28.11.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
ERMAN ÖNER - RÖPORTAJ
1962 yılında Alanya’da dünyaya geldi Emin Müftüoğlu. İki tekerle ilk kez ortaokulda takdir getirince karne hediyesi olarak dedesinin hediye ettiği bisikletle tanıştı. Yıllar geçti Müftüoğlu Alanya Lisesi’nden mezun oldu. Fakat spor ile her dönem iç içe kaldı. Antalya Pilspor’da basketbol, Alanyaspor’da profesyonel futbol oynadı. 24 yaşında futbol oynarken yaşadığı sakatlık onu formayı çıkarmaya zorladı. O da sırtına takım elbiseyi geçirdi ve aynı kulüpte yöneticilik ve başkanlık yaptı.
Yıllar geçti, Müftüoğlu Bisiklet ve Triatlon Federasyonu yönetim kurulunda görevler aldı. Takvim yaprakları 2004’ü gösterdiğinde karne hediyesiyle tanıştığı bisiklet sporunun artık yeni patronuydu. 2006’da ara seçim ve 2008’de tekrardan Türkiye Bisiklet Federasyonu başkanlığı görevi kendisine verildi; ta ki 2016’ya kadar.
Şimdi ise Müftüoğlu beş yılın ardından tekrardan alışık olduğu koltukta oturuyor. Masasındaysa Türk bisikletine can vermeyi hedeflediği yeni projeler...
- 2004’te devraldığınız federasyon başkanlığı görevinden beş yıldır uzaktınız. Bu süre içinde neler yaptınız, bisiklete ne kadar yakın kaldınız?
“2017 yılının sonuna kadar UCI’daki hem dağ bisikleti hem komisyon başkanlığımız devam etti. Daha sonraki yıllarda yine Dünya ve Avrupa şampiyonalarına özel davetlerle katıldık, dünya kongrelerine misafir olarak çağırıldık; demem o ki bisikleti hiç bırakmadık. Türkiye’de de işin içinde olan herkesle iletişimde kaldık. Sorunlarıyla çözebildiğimiz kadarıyla dışardan yardımcı olamaya çalıştık.”
‘Lobi oluşturduk’
- Yurtdışı ile ilişkileri güçlü bir başkan profiliyle sizi tanıyoruz. Özellikle UCI’da aldığınız görevler ve burada kurduğunuz ilişkiler Türk bisikletinin gelişimi açısından ne ifade ediyor?
“Biz bu ilişkiler sayesinde ilk önce İsviçre’ye sporcularımızı gönderdik, yine o ilişkilerimiz sayesinde Ahmet Örken Avrupa Şampiyonu oldu. Kendi içimizde kalsaydık ne oralara gidebilirdik ne o imkanlara sahip olabilirdik. İkincisi bu ilişkilerimiz sayesinde Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nu en tabandan alıp bugünlere taşıdık. En önemlisi 2008’de TUR’un televizyon yayınını yaptık. Türk bisikletini yayın öncesi ve sonrası diye ayırmak lazım. Türkiye’deki bisiklet kültürü, ekonomisi ya da bisiklet sporunu yapan ailelerin istatistiklerini çıkardığınız zaman yayınla bağlantılı farkı görebilirsiniz. Bu ilişkiler sayesinde dünyada ülkenin lobisini oluşturduk. İlk başladığım günleri biliyorum telefon açıyorsun bakmıyorlar, randevu vermiyorlar, Dünya şampiyonasına gidiyordum yer vermiyorlardı. Onun için dünyadaki en önemli şey iletişim ve ilişkidir.
‘Hazırlığımız vardı’
- Yeni dönemde de öncelikleriniz yine yurtdışı ile sağlam ilişkiler kurmak olacak diyebilir miyiz?
“Artık ülkemizde yeni bir dönem var. Cumhurbaşkanımıza, Spor Bakanımıza teşekkür etmek istiyorum, ülkemize bir velodrom kazandırdılar.
Artık İsviçre’ye gitmemize gerek kalmayacağına inanıyorum. Şimdi Konya’daki velodrom bitiyor. Kolombiya, Hindistan, Malezya ve Güney Afrika’da bulunan UCI Center’ın bir merkezini ya da şubesini ülkemizde kurmak istiyorum. UCI’ın kontrolündeki bu projeyi gerçekleştirmekle ilgili ön görüşmelerin hazırlıklarını bir gün gelirsem diyerek önceden yapmıştık. Şu anda velodromun bitmesini bekliyoruz, ondan sonra dünya ve olimpiyat arenasında madalya hedefiyle yola çıkıyor olacağız.”
‘Önce güveni inşa etmeliyiz’
- Türk bisikletinde öncelikle çözülmesi gereken sorun olarak neyi görüyorsunuz?
“Güven. Önce camia içi güveni inşa etmeliyiz. Herkesin birbirine ve bu yönetime inanması gerekiyor. Bunu sağlarsak gerisini çözeriz çünkü birlikten kuvvet doğar.”
‘Öğrenmeyen çocuk kalmasın’
- Genç sporcu adaylarının ülke genelinde taranması gibi geleceğe yönelik projeleriniz olacak mı?
“İlk geldiğimizde master kategorisini başlattık, bir ailede bisiklet konuşulmazsa tabanın başka bir şeye yöneleceğiyle ilgili fikrimiz vardı. Şimdi evlerde aile arasında bisiklet konuşuluyor. Şimdi başka bir düşüncemiz var. Alanya İlçe Müdürümüz ile konuştum, ilkokul seviyesindeki her okula 30-40 tane bisiklet vererek, ‘Bisiklet sürmeyi öğrenmeyen çocuk kalmasın’ projesini hayata geçireceğiz. Bisiklet sporunun çoğalmasıyla ve tabana yayılması ile ilgili çok önemli bir proje bence.”
‘Okullarda kadın sporcular çıkıyor’
- Dünyada kadın bisikleti giderek adından söz ettiriyor. Son olarak 125 yıl sonra ilk defa Paris-Roubaix’nin kadın versiyonu koşuldu. Bizde bu alanda ne gibi adımlar atılacak?
“2013’te UCI yönetimine girdiğimizde ilk iş dünyada kadın bisikletini geliştirmekle ilgili çalışmalara öncelik vermekti. Bizim ülkemizde de mutlaka önden bir hareket olması gerekiyor. Bu hareketi yapmak için çaba sarf etmeli, kadın bisiklet yarışları ve turlarını da yayınlayarak, takımlar kurarak farklı bir boyuta taşımak istiyoruz. Bu konuda zayıf kaldık, fakat görüyorum okullarda kadın sporcular çıkmaya başladı. Ben inanıyorum ki bu ülke en kısa sürede kadın bisikletinde olimpiyatlarda temsil hakkı kazanır.”
‘Dün yaptık yine yaparız’
Türk bisikletinin yıllardan beri dünyaya açılan en önemli kapılarından biri, TUR olmuştur. Gelecek yıl aklınızda nasıl bir TUR çiziyorsunuz?
“Hedef WorldTour. Benim yapımı bilenler konu ne olursa olsun hep tepe hedefiyle yola çıktığımı bilirler. Hedef tekrardan WorldTour’a çıkmak. Ancak kolay olmayacak; fakat buradaki en önemli husus, dünyaya tekrardan güveni temin etmemiz gerektiği. Başarı ayrıntı ve detaylarda gizlidir. Bu ayrıntıları biliyoruz ve ona göre hareket edeceğiz. Bu yarışı sıfırdan alıp Pro seviyeye çıkarmış bir ekipten bahsediyoruz. Dün yaptık bugün yine yapacağız ama zaman veremiyorum.”
‘40 milyar dolar potansiyel var’
Bisiklet turizminin en önemli konulardan biri olduğunu hatırlatan Emin Müftüoğlu, “40 milyar dolarlık bir potansiyel var, biz neden bunun belli bir kısmını Antalya’ya almayalım?” dedi
- Federasyon olarak bisiklet turizmine verdiğiniz önemi biliyoruz, hatta velodromun bu alandaki öneminden bahsettiniz. Ama son dönemin parlayan yıldızı olan bisiklet turizmiyle alakalı eklemek istediğiniz başka bir husus var mı?
“Benim mesleğim turizm. Antalya bölgesinde ilk bisiklet dostu oteli biz açtık. 2004’ten beri çabalarımız sürüyor, ne yazık ki hiçbir şey tek yılda olmuyor. Yine de artık ülkenin para kazanacağı bir bisiklet turizmi içerisinde yer almak istiyoruz. Avrupa’da 40 milyar dolar bisikletle ilgili potansiyel var, biz neden bunun belli bir kısmını Antalya’ya almayalım? Almamak için de bir sebebimiz yok, eksiklerimiz var. Ama bunları projelendirip bakanlığımızla birlikte Cumhurbaşkanlığımızın da önderliğinde gidereceğiz.”
- Konya’da velodrom inşası sürüyor, ülkemizin başka bir noktasında 2. ya da 3. pist projesi planlarınız arasında var mı?
“Elbette ki bisiklet turizminin yapıldığı yerlerde mutlaka velodrom olması gerekiyor. Örneğin, Mayorka’yı 100 bin civarında pro bisikletçinin antrenman merkezi olarak görmesinin etkenlerinden bir tanesi velodromdur. Onun için velodrom bisiklet turizmi açısından cazibe merkezi olacak bir yere yapılmak zorunda ki Mayorka’yla rekabet edebilelim. Bizim hedefimiz dünya.
Onun için ikinci bir pisti ülkemize kazandırmak adına gerekeni yapacağız.”
‘En iyisi için çalışacağız’
- Son olarak neler eklemek istersiniz?
“Bisiklet turizmine çok önem veriyoruz, Dünya, Avrupa ve olimpiyatta madalya alıp şampiyonlar yetiştirmek istiyoruz. Alt yapıyı yenilemek istiyoruz ve Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nun tekrardan WorldTour seviyesine çıkarmak hedefleriyle yola çıkıyoruz. Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır diyerek bugünün şartlarına göre en iyisini yapmaya çalışacağız.”