Aylardır üç golü bir arada görmemiş bir takım kazanırken “maç yorumu böyle başlar mı?” der gibisiniz.
Gerekiyorsa evet. Bak Ömer Ali kardeşim. Futbola yıllarını vermiş, bu ligin en deneyimli oyuncularından birisin. Maçın henüz 24. dakikasında Abdülkadir Ömür’ü durdurmak için yaptığın müdahaleden söz ediyorum. Pozisyon orta sahada. Gitse, gol atsa ne yazar? Gördüğün sarı karta itiraz ettin ya. Evet, topa dokunuyorsun ama sonrası? O çekemediğin ayağınla genç bir kardeşini istemeyerek de olsa sakatladın, ayağı kırıldı.
Bu işten ekmek yiyen tüm futbol emekçilerine sesleniyorum; nabzınız 160’a vursa da, hırsınız vicdanınıza hükmetmesin. Geçmiş olsun Abdüş, ne badireler atlattın, en kısa sürede geri dönersin sen kardeşim.
HHH
Trabzonspor üç gün önce kendi evinde Çanakkale geçilmez oynayıp, on kişiyle kalesine duvar ören Antalyaspor’dan beraberliği son saniyelerde kurtarmıştı. Bu tarz rakiplere karşı alternatif hücum opsiyonlarınız yoksa, sıkıntı yaşarsınız.
Konyaspor illaki puan almak için futbolu “çirkinleştiren” takımlardan değil. Bu yüzden İsmail Kartal hocanın oyun felsefesini takdir ederim. Daha 7. dakika dolarken iki ciddi pozisyonu vardı konuk ekibin. Pozisyon deyip geçmeyelim. Cikalleshi’ye önce yakın mesafeden kafa vurdurdu, sonra kaleye 25 metreden şut şansı verdi Trabzonspor.
Ya biri gol olsa idi? Geriden gelip kazanma alışkanlığını henüz geliştiremeyen bordo-mavililer bu kadar kolay kazanabilir miydi? Hiç sanmam.
Yeri gelmişken. Trabzonspor’un attığı ilk golün anlamı farklı benim için. Antalyaspor maçından sonra sosyal medyada adeta linç edilen Serkan Asan’dan utanan var mıdır acaba? Çocukluk hayallerinin peşinden koşarken yayladan inip Akyazı’nın çimleri ile buluşan bu çocuk 20’li yaşların başında. Kendini geliştirmek için zamana ihtiyacı var. Onu 35’indeki Pereira ile kıyaslayanlar şunu bilmeli ki, Trabzonspor’un düşmana ihtiyacı yok. Yabancı oyunculara söz söyletme, yattığı yerden milyonları alanları alkışla, ama evlatlarını yerden yere vur. Ayıp, insaf!
İkinci yarıda Konyaspor’un da katkısı ile futbolun lezzetini bozmayan bir mücadele vardı sahada. Konuk ekip son dakikaya kadar vazgeçmedi, teslim olmadı. Golünü de tesadüfen atmadı.
Bu anlayış, sıkıntıya gelmeyen oyunculardan kurulu Trabzonspor’un lehine oldu. Boş alan kullanmayı seven, kafası rahatlayınca kişisel yeteneklerini daha verimli kullanan Nwakaeme, Ekuban, Djaniny gibi silahlar devreye girdi. Flavio’yu da unutmayalım. Sonradan oyuna girdi ama “serbest kaldığımda affetmem” bir oyuncuyum dedi.
Maçın Trabzonspor adına olumlu yönlerinden biri de, kanatları olumlu kullandığında üçüncü bölge etkinliğinin artması. Solda Marlon, sağda Serkan uzun zamandır böyle iştahlı ve verimli olmamıştı. Savunma yönleri de iyi idi.
Trabzonspor dün akşam sadece maçı kazanmakla kalmadı. Futbol oynamak isteyen rakipler karşısında neler yapabileceğini gördü. Premier ligde değiliz. Taraftara her hafta aynı keyfi veremezsiniz. Hele bazı takımların hesapları çok farklı ise!
Abdullah Avcı açısından sevindirici bir skor olsa da, üzerine hâlâ kafa yorulması gereken eksikler var. Oturdu denen takım savunması geliştirilmeli.
Bu zaafın orta alandan kaynaklandığı aşikâr. Yeni transferlerin olumlu katkısı ile Trabzonspor’un futbol kalitesini yükseltebileceğini söyleyebiliriz.
Ne diyordu Abdullah hoca? “Düne, yarına, fikstüre bakmıyoruz, günü yaşıyoruz.”
Doğru söylüyor, keşke her rakip Konyaspor gibi olsa da!..