadece karşı karşıya gelen iki hocamızın o maç özelinde kıyaslamasıdır.
Fatih Terim’in son dönem milli görevinde “başarılı veya başarısız” olduğunu tartışmak başkadır.
Zaten tartışamayız... Henüz grup şansımız tükenmedi ve Terim futbol direktörü olarak projelerini ortaya koymadı.

Haberin Devamı

Emenike’nin dayısı kim?

Şampiyonluk mücadelesi içinde bir tek eksiğe bile tahammülü olmayan kulübün, ukala/ uyumsuz/ egoist ama takır takır gol atan futbolcusunu “idare” etmesini anlarım...
Agresif, hırçın futbolcusunun saha içindeki bitirim davranışlarını görmezden, sağa sola küfürlerini duymazdan gelen, köprüyü geçene kadar “dayı” diyen kulübe bile, bir yere kadar eyvallah!
Lakin, o kulübün “var olma sebebi” taraftarla kavga eden, kulübün sembolü ve kutsalı formayı teslim bayrağına çeviren, teknik direktörünün karizmasını çizdiren Emenike’ye nasıl katlanır Fenerbahçe?
Nasıl sezon sonunu bekler hesabını kesmek için?
Dayısı kimdir Emenike’nin?
Üstelik gol ve futbol türünden bir getirisi bile yokken...
Yahu Emenike olmasa on kişi oynamıyor ki Fenerbahçe. Onun yerine sezon başından beri genç takımdan birini koysanız, aynı fırsatları verseniz, aynı yeteneklerden pas almış olsa, belki ondan fazla gol atmıştı.
Tribünler protesto ederse de sadece ağlamıştı.
Fenerbahçe’de oynayacak adam on milyondan başlıyorsa, maaşını da yüze katlardınız, olur biterdi.
Mr. Emenike “şimdilik” deplasmanda oynayacakmış, Kadıköy’de çıkmayacakmış!
Anadolu topraklarında eğrisi doğrusuna denk gelir de bir gol atarsa, tribün barışabilir hesabı.
Barışırsa kaldığı yerden devam... Sezon sonu satılırsa, hiç olmazsa yarı fiyatına!
Bakınız... Psikolojik yaşı ancak U 13’de oynamasına müsaade edecek Emenike’ye milyonlarca euroyu dökerek Fenerbahçe’nin parasını kötü kullanmışsınız.
Zararın neresinden dönseniz kârdasınız.
Onu ite kaka sahaya sokmaya çalışırsanız, kulübe bağı ve “müşterilik azmi” kaybolan taraftarlar yüzünden Emenike’nin iki katı zarara uğrarsınız da farkına varamazsınız. Fenerbahçe formasını beze, taraftarını deliye çeviren bir futbolcuyu anlayışla karşılayıp tüm sarı-lacivert değerleri görmezden gelmek de cabası.