Son yıllarda ligimizi özetleyen bir cümle var “kalitesiz ama çok heyecanlı”. Bu tabirin olumsuz tarafı biz futbolseverleri üzerken olumlu tarafı ise sevindiriyor. Zira ligimizde bu sezondaki gibi son üç haftaya üç iddialı takımla hiçbir zaman girilmemişti.
Elbette Galatasaray hangi durumda olursa olsun her sezonun olağan şampiyonluk adayıdır fakat bu heyecanlı sezonun sonunda, özellikle Avrupa’da üst üste farklı yenilgiler alındığı dönemlerde, sezon sonuna bakan Galatasaray camiası, tünelin ucunda bir mum ışığından fazlasını görmüyorken sarı kırmızılıların şampiyonluk unvanını elde etmesine “sürpriz” demek sanırım çok da yanlış olmayacaktır.
Umutların kırılması bir takımın başarısı için soyut bir olumsuzluk. Fakat sarı kırmızılılar için ziyadesiyle somut olumsuzluk da gerçekleşti geride kalan sezonda. Esame listesinin teknik direktör kısmında Prandelli, Taffarel ve Hamzaoğlu olmak üzere üç, başkan kısmında da Aysal ve Yarsuvat olmak üzere iki (aslında Özbek ile pratikte üç) farklı isim yazılması, her yeni ismin yeni bir başlangıç olması nedeniyle her seferinde takım için aşılması gereken yeni bir dağ oluşturuyordu.
Peki, bu dalgalı sezonda Galatasaray nasıl şampiyon oldu?
Hamzaoğlu’nun Sabri’yi kadroya dâhil etmesi ve samimi kişiliği ile takım içinde kopma noktasına gelmiş ilişkileri tekrar güçlendirerek kaybolmaya yüz tutmuş Selçuk ve Snayder’i takıma kazandırması Galatasaray için hayatiydi.
Bunun yanı sıra, görevde olduğu dört sezonda da Galatasaray’ın ipi göğüsleyen taraf olması Abdürrahim Albayrak’ı da şampiyonluğun önemli figürlerinden biri haline getirdi. Albayrak ile ilgili görüşümü en son söyleyeceğim ama onun “ağabeyliği” takımın başarısında önemli rol oynadı.
Özet olarak Galatasaray bu sene rakiplerine oranla hem takım hem de yönetim anlamında doğru işleri yaptı. Hamza Hamzaoğlu mükemmel bir kişilik ve “yeterince iyi” bir teknik direktör. Aslına bakılırsa “yeterince iyi” sıfatı Galatasaray kadrosu için de geçerli. Abdürrahim Albayrak ise benim nazarımda sürekli ve bilinçli olarak işin duygusallık tarafına yönelen, rasyonellikten uzak ve iyi olmayan bir yönetici profili. Zira taraftarlar ondan dua etmek veya heyecanlanmak gibi herkesin yaptığı değil başarılı yönetim şekilleri uygulamak veya gerekli futbolcuları takıma kazandırarak takımı güçlendirmek gibi herkesin yapamayacağı işler yapmasını bekler. Tüm bunların sonucu, Galatasaray bu sene “çok iyi” olmadan başarıya ulaştı ve aynı başarının tekrar edilmesinin iki şartı var: ya çok iyi mertebesine çıkarmak ya da çok iyi rakiplerle karşılaşmamak.
Not: Perşembe Fenerbahçe, Pazartesi Beşiktaş’ın değerlendirmeleri bu köşede olacak.
twitter: _acn_