Galatasaray, Dünya Kupası arasına girerken lider olmasa bile ucundan yakaladığı psikolojik üstünlüğü, Dostluk Turnuvası’nda cömertçe harcamış ve hovardalığı sürdürecek gibiyse, sebebi takımdaki eksikler kadar Okan Buruk’tur.
Tamam… Oliveira, Mertens, Torreira yokluğunda takımın sinir sistemi narkoz etkisindeydi ama Baran, Berkan ve Mata üçlüsü de yok hükmünde değildi sonuçta. Lakin, Galatasaray teknik direktörü, Fenerbahçe’nin kazandığı rakibine kaybettikten sonra, eksiklerin değil sahaya sürdüğü gençlerin altını çizdi ısrarla. Sanki çok çetin bir yarışın tam da merkezindeki insan değil, U21 hocasıydı. Sanki, “adam değişir oyun değişmezdi” turnuvada Galatasaray.
Jesus’un La Liga temsilcileri ile özel maçları Süper Lig şampiyonluk yarışının bir parçası sayıp, kendini ve takımını tam motivasyonda tutmaya çalışması ve başarması “iyidir”, Okan Buruk’un turnuvaya sezon başı hazırlık maçı gibi yaklaşması “kötüdür” falan demiyorum; aradaki farka dikkat çekiyorum sadece…
Her yiğidin yoğurt yiyişi ayrı. İki hocadan hangisi Dostluk Turnuvası’ndan daha çok nemalanır, Süper Lig’deki şansını daha yükseltir, yakın geleceğe ne katar, orasını zaman gösterecek.
Şurası bir gerçek ki, Okan Buruk’un genç futbolcuları, hatta geleceğin futbolcularını arayışı hiç bitmeyecek. Cumhuriyetin 100. Yılı şampiyonluğunda Galatasaray’a ne kadar faydası olur bu arayışın bilemem ama Okan Buruk’u ve dolayısıyla Galatasaray’ı “en kritik zamanda” istikrar sahibi kıldığı belgeli.
Çünkü, 1,5 aylık Dünya Kupası arasının eşiğinde Dostluk Turnuvası’nda cömertçe harcadığı psikolojik üstünlüğü o sayede yakalamıştı Galatasaray! O sayede kaostan dönmüştü.
Nasıl mı?.. Anlatayım:
G.SARAY’I KAOSTAN ÇIKARAN “BURUK JESTİDİR”
Deli gibi istediği Galatasaray teknik direktörlüğü için yönetimle ilk görüşmesini yaparken “dam üstünde saksağan” dedirtmeyi bile göze alarak kendisine verilecek ücreti işverenin takdirine bırakan Okan Hoca, “ne verirseniz kabulüm ama yüzde yirmisini kesip altyapıya harcayın lütfen” demiş.
Duygulanmış tabi Galatasaray yönetimi…
Okan Buruk’a ilk sezon için 17, ikinci sezon 20 milyon lira uygun görmüşler, tek kuruşunu kesmeden yüzde yirmisi kadar tutarı altyapı bütçesine katmışlar.
Jeste jest ile karşılık vermişler.
İşin güzel tarafı ancak Nevzat Dindar gibi usta bir “haber radarının” kapsama alanına girene kadar gizli kalması… Kimsenin bu erdemli olaydan nemalanmaya kalkmaması.
Okan Buruk altyapıya katkı yapma isteğini evladına adreslemiş ve “oğlumun hayali” demiş ama kendisini ilgilendiren bir bölüm de olmalı bu alicenap davranışta.
Altyapı denilen insana yatırımın meyveleri uzun vade olmasından, Okan Buruk’un yüreğinde yatan aslanın “Galatasaray’ın yeni Fatih Terim’i olmak” şeklinde algılayabiliriz başlangıç olarak.
Sonra… Henüz işe başlamadan yapılan jestin satır arasından “beni çabucak harcamayın” talebini çıkarabiliriz.
Gerçekten de büyük lig arasından üç hafta önce alınan Karagümrük galibiyeti bile Galatasaray’ı kesmemiş, Fenerbahçe’de Jesus, Beşiktaş’ta Şenol Güneş tecrübeleri karşısında “tecrübesi yetersiz” görülen Okan Buruk yerine yeni isimler aramaya başlamıştı camia. Vade bile belliydi. Süper Lig’e Dünya Kupası arası…
Kim bilir… Belki de Okan Hoca’nın henüz yolun başında yaptığı “duygusal” cömertlik, baskılara göğüs germesini sağlamış, frenlemişti yönetimi. Belki de Okan Buruk’a 17, yeni hocaya iki misli milyonu nasıl denkleştireceğini hesaplayan yönetim “alt yapının yüzde yirmisini kessek mi acaba” diye aklından geçiriyordu 2-1 Beşiktaş, 7-0 Başakşehir galibiyetleri arifesinde.
Sabır, kaosu engelledi.
Sabrın bir sebebi de jestti muhtemelen.
Kıssadan hisse… Her meslek dalında olduğu gibi çalışanların ve işverenlerin bireysel/kurumsal alicenaplığı, olası iyi gelişmelerin kapısını açan anahtarlardan en kibarı, en nahifi ve en gönül alanıdır. Bu da Jesus/Fenerbahçe ile Buruk/Galatasaray “farkından” biridir!