30.05.2025 - 14:41 | Son Güncellenme:
DHA
'INTER BENİM İKİNCİ EVİM'
Finalde Inter’i destekleyeceğini belirten Emre Belözoğlu, “Inter benim ikinci evim. Simone Inzaghi ile birlikte takım yavaş yavaş gelişti ve her geçen gün daha iyi hale geldi. Geçen sezon son 16 turunda elendikleri için o kadar iyi geçmemişti ama bu sezon tüm kulvarlarda harika bir sezon geçirdiler. Bu sefer kazanacaklarına inanıyorum. Bir taraftar olarak bunu umut ediyorum. Ben de o akşam Münih’te olacağım, maçı bir Türk televizyonu için yorumlayacağım” ifadelerini kullandı.
Çalıştırmak istediği takımları ifade eden 44 yaşındaki teknik adam, "Oyuncuyken herhangi bir kulüpte oynamayı hayal etmiyordum ama şimdi başta Türkiye'de Fenerbahçe olmak üzere tabii ki Avrupa'da oynadığım Inter, Newcastle ve Atletico Madrid gibi takımları çalıştırma hayali en büyük motivasyonlarımdan biri" şeklinde konuştu.
'AVRUPA'NIN EN İYİ ORTA SAHALARINDAN BİRİ'
Hakan Çalhanoğlu’nun Türk futbolu için önemine değinen Belözoğlu, “Hakan, Almanya’da doğdu ve son yüzyılda birçok Türk oraya çalışmak için göç etti. Bu nedenle Almanya’da onun gibi milyonlarca Türk kökenli insan var ve hepsi ülkemizi ve milli takımımızı çok seviyor. O sahada olduğunda insanlar onun bizden biri olduğunu hissediyor. Herkesin, yetişkinlerin ve çocukların idolü oldu. Kendisini bireysel olarak da çok iyi tanıyorum ve Serie A’nın en iyi oyuncularından, Avrupa’nın en iyi orta sahalarından biri olduğunu düşünüyorum. Hakan yıllardır mükemmel çalışıyor; Türklerin inatçı mentalitesini, Avrupa futbolunun üst düzey mücadele isteğiyle birleştiriyor” dedi.
İlk kez milli takımda Hakan’la karşılaştığını aktaran Belözoğlu, “Elbette. Milli takıma geldiğinde ben kaptandım. Çok gençti ama çok yetenekliydi. Hemen fark ediliyordu, özel bir şeyleri vardı. Büyük karakterli bir oyuncu gibi risk alıyordu” diye konuştu.
'SON 20 YILIN EN İYİ OYUNCULARINDAN BİRİ'
Hakan’ın regista pozisyonunda oyuna kattığı kaliteye vurgu yapan Belözoğlu, “O sahada bir teknik direktör gibi… Oyunu mükemmel okuyor, antrenörün sağ kolu. Inzaghi ile birlikte üçlü defans önünde oynadığı pozisyon onun için mükemmel, agresif gözükmese de… Diğer oyunculara saygım sonsuz ama Hakan regista pozisyonunda olduğunda Inter daha özel bir takım haline geliyor. Takımın ritmini o belirliyor, oyuna kalite katıyor. Son 20 yılın en iyi Inter oyuncularından biri” ifadelerini kullandı.
'ÇOK GÜÇLÜ TAKIMLARLA DOLU BİR SERİE A VARDI'
Milano yıllarını anlatırken duygu yüklü ifadeler kullanan Belözoğlu, “Birçok güzel anım var. O takımda çok sayıda büyük oyuncu ve lider vardı. İlk antrenmanlarda Ronaldo ve Zanetti gibi idollerle çalışacağım için çok heyecanlıydım, bu benim için büyük bir şanstı. O yıllarda çok güçlü takımlarla dolu bir Serie A vardı: Juventus, Milan, Roma, Lazio… O zamanlar adeta NBA gibiydi! Sadece bir İtalya Kupası kazandık ama harika insanlarla tanıştım, büyük takımlara karşı oynadım ve inanılmaz bir taraftar desteği yaşadım” dedi.
Kariyerindeki dönüm noktasının sakatlıklar olduğunu ifade eden Belözoğlu, “O yaşta kendimi çok güçlü hissediyordum, sahada her problemi çözebileceğimi düşünüyordum. Hatta biraz ukalaydım çünkü fena bir oyuncu değildim… Ama sonra sakatlıklar geldi. Sahalardan uzak kalınca duygusal tepkilerimi iyi yönetemedim, sadece sahaya dönmeye odaklandım, zorluklarla yüzleşmedim. Yeterince olgun değildim. Sonraki yıllarda evlendim, hayatımı tamamen futbola adadım, profesyonel bir yaşam sürdüm ve 40 yaşına kadar oynadım. Eğer Inter’deki yıllarda şu anki kafama sahip olsaydım, o hikâyeyi başka bir sonla yazardım. Gençken daha fazla hata yapıyorsunuz ama o yıllar harikaydı ve Inter hep kalbimde olacak” sözlerini kullandı.
Massimo Moratti’ye dair düşüncelerini paylaşan Belözoğlu, “Onun gibi bir başkan hiç tanımadım. Otoriter ama asla baskıcı veya buyurgan değildi. Gerçek bir centilmendi, bu hem soyunma odasında hem de kulüpte hissediliyordu. Milano’ya geldiğimde hâlâ görüşüyoruz” dedi.
Inter’e transfer sürecini anlatan Belözoğlu, “20 yaşındaydım. Moratti, Galatasaray ile sözleşmemin bitmesine birkaç ay kala İstanbul’a geldi ve beni transfer etmek istediğini söyledi. Yanında Facchetti de vardı. Sonra ilk kez Milano’ya gittim, benim için inanılmaz bir duyguydu. İmza günü basın odasındaki gazeteci kalabalığı karşısında şok olmuştum” ifadelerini kullandı.
Çalıştığı teknik direktörleri de değerlendiren Belözoğlu, “Cuper bir savaşçıydı, beni birçok pozisyonda oynattı, genç olmama rağmen bana çok süre verdi. Mancini ile çok iyi bir bağım vardı, onu çok seviyordum. Zaccheroni ile de çok iyi anlaştım, üçüyle de sorun yaşamadım. Ama birini seçecek olursam Mancini derim” dedi.
'BUNU HAK ETTİĞİMİ DÜŞÜNÜYORUM'
Pele’nin onu yaşayan en iyi 125 futbolcu listesine almasına dair konuşan Belözoğlu, “Açıkçası 2003’teki en iyi sezonumdan ve Japonya-Kore Dünya Kupası’ndaki üçüncülükten sonra böyle bir ödül bekliyordum. Yani adımı Pele’nin listesinde görmek beni şok etmedi ama elbette büyük bir mutluluktu. Sonra hayat bazen şanssız olabilir ve tüm o sakatlıklar geldi… Ama bunu hak ettiğimi düşünüyorum” diye konuştu.
'BENİM VE TAKIM ARKADAŞLARIM İÇİN EN HÜZÜNLÜ GÜNDÜ'
2002 yılında Lazio karşısında kaybedilen şampiyonlukla ilgili duygularını paylaşan Belözoğlu, “Ah Lazio… Tam bir şoktu. Beklemiyorduk, çünkü çok güçlü, motive ve odaklanmış bir takımdık. Soyunma odasında herkes çok ciddiydi. Maç sonunda ise gözyaşları vardı, sadece birbirimizi teselli edebildik. Benim ve takım arkadaşlarım için en hüzünlü gündü. Güçlü bir takım kurabilirsiniz ama bazen kaderi kontrol edemezsiniz. Devre arasında kimsenin kazanmış gibi hissettiği doğru değil, herkes çok konsantreydi, çok iyi hatırlıyorum” ifadelerini kullandı.
'TÜRKİYE'YE DÖNDÜĞÜMÜZDE İKİ MİLYON KİŞİ SOKAKLARDAYDI'
2002 Dünya Kupası’ndaki başarıyı anlatan Belözoğlu, “Muhtemelen gelmiş geçmiş en güçlü Türkiye vardı. Büyük oyuncular, önemli karakterler, liderler, genç yeteneklerle doluydu. Brezilya dışında tüm maçları kazandık ve onlarla da başa baş oynadık. Kariyerimin en iyi anlarından biri. Türkiye’ye döndüğümüzde iki milyon kişi sokaklardaydı” dedi.
'BEN KENDİMİ HEP FENERBAHÇELİ HİSSETTİM'
Galatasaray ve Fenerbahçe kariyerine dair dikkat çeken sözler sarf eden Belözoğlu, “Açıkçası kararım saygıyla karşılandı, hem İtalyanlar hem Türkler bu konuda benzer olsa da daha modern bir bakış açısı vardı. Fenerbahçe’ye gitmeden önce insanlar beni seviyordu, Galatasaray’da uzun süre ilk 11’deydim, milli takım kaptanlığı yapmıştım. Fenerbahçe’ye geçtikten sonra sokakta kimse bana hakaret etmedi ama… ilk kez insanların beni artık eskisi kadar sevmediğini hissettim. Bunu yönetmeyi öğrendim: Biri beni milli takıma ve Avrupa’ya taşıyan kulüptü, diğeri ise kaptanı olduğum ve 40 yaşıma kadar oynadığım takım. Ben kendimi hep Fenerbahçeli hissettim” ifadelerini kullandı.
'WENGER'Lİ ARSENAL'İ YENMEK KOLAY DEĞİL'
Galatasaray ile kazanılan UEFA Kupası ve Süper Kupa başarılarına değinen Belözoğlu, “İnanılmaz bir mücadele göstermiştik. Bireysel kalite vardı ama asıl gücümüz takım çalışmasındaydı. Bu yüzden çoğu maçı hak ederek kazanıyorduk. Figo, Roberto Carlos ve Raul’lu Real Madrid’i ya da Henry, Vieira ve Wenger’li Arsenal’i yenmek kolay değil” dedi.
Zaferin büyüklüğünü yıllar geçtikçe fark ettiğini söyleyen Belözoğlu, “Aslında o an farkına varamıyorsunuz. Yıllar geçtikçe yaptığınız şeyin ne kadar büyük olduğunu anlıyorsunuz” diye konuştu.
İstanbul’daki kutlamaları anlatan Belözoğlu, “İnanılmazdı. UEFA Kupası finalinden dönerken şehir taraftarlarla doluydu, pek çoğu ağlıyordu, otobüs kuşatma altındaydı. Benzer sahneler sadece Süper Kupa ve Dünya Kupası sonrası yaşandı” ifadelerini kullandı.
“Boğaz’ın Maradona’sı” lakabının nasıl ortaya çıktığını da anlatan Belözoğlu, “Bazı takım arkadaşlarım oyun stilimin Diego’yu hatırlattığını söylediler. Sonra medya işi büyüttü. Elbette bir onurdu ama Maradona bir taneydi, futbol dünyası için bir armağandı, tüm zamanların en iyisiydi” dedi.
En iyi takım arkadaşını da açıklayan Belözoğlu, “Kalite olarak kesinlikle ‘Fenomen’ Ronaldo derim. Zanetti de çok iyiydi. Recoba gibi potansiyel süperstarlar da vardı takımda” dedi.
Takımın en eğlenceli ismine dair konuşan Belözoğlu, “O konuda çok isim vardı, ama kesinlikle Recoba çok eğlenceliydi. O hem saha içinde hem dışında büyük bir karakterdi” ifadelerini kullandı.