Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları

Terim’in yerine Denizli’yi, Denizli’nin yerine Yanal’ı pazarlayan ‘dostlar’ kim



Dünün dünü ilginç bir şey oldu.
Şey!
Ad bulamadım, adını koyamadım.
Birbirinden tamamen farklı iki kişi, köşelerinde birbirinin yazdığının aynısının tıpkısını yazdı.
Attila Gökçe ve Halil Özer.
Bir ilk bu.
Kimse bunun üzerinde durmadı, ’ bizimkilerin‘ çoğu kitap, dergi filan okumaz, bilirim, gazete de okumuyorlarmış demek, artık birbirlerini de okumuyorlar demek.
Hikaye şöyle;
Milli Takım, Dünya Kupası’na katılma şansını kaybederse Terim gidiyor, Denizli onun yerine Milli Takıma, Yanal da onun yerine Beşiktaş’a geliyor.
Muş...
Bunları da ‘birileri’ organize ediyor.
Muş...
***
Halil, Habertürk’ün Milliyet’te ustalaşan, habercilikteki başarısıyla ünlenen spor müdürü, bu kadar uçmaz, uçamaz, sonunda fena halde coslamak da var.
Yemez.
Gökçe bir TSYD Başkanı,o da bir usta, bir duayen ve Milliyet gibi prensipleri, gelenekleri olan bir spor servisinde, bir kalede yazıyor.
O da uçmaz,uçamaz, uçsa da bu kadar uçmaz,uçamaz.
Yazdıkları sallamasyon, atmasyon, uydurmasyon olmaz, palavros malavros da olmaz ve onları dikkate almak durumundayız.
Bence!
Bir basın toplantısı filan oldu da haberim mi yok diye düşündüm önce, baktım ortada toplantı moplantı yok ve başka hiç kimse de bu konuda bir şey yazmamış.
Sordum, birbirleriyle konuşmamışlar çoktandır birbirlerini görmemişler bile.
Birbirlerinden habersiz yazmışlar.
Valla!
Attila abi “farklı yerlerden almışızdır bu haberi ” dedi, tek bir yerde de konuşulmuyor demek.
Devam edelim .
Dün de ‘bizimkilerden‘kimse görmedi bu yazılanları, gördü de görmedi,normal, ’bizimkiler’ böyledir, bazen hepsi birden kör olur,işine gelmezse, hepsi aynı anda görmez.
Sevsinler onları!
Attila Abi ve Halil gözümüzün taa içine nah diye sokmuş haberi, hâlâ görmediler, görmüyorlar.
Sus gelmiş onlara yine ,bu da normal,bazen onlara sus gelir!
***
Her ihtimali düşünelim.
1-Attila abi ve Halil aynı anda aynı şeyleri hissediyorlar, düşünüyorlar , aralarında fantastik bir telepati var, bu zor, çok zor, hatta imkansız, ama yine de olabilir ve müthiş bir şey tabii bu, mucize bir ikili onlar belki, bu aynı yumurta ikizlerinde bile olmayan bir özellik ve dünya bir an önce tanımalı bu çifti ve eğer böyleyse durum ,lafım yok tabii.
2-İkisi tam köşelerini yazarken, o gün, o saat o dakika aniden vahiy indi onlara, onlar da yazdılar, bu da zor bir ihtimal ,gerçi tarihte örneklerinin olduğu söylenir , yani az da olsa böyle bir ihtimal de var ve durum buysa yine lafım olmaz, olamaz.
Üçüncü ihtimal de şu.
Bunları ‘biri’,’birileri’ anlattı onlara,onlar da yazdı.
Milli Takım daha umudunu kaybetmemiş, lig yeni başlamış, Beşiktaş Denizli ile Şampiyonlar Ligi’ne hazırlanıyor ve biri ,birileri bu işlerle uğraşıyor,uğraşabiliyor.
***
Attila abi ‘etkililer ve yetkililer’ diye tanımlıyor o ‘birilerini’ ,ona göre sohbet masalarında açık açık konuşuluyor bu konular, bu birinci ve ikinci ihtimali çürütüyor.
Halil, ’dostlar’ diye tanımlamış onları önce, sonra ‘planlayıcılar ve organizatörler ‘ diye adlandırmış ve Halil’e göre bu ‘dostlar’ bu ligde bir çok hocanın geliş gidişinde ve pek çok kişinin yönetimlerde görev almasında etkili olmuşlar.
***
‘Derin futbol’mu?
?
***
Yalan yazacak hali yok Halil’in, yanlış da anlamaz , cin gibidir ve ‘dostların’ ilk icraatleri de değil bu,bundan bunu anladikos ben.
Şu da var tabii...
Bunu köşesinde yazan Halil manşetten niye vermez, daha ne olsun, yılın haberi olur doğruysa, yok eğer foslama ihtimali varsa niye yazar da kafamızı karıştırır?
?
‘Birileri’ Terim’i gönderiyor,Denizli’yi onun yerine Yanal’ı da Denizli’nin yerine pazarlıyor.
Bunları iki önemli gazeteci, iki önemli gazetede yazıyor.
Ve kim bu birileri ,kimse merak etmiyor.
Yuh...
Ayrıca...
Bu sadece ikisinin düşünceleri bile olsa ,bunun gerçekleşmesi küçük bir ihtimal bile olsa,işin içinde iki önemli hoca Denizli ve Yanal varsa, bunun düşünülmesi bile berbatos bir durum.
Ortalığın birbirine girmesi lazımdı ,girmedi, Beşiktaş ayağa kalkmalıydı, kalkmadı, Demirören kükremeliydi, kükremedi, bu daha berbatos bir durum.
Özgener hiç olmazsa “gık” demeliydi,”gık” bile demedi,Denizli gürlemeliydi , gürlemedi,Yanal hiç olmazsa “kem küm” demeliydi,”kem küm” bile demedi, iki televizyon bir gazete var emrinde hâlâ susuyor, hocaların işlerine geliyorsa bunların dillendirilmesi, bu daha daha berbatos bir durum, bu operasyonun içinde içinde hocalar da mı var, varsa eğer bu felaketos berbatos bir durum.
Terim’in dışında gelişen bir operasyon bu, öyle gözüküyor,Denizli ,Yanal gibi hocaların kendilerini birilerinin pazarlamasına ihtiyacı mı var?
Yoksa var mı?
Niye bağırıp,çağırıp ortalığı birbirine katmazlar?
?
Bir ihtimal de şu;
Çok madarasyon olmuşuz kimse kaale almıyor artık yazılanları çizilenleri, yazarları çizerleri.
Başkanlar, yöneticiler, hocalar ,taraftar, okuyucu kimse sallamıyor bizi.
Bu da rezaletos berbatos olanı!
Ve...
Anladikos inşallah!
***
Bu iki köşe yazısından şunu çakozladım, ‘birileri’ var, bu işlere bayılıyorlar,onu oraya, bunu şuraya filan, daha önce de yapmışlar falan,şimdiki son operasyonları,bunun için zemin hazırlıyorlar, bu ihtimalin dillendirilmesi isteniyor,yazma denirdi aksi halde,denmemiş, yazmış Atiila abi ve Halil de...
Manipülasyonos !
2 kere 2 eşittir 4 !
Son birşey;
Attila abi ve Halil bu ‘birilerinin’ ismini yazmadıklarında isimlerini söylememiş mi oluyorlar, yoksa isimlerini söylemiş mi?
Hepimiz küçük bir kayığın içindeyiz, kıçından başı , başından kıçı gözüküyor kayığın,içinde kim var,kim nerde ,kim yok biliyoruz.
Ve...
Kayığın dışındaki herkesin kafası karıştı ,karışıyor,karışacak,bu ’birilerinin’ kim olduğu söylenmezse,herkesin aklına birileri gelecek.
‘Birileri’ bilinmediği müddetçe herkes ‘birileri’.
Bilinmeleri bilinmemelerinden daha iyi değil mi?
***
Nokta