Aynı takımlar aynı yerde beş gün arayla yeni bir 90 dakikaya çıkınca kaldıkları yerden devam eder sanılır ama lig mücadelesinin zerresi yoktu kupa yarı finali ilk ayağında.
Çünkü ortada çözülemeyen bir düğüm vardı.Sivas’ın sağlam orta sahası, kanatları da kullanamayan Fenerbahçe’ye bir tek uzun topları bırakmış, Sivasspor’un ise sadece sağ kanatta topu Gradel’le buluşturup onun hızından ve tekniğinden gol umma şansı kalmıştı.
Ayrıca, iki ayaklı kupa yarı finalinin Sivas ayağına her iki takım da temkinli oynamak için çıkmıştı. Hatta berabere kalmak için!..
Oysa rövanşa İstanbul’a gelecek geçen yılın kupa şampiyonu Sivasspor, kendi sahasında işini kolaylaştıracak bir sonuç almalıydı ki, o da farkında değil gibiydi.
İşte bu noktada Fenerbahçe’nin kısa süreli diklenmesi ortaya çıktı. Fenerbahçe bir süre gol arar gibi yaptı. İlk yarı, Peres’in kestiği topa kale önünde Pedro’nun dokunamayışı ile başladı. 45 dakikada top ezme, hatalı pas, pozisyon kaçırma, ofsayt ile dolu Pedro performansı siftah yaptı böylece.
Jesus’un Pedro ile Emre Mor’u yan yana koyup çift santrfordan vazgeçemediği maçın başında Emre, Ferdi ilk maçtaki gollerine devam etsin diye pozisyon yarattı ama maçın çalışkanı Ferdi’nin şutu ilk yarının yıldızı Sivas kalecisi Muammer’de kaldı.
Ardından Mert Hakan’ın soldan ortasında İrfan Can’ın kafasını da Muammer çıkardı ve ilk yarının son saniyelerinde İrfan Can’ın az farkla dışarı çıkan sert şutuna kadar maçta pozisyonlara ara verildi.
Fenerbahçe’nin her daim yükselen adamı Ferdi, 45 dakika içinde sağ bek-sağ kanat-ve forvet oynadıktan sonra ikinci yarıda Emre ile Osayi değişince sağ beki Osayi’ye bırakıp sağ kanada geçti. Ardından Mert Hakan ile Pedro’yu çıkardı Jesus ve Arda ile Batshuayi’yi sahaya sürdü.
Artık kreatif bir orta sahası olmuştu İrfan Can ve Arda ile Fenerbahçe’nin. Hızlı bir sağ kanadı vardı Ferdi ile. Son çeyrekte Peres’in karşısına sağa geçse de Gradel, Osayi’ye teslim edilince, kazanmaması için bir sebep kalmamıştı Fenerbahçe’nin.
Lakin isteyen kim?
Son on dakika Rossi ve İrfan Can’ı çıkarıp Crespo ile King’i sokan ve santrfor sayısını vazgeçemediği gibi çiftleyen Jesus’un hamlesi bu kez göstermelik gibiydi. Gerçekten beraberliğe razı olmayıp kazanmak istese onun saha kenarındaki sinir krizlerini, bağırıp çağırmalarını izlerdik ama bu kez eser yoktu.
Çünkü rahattı... Maç iki ayaklıydı ve eleştirisiz bir beraberliği özlemiş olmalıydı Jesus.
Son dakikalarda Fenerbahçeli futbolcuların biraz başına buyruk hareket edip teknik direktörlerinin planlarını bozacak şekilde bireysel gol arayışları vardı ama sonuç alamadılar neyse ki!.. Skordan herkes o kadar memnundu ki, King’i penaltıyla durduran Muammer’e bile düdük çalmadı hakem, görmeyen hakemi uyarmadı VAR... Fenerbahçe’ye gelince “gözleri VAR ama görmüyorlar”!
Öyle bir maçtı ki, ne bir hüküm yarattı, ne tat verdi, ne de sonuçları oldu. Oynanmasa da olurdu yani.