Önce Aykut Kocaman’ı kutlayarak başlayalım... Doğru veya yanlış sisteminden taviz vermediği için... Webo’nun yokluğunda düşünmeden Semih’i oynatmak hocanın objektifliğini, adaletini ve kararlılığını gösteren önemli bir hamleydi... Ancak Semih’in performansı hocasını üzecek cinstendi.
Fenerbahçe oyuna şok bir golle başlasa da son haftalardaki istek ve arzu ilk yarının tek kaleye dönmesine yetti de arttı bile... Bu bölümde Emre’nin liderliği, Kuyt ve Meireles’in çalışkanlığı ile hem kanatlardan, hem göbekten pozisyon üstüne pozisyon üretildi. Kalitesine yakışır bir gol atan Emre’nin beklenmedik sakatlığı takımın ivmesini biraz düşürse de iştahlar yine yerindeydi. Soyunma odasına giderken tabelada asılı olan 1-1’lik skor ise maçın hakkını kesinlikle vermiyordu...
İkinci yarıda Bursaspor’un kararsız, dengesiz ama dirençsiz oyunu karşısında sonuca gitmekte fazla zorlanmadılar.
Kim ne derse desin Fenerbahçe büyük bir kimlik değişimi içinde. Kocaman’ın istifasını verdiği dönemle, şimdiki Fenerbahçe arasında dağlar kadar fark var ve bu saha sonuçlarına da yansımaya başladı. Rakiplerine oranla en az 10 maç fazla oynayan bu takımın hala üç kulvarda mücadele etmesi ve üç kupaya da aday olması takdire şayan...