Eurocup’ta beklenen oldu ve sezona en iddialı başlayan takım olan Khimki üç yıl aradan sonra bir kez daha kupayı kaldırdı. Khimki’nin sezonunu hatırlayalım…
KHİMKİ’nin YOLU
Geçen sezon Eurocup’ta mükemmel bir sezon geçirirken çeyrek final öncesi Valencia’ya dramatik bir şekilde elenen Khimki yeni sezon öncesinde kadrosunu fazla değiştirmedi. Pivot Paul Davis takımda kaldı, en önemli transfer hamlesi Euroleague şampiyonu Maccabi’de final-four MVP’si olan Tyrese Rice’ın takımda katılması oldu. Euroleague’den gelen diğer oyuncu ise Joffrey Lauvergne oldu ve son olarak da İsrail Ligi’nin değerli oyuncusu Tyler Honeycutt takıma katıldı. Bir diğer önemli nokta da, önceki sezon yaşanan hayal kırıklığına rağmen koç Rimas Kurtinaitis ile yola devam edilmesi oldu…
Sezona ilk turda aldığı farklı iç saha galibiyetleriyle başlayan Rus ekibi, Beşiktaş ve Zenit’le oynadığı deplasman maçlarında yenilgiye uğradı. Bu iki maçta da galip gelen takımların sezonun en iyi maçlarını oynadığını söyleyebiliriz… Tyrese ilk bölümde takıma uyum sürecini geçirirken çok da etkili olmasına gerek kalmadı zaten, Paul Davis sadece altı maç oynarken oynadığı maçlarda da az süre aldı.
İkinci turun ilk maçında Cantu deplasmanında yenilmeleri ‘kırılma anı’ oldu diyebiliriz. Kalan beş maçı ortalama 15 sayı farkla kazanan Khimki gruptan lider olarak çıktı; ikinci devre öncesi ise beklenmeyen bir gelişme yaşandı ve Joffrey Lauvergne alacaklarının ödenmediği gerekçesiyle sözleşmesini fesh etti, Denver Nuggets’a geçti. Lauvergne’i takip edenlerin olmaması Khimki için sezonun kalan bölümü için sevindirici olmadı…
Eleme turlarının ilkinde ilk tur grubunda yenildiği Zenit’le eşleşen Khimki ilk deplasman maçında farkı açtıktan sonra yakalandı ama yine de iki maçı da kazandı ve turladı… Çeyrek finalde geçen senenin rövanşı için Valencia’yla eşleştiler, deplasmandaki 1 sayı farklı galibiyetten sonra iç sahada etkili savunmayla farklı kazandılar ve yarı finale kazandılar…
Yarı finalde Banvit’le eşleşen Khimki için Bandırma’daki maç galibiyet serisinin sonu anlamına geliyordu. Maçın son bölümünde Banvit lehine çalınması gereken teknik fauller çalınmış olsaydı muhtemelen maçın sonucu değişecekti ama sonunda Banvit 1 sayılık avantaj yakaladı. Banvit’in hatası, önceki maçlardaki savunma sertliliğini gösterememesi ve Khimki’nin temposuna ayak uydurması oldu. Khimki rövanşta Moskova’da farklı kazandı…
Finalde Gran Canaria ile eşleşen Khimki ilk maçı deplasmanda oynadı, maç boyunca tek haneli farklarla önde giden Rus temsilcisi, son çeyreğin başında yakaladığı seriyle maçı kopardı ve sonunda 25 sayılık bir avantaj elde etti, son maçta ise rakibi yine sürklase ettiler ve 19 sayılık farkla kupayı kazandılar…
İç Saha Faktörü: Khimki bu sezon kendi sahasında oynadığı tüm maçları kazandı, iç sahada sadece Türk temsilcileri Beşiktaş ve Banvit’e karşı oynadığı maçlarda biraz zorlanan Khimki bu iki maçı dörder sayı farkla kazandı. Diğer dokuz maçta ortalama 22 sayı fark atarak önemli bir istatistiğe imza attılar…
YILDIZLAR
Tyrese Rice: Gösterdiği etkileyici performansla hem normal sezonun, hem de finalin MVP’si oldu. ‘87li gard tüm maçlarda ilk beşte yer alırken yaklaşık 30 dakika süre aldı. 17s- 2.3r- 5.5a ortalamalarının yanında 3 de tk ortalaması var. Tyrese ilk turda iki maçta tek haneli sayılarda kalırken, bu sezon dokuz maçta 20 sayıyı aştı. Bir maçta 10 asisti buldu, Rice’ın en dikkat çeken yönü kritik maçlarda önemli rol alması ve farkı açması oldu. Valencia ve Banvit serilerinde takımı adına fark yaratan isimdi… -Ek olarak bana göre Avrupa’da sezonun ‘en çok fark yaratan oyuncusu’ olduğunu da ekleyeyim-
Paul Davis: Amerikalı pivot ilk turlarda çok az süre alırken, çeyrek finalden itibaren takımın fark yaratan oyuncularından biri oldu. Sahaya çıktığı 19 maçın sadece 8’inde ilk beşte yer aldı, son turlarda 14s- 6r- 2.5a -1b ortalamalarıyla oynadı…
Petteri Koponen: ‘88li Fin oyuncu Rice’la beraber Marcus Williams-Blazic ikilisine benzer bir şekilde etkili oldu diyebiliriz. Turnuva genelinde 13.5s- 3r- 3.3a ortalamaları yakaladı, Rice’ı dengeleyici oldu ve zaman zaman da oyunu yönlendirdi, %60 ikilik ve %45 üçlük isabet yüzdeleri de çok etkileyici…
Sergey Monia: Rice ve Koponen’le beraber tüm maçlarda yer alan üç oyuncudan biri olan Monia 7.7s- 5.2r- 3a- 1.3b ortalamalarıyla istatistiki olarak çok da etkileyici bir sezon geçirmedi ama istatistiklerin çok ötesinde katkısı olduğunu söyleyebiliriz. Koç Kurtinatis ve Vyaltsev’le birlikte iki şampiyonlukta da yer alan üç isimden biri…
Egor Vyaltsev: 7.7s ortalamasıyla oynayan Vyaltsev takımda %50’nin üstünde isabetle üçlük atan tek isim oldu. Gran Canaria deplasmanındaki ilk maçta 18s-3r-4a ile sezonun en iyi performansını sergiledi ve farkın açılmasında önemli rol oynadı…
James Augustine: Tecrübeli oyuncu takımın birinci opsiyonu değil ama sonradan oyuna dahil olarak pota altında önemli fark yarattı. Banvit deplasmanında 11s- 10r ile sezonun tek double-double’ını yaptı, her takımın ihtiyacı olan bir oyuncu görünümünde…
Tyler Honeycutt: ‘90lı oyuncu sezon genelinde 8s-5.5r ortalamalarıyla oynarken grup aşamasından sonra az süre aldı ve finalde iki ayakta da oynamadı, gelecek sezon takımdan gönderilebilir…
sahinarif88@hotmail.com
twitter: @arifsahin1