Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları

Topuz hakkında her gün 15-20 yorum yazıldı, yuh, hala yazılıyor, yuh, 150 filan olmuştur herhalde, 150 tane daha yazılır herhalde.
İkinci turu atanlar var.
Üçüncü kez yazanlar da...
Yuhhh!
Yaratıcı ve farklı olanlarınkiler hariç hepsi birbirinin 
tıpkısının aynısı.
TSYD bir bildiri hazırlasaydı, her gazete bunu yayınlasaydı, herkes altına imzasını atsaydı.
Keşke...
Ne değişirdi?
Hiç.
***
Bu ülkede en az Capello kadar futboldan anlayan bu kadar çok yorumcu olmasının sebebine çok kafa yormuştum bir aralar, analarımızın sütüne bağlamıştım sonunda, aklıma başka şey gelmemişti.(inşallah bir gün dünya farkedecek onları, ihraç edeceğiz, yırtacağız)
Ülkenin en akil adamları, Allah’ın en hatasız kulları, futbol 
medyasında toplanmış, bunun sebebi de o süt herhalde.
Hepsi neyin ne olduğunu, nasıl yapılması gerektiğini bilen, bilge insanlar, evliya torunları...
Aslan analarımız...
Kerametleri kendinden menkul bir sürü adam, her gün herkese yol gösteriyor, akıl veriyor.
Yaşasalardı nerdeyse 150’sinde olacak annanem, babannem, dedem bile sıradışı kalırdı, çoğunun yanında.
En radikal yorumcular bile sisteme uymuş, kadınlar bile...
Eşcinsel bir yazar-yorumcu var mı bilmiyorum, keşke olsa, ortaya çıksa, belki o farklı bir şey yazar.
Hepimize statlarda ‘öylesiniz’ diye bağırıyorlar, bari birimiz ‘öyle’ olsa, mutlu olsa.
Ha ha!
Sadede gelirsem...
Bir tarafta kendine hiç yatırım yapmadan küçük çapta uluslararası bir sabun, şampuan, deterjan fabrikası kadar kazanan bir futbolcu...
Avantadan lavantadan yolunu bulmak için etrafına üşüşen bir sürü kıytırık, dandik akıl hocası...
Beşiktaş’ın izci kampını bile yönetemeyecek bir yönetici modeli...(“sen Beşiktaş’lıyım de biz hallederiz gerisini” diyen model)
“Zaten ala ala Daum’u aldık, zaten Rijkaard’ı aldılar, zaten kaç puan fark yedik, bari paramızla eselim gürleyelim” diyen bir başka model....
Ve “elimizde patlamasın, bir an önce birine çakalım bari“ modeli...
***
Neresinden baksan abuk sabuk bir olay ve neresinden tutsa elinde kalıyor tutanın.
En iyisi tutmamak.
Ayrıca...
Bir futbolcu her an en doğruyu yapmak durumunda mıdır?
Ahlaksız, üç kağıtçı, yalancı, namussuz doktor, mimar, bankacı, avukat, gazeteci, politıkacı, iş adamı, filan oluyor da, futbolcu niye olmasın?
Üstelik...
O bunlardan hiçbiri değil, sadece şu...
Sayın-sevgili Özhaseki’ ye “Topuz’u bir programıma gönderir misin” dediğimde “gönderirim ama programın uzun, onu seviyorsan çağırma, zarar verirsin, zorlanır” demişti.
Durumu en kibarca böyle özetlenebilir.
Uzatmayalım, amacım Topuz’u rencide etmek değil, son olayda kurtların arasındaki kuzu o.
Senelik 1,5 milyon euro kazanan ve bu parayı üstelik lay lay lom oynadığı Kayseri’de kazanan, beğenmeyen ve kulübünün, bu kadar para öderken “ne yapsak da biraz katkımız olsa ona” diye düşünmediği bir futbolcu o.
250.000 euroya, içinde öğretmenleri de olan, tam tezhiçatlı bir ortokul-lise kuruluyor, kulübü kursaydı bir tane evinin bir odasına.
Buralara gelmezdi bu iş belki.
***
200-300 euroya yazı yazan bir sürü adam, 2 milyon euroya imza atan adamın yerine koyuyor kendisini, onun adına düşünüyor.
Bu da saçmalık.
“Ben Aragones olsam” diyen bunu da der, normal ama palavros bunlar.
Ve başkanların medyadaki amigodan bozma adamları...
Yorumlarının ibresi, Topuz’un ibresi hangi kulübe dönse, oraya dönüyor.
Rakibine gitme ihtimali çoğaldıkça Topuz’un ne şerefsizliği kalıyor ne ahlaksızlığı, ne namussuzluğu...
‘Bizimkiler’  her zaman en ahlaklı, en şerefli, en namuslu...
Hey aslanlar!
Salı Pazarı bile, Gucci bu pazarın yanında.
***
Bunları kime söylesem ” başka ne yazılır ki?” diyor.
En vahimi de bu.
Şahane Fener- Efes serisi, Rijkaard, 5 eksikle harikalar yaratan 
bayan basketbolcular, Hidayet, Formula...
Topuz üstüne 150 yorum, 145’i birbirinin kopyası.
***
“Hata yapmayacak kadar zavallı değilim” demiş biri veya kimse dememiş de ben uydurdum bir yerimden, iyi laftır, hiç bir halt yapmazsan hata da yapmazsın.
“Topuz bir zavallı” diyelim, “menajerleri de başkanlar da zavallı” diyelim, yine de hiç hata yapmamış car car car ahkam kesen ‘köşeciler’den daha zavallı değiller.

FORMULA’NIN İSTANBUL AYAĞI İSTANBUL’DA DEĞİL

Şu Formula 1...

Bir iki lafım var.

Formula 1’in İstanbul ayağı İstanbul’da değil.

Bu bir.

Orası İstanbul değil.

Bu iki.

İstanbul, Formula’nın kendisine kazandırdığından daha fazlasını ona kazandırabilirdi, dünyanın en fantastik parkuru olabilirdi.

Bu üç.

Şu İstanbul’u bugüne kadar yönetenlerin yatacak yerleri yok.

Bu dört.

Formula’nın F’si yokken, yarış, araba maraba, yol mol yokken İstanbul vardı.

Bu beş.

Salak değilim, Formula İstanbul’a neler getirdi biliyorum, neler getirebilirdi, beceremedik, bunu da biliyorum.

Haberin Devamı

İstanbul’u Formula 1’in kölesi yapanlara yuh olsun.

Bu altı.

Tuhaf bir milletiz, çoğumuz dünyadan bihaberiz, bu olabilir, kendi ülkemizden de bihaberiz, bu olmaz.

Şaş, Dünya Kupası’nda gol attığında ”dünya bizi tanıdı“ diyen o kafa anlar mı beni, anlamaz.

Bu yedi.

İçinden mesela bir Roma(Beyoğlu), bir Monaco(Moda), bir Milano(Nişantaşı) birer Cannes, St. Tropez (Kalamış)v.s çıkan İstanbul’da, Formula’nın Monaco ayağı bile yapılır, bir sürü köşesinde Formula yapılır, bir tek şimdi yapıldığı yerde yapılmaz bu yarış.

Bu sekiz.

Boğazda Formula mesela...

Marslılar bile gelirdi seyretmeye.

Bu dokuz.

Bu pisti oraya yapanları, bu kadar parayı oraya gömenleri mahkemeye vermek lazım.

Bu da on.

Ve...

Son!

TELEVİZYONA TİŞÖRTLE ÇIKIYOR DİYENLERE SON KEZ

Televizyona tişörtle çıkmıyorum, siyah tişörtle çıkıyorum.

Bir gün yeşil, bir gün kırmızı, bir gün pembe tişörtle çıksam, tişörtle çıkmış olurum.

Olmaz.

Hep siyah tişörtle çıkıyorum, bu bir ekran kıyafetidir.

Ve...

Tişört değildir.

Bence.

Ve...

Anladikos?

BİLGİN'DEN

Onun, ölmek için doğduğum günü seçtiğini, doğum günümden bir gün önce son gördüğümde hissetmiştim.
100 sene yaşayan babam 9 Haziran’da öldü.
Bu kadar kalabalık bir doğum günü hiç kutlamamıştım, hayatımdaki herkes vardı cenazede.
**
100’ünde bile ne kadar yükümü kaldırıyormuş.
Ölünce anladım.
Her yıl daha iyi anlıyorum.
Allah rahmet eylesin