Trabzonspor’a galibiyet serisi lazım artık. Galibiyet ile mağlubiyet akrabadır; birini yakalarsan tozu dumana katarsın, diğerine yakalanırsan tozu dumanı yutarsın!
Bordo-mavililer şimdiye dek arada seyahat etti; iki ileri bir geri giderek durumu idare etti. O galibiyet serisini bir türlü yakalayamadılar. O anlamda Başakşehir galibiyeti ilaç gibi geldi, Ziraat Kupası’nda geçilen tur moral verdi, devamını getirmeleri için de İstanbulspor’u yenmesi gerekirdi.
Maça gelince…
Yusuf Yazıcı ile golü bulana dek, 19. dakikada çifte kavrulmuş ofsayttan attıkları golden başka pozisyonu yoktu bordo-mavililerin. Topun, oyunun tamamen hakimi olmalarına rağmen ne kanatları kullanabildiler, pas alışverişlerinde ağır kaldıkları, tempo yapamadıkları için ne de rakip kalede etkili olabildiler.
Hal böyle olunca işiniz duran toplara kalır ki ilk golü de öyle buldular; karadan başlattıkları harekatı Djaniny ile havadan devam ettirip Yusuf ile son noktayı koydular…
Soyunma odasında Avcı’nın öğrencilerine ne dediğini tam olarak bilemeyiz, lakin tahmin ederiz; yakışmıyor, tempo yapın, farka gidin demiş olacak ki ikinci yarıya fırtına gibi başladılar, kanatları devreye sokarak, merkezi de kullanarak; üç dakikada 2 gol… İkinci gol idmanlardaki çalışmanın sahaya, skora yansıması, 3. gol Bakasetas’ın Trabzonsporluları alıştırdığı son vuruş desek…
Ve Avcı, geniş alanda oynamayı seven Trezeguet’yi sürdü sahaya. Mısırlı oyuncu da geceyi boş geçmedi, iki attı biri sayıldı, diğeri ofsayt gerekçesiyle sayılmadı.
Özetle Trabzonspor ilk yarı durarak oynadı, ikinci yarı daha istekli, daha iyi oynayarak gol olup yağdı…