Gelenek nedir?..
Bir toplumda, eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar.
Dikkat edin; olmazsa olmaz şartı “saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilmesi”.
O zaman...
Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Duygun Yarsuvat, Fenerbahçe karşısında aldıkları 1-0’lık yenilginin ardından “gelenek bozulmadı” derse futbolun üzerine inşa edildiği “taraftarlık” hissini rencide etmez mi?
Etti nitekim.
Çünkü boynu bükük Kadıköy serisini “içselleştirdi”. Alışkanlıklara, töreye uygunluğunu ikrar etti.
Esas vahim olanı; bir “gelenek” olarak Galatasaray kültürüne ekledi.
Yüzde birine yüz misli karşılık veren taraftar durur mu?
Başkan da olsa Galatasaray taraftarlarından tepkinin bini bir para.
Ve Abdurrahim Albayrak’tan “pansuman” açıklama:
“Şaka, şaka”!..
Tamam... Galatasaraylıların mekteplilerinde yatılı talebelikten gelen, zeka ile köpürmüş ve bazen eşek şakası sınırlarını zorlayan muziplik, genlere işlemiştir ama böylesine aykırı bir açıklamayı Duygun Yarsuvat gibi görmüş geçirmiş bir hukukçu yapıyorsa olmalı bir sebebi.
Ve var tabi.
Neydi gelenek?.. “eskiden kalmış, kuşaktan kuşağa aktarılan ve yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar” değil mi?
Sayın Yarsuvat demek istiyor ki, “Şükrü Saracoğlu’nda yenilmek işini biz icat etmedik”...
Eskiden kalmış, kuşaktan kuşağa aktarılmış!
“Bu geleneği bize devredenler düşünsün”.
Yani... Tıpkı Galatasaray’ın parasını çarçur edenleri suçladığı gibi 20. yüzyıldan bugüne Fenerbahçe’yi Kadıköy’de yenemeyenlerin yarattığı baskıya her katkısı olanı suçluyor ve bu kolektif hezimetin faturasına tek başına katlanmıyor.
Anlar mı taraftar?
Asla...
Yenilen “imparator” bile olsa geçmişe geleceğe aldırmadan o günün hesabını ona sorar.
Galatasaray’da sayın Yarsuvat ile sayın Hamzaoğlu’nu kurtaran tek bir nüans var; her şeye rağmen Galatasaray’ın Kadıköy’den lider dönmesi ve eksilse de cepte duran şampiyonluk bakiyesi.
Kadıköy’ün hesabı bitmedi.
Ertelendi.
Galatasaray sezon sonuna kadar bir haftalığına bile ikinciliğe inerse ısıtılıp masaya konur ve Başkan Baba ile Teknik Direktör kardeşimizin erken sonbaharı olur.
Uri Geller’den Burak’ın şandeline
Galatasaray’ın UEFA Kupası’nı aldığı sene Uri Geller ile röportaj yapmıştım. Uri, Dünya’da çok iyi tanınan ve psişik güçleri olduğuna inanılan Macar kökenli bir Yahudi’ydi. Michael Jackson da dahil bir çok dünya yıldızının dostu/danışmanıydı, şovları Avrupa ve Amerika’yı sallıyordu.
İstanbul’a gelmiş, Galatasaray’ın UEFA Şampiyonu olması için psişik destek verdiğini iddia etmiş, ünlü bir restoranda kepçelemiştim kendisini.
Söylediklerini yazdım tabi... Ama biraz makara yaparak.
Yine de Galatasaraylılardan büyük tepki almıştım.
“Allah’ın ilizyonisti ne katkı yapabilirdi bileğinin hakkı ile şampiyon olan Galatasaray’a”!
Sıfır tabi. Zaten o röportajdan beni ikna edebilmek için lüks restoranın takımından araklayıp bakışlarıyla(!) büktüğü kaşıktan başka somut bir şey kalmadı elimde.
Derbide görüntüyle desteklenen Burak’ın aşırtma vuruşunun kaleye giderken yükseklik kazanma durumu hatırlattı bana Geller’i.
Palavra palavradır ama fena halde ilgisini çeker insanların ve fena halde tepkiyle sonuçlanır.
Şu anda ilgi süreci yaşanıyor, tepki yakındır.
Çünkü, mantıksız, gereksiz, öncesiz, sonrasız bir saçmalık var ortada...
Hurafenin bile gerekçesi olur değil mi?
Kaleyi aşacak topu hafifçe sektirip biraz daha uzağa düşürecek fizik ötesi güç sahibi varlık mevcutsa, olayın gerçekliğine inananlardan daha salak olmalı ki, kurtardığı gol bile değildi.
Bravo Volkan
Fenerbahçe kalecisi Volkan, derbide çenesini değil yeteneğini konuşturunca zihinlerdeki sevimsiz algı ve yargı yerine unutulmayacak kurtarışlar koydu. En azından kötü anıların büyük kısmını muhteşem görüntülerle örttü. “Pozitif unutkanlığımızın” müşfik gri hücrelerine emanet etti.
Merak etmesin “gereğini yapar” hafızamız!
Aslında böyle becerileri olmasa bugüne kadar kimse katlanamazdı ona! Fenerbahçe bile kâr/zarar hesabını yapar faturayı önüne koyardı.
Lakin gördünüz işte; adamın sadece dili değil bedeni de uzuyor mutlak golü kurtarırken.
Bitmedi, bir de itirafta bulundu Volkan:
“Bazen saçmalıklar yapıyorum, ama bunları tamamen duygusallıktan veya aşırı Fenerbahçelilikten dolayı yapıyorum”.
Bravo Volkan’a...
Neden yaptığı önemli değil. Önemli olan tespiti...
“Bazen saçmaladığını” idrak ve itiraf etmesi.
Fiziksel/biyolojik hastalıklarda “teşhis” çok önemlidir... Lakin davranış sorunlarında kişinin kendi teşhisi altın gibidir. Tedavinin yarısı değil tamamı sayılır.
Gerisi çok kolaydır.
Umalım ki, önümüzde sapsız çöpsüz bir Volkan göreceğimiz günler vardır. Cümleleri ve davranışlarıyla değil kurtarışlarıyla öne çıkan bir Volkan tadından yenmez, ışığıyla aydınlatır futbolumuzu.
Zalim Felek!
Bazen “Felek” bu memleketi lunapark olarak kullanıyormuş gibi bir şüphe düşüyor içime!..
Eğlenmek istediğinde kapağı Türkiye’ye atıyor, fantezilerini, zalimliğini, kara mizah gereksinimini burada gideriyormuş gibi... Çarpışan arabalardan korku tüneline, silah poligonundan yumruk ölçere bizi bize kırdırıyor zalim Felek. Yahu Dünya Kadınlar Günü’nde kadınlar futbol maçı oynanırken önce kadın futbolcuların birbirine girmesi, sonra tribündeki erkeklerin sahaya inip onları sıra dayağından geçirmesi, bir takımdan, 5 diğerinden 4 sporcunun hastanelik olması ne menem bir tesadüf olabilir ki? Geçmiş olsun Gaziantepspor ve Adana İdmanyurdu kadın futbolcularına.
Yazıklar olsun Şehreküstü Batur Stadı’nda sahaya inip spor ve kadın şiddetini bir arada kana kana içen yaratıklara.
Felek’e gelince...
Git be kardeşim!
Bunca yıl eğlendin yetmedi mi? Hem seni uyarayım; bu halk senin çemberinden geçe geçe öyle pişti ve şişti ki, bir bakarsın seni bile şaşırtır sonunda.