SurelerKalem Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Kalem Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Kur’an-ı Kerim’de, Zariyat Suresi’nin hemen ardında yer alan Kalem Suresi’nin, İslam alemi için indirilen 2. Sure olduğuna inanılmaktadır. Toplamda 52 ayetten oluşan bu sureye aynı zamanda “Nun Suresi” de denilmektedir. Kalem Suresi, adını ilk ayetinde geçen kavramdan almaktadır. Bunun yanı sıra Kalem Suresi’nin vahiy anlamında Alak Suresi’nin de devamı olduğu düşünülmektedir. Alak Suresi içerisinde detaylandırılmayan çoğu konu, Kalem Suresi içerisinde detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Bu bağlamda Medine devrinde nüzul eden Kalem Suresi’nin hemen ardından da Müzzembil Suresi indirilmiştir.

Kalem Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Kalem Suresi, Hz. Muhammed’in babasından ve kendisine peygamberlik vazifesi verildiğinden bahsetmektedir. Bu bağlamda neden Hz. Muhammed’e peygamberlik verildiğine ve onun bundan sonra nasıl davranması gerektiğine değinilmektedir. Bu konulara ek olarak da Allah’a inanan ve ona karşı çıkanların nasıl karşılık bulacakları hakkında bazı bilgiler verilmektedir. Kalem Suresi, Kur’an-ı Kerim’in indirilen ilk sureleri arasında yer aldığı için Müslümanlar tarafından oldukça benimsenmektedir. Bu bağlamda surenin okunuşu ve anlamı ile alakalı detaylı araştırmalar yapıldığı görülmektedir. Aşağıdaki içeriklerde Kalem Suresi’ne ilişkin tüm detaylar yer almaktadır.

Kalem Suresi Türkçe Okunuşu

1.Nûn vel kalemi ve mâ yesturûn(yesturûne).
2.Mâ ente bi ni’meti rabbike bi mecnûn(mecnûnin).
3.Ve inne leke le ecran gayra memnûn(memnûnin).
4.Ve inneke le alâ hulukın azîm(azîmin).
5.Fe se tubsıru ve yubsırûn(yubsırûne).
6.Bi eyyikumul meftûn(meftûnu).
7.İnne rabbeke huve a’lemu bi men dalle an sebîlihî ve huve a’lemu bil muhtedîn(muhtedîne).
8.Fe lâ tutııl mukezzibîn(mukezzibîne).
9.Veddû lev tudhinu fe yudhinûn(yudhinûne).
10.Ve lâ tutı’ kulle hallâfin mehîn(mehînin).
11.Hemmâzin meşşâin bi nemîm(nemîmin).
12.Mennâın lil hayri mu’tedin esîm(esîmin).
13.Utullin ba’de zâlike zenîm(zenîmin).
14.En kâne zâ mâlin ve benîn(benîne).
15.İzâ tutlâ aleyhi âyâtunâ kâle esâtîrul evvelîn(evvelîne).
16.Se nesimuhu alâl hurtûm(hurtûmi).
17.İnnâ belevnâhum ke mâ belevnâ ashâbel cenneti, iz aksemû le yasrimunnehâ musbihîn(musbihîne).
18.Ve lâ yestesnûn(yestesnûne).
19.Fe tâfe aleyhâ tâifun min rabbike ve hum nâimûn(nâimûne).
20.Fe asbahat kes sarîm(sarîmi).
21.Fe tenâdev musbihîn(musbihîne).
22.Enıg’dû alâ harsikum in kuntum sârımîn(sârımîne).
23.Fentalekû ve hum yetehâfetûn(yetehâfetûne).
24.En lâ yedhulennehâl yevme aleykum miskîn(miskînun).
25.Ve gadev alâ hardin kâdirîn(kâdirîne).
26.Fe lemmâ raevhâ kâlû innâ le dâllûn(dâllûne).
27.Bel nahnu mahrûmûn(mahrûmûne).
28.Kâle evsatuhum e lem ekul lekum lev lâ tusebbihûn(tusebbihûne).
29.Kâlû subhâne rabbinâ innâ kunnâ zâlimîn(zâlimîne).
30.Fe akbele ba’duhum alâ ba’dın yetelâvemûn(yetelâvemûne).
31.Kâlû yâ veylenâ innâ kunnâ tâgîn(tâgîne).
32.Asâ rabbunâ en yubdilenâ hayran minhâ innâ ilâ rabbinâ râgıbûn(râgıbûne).
33.Kezâlikel azâb(azâbu), ve le azâbul âhırati ekber(ekberu), lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne).
34.İnne lil muttakîne inde rabbihim cennâtin naîm(naîmi).
35.E fe nec’alul muslimîne kel mucrimîn(mucrimîne).
36.Mâ lekum, keyfe tahkumûn(tahkumûne).
37.Em lekum kitâbun fîhi tedrusûn(tedrusûne).
38.İnne lekum fîhi lemâ tehayyerûn(tehayyerûne).
39.Em lekum eymânun aleynâ bâligatun ilâ yevmil kıyâmeti inne lekum le mâ tahkumûn(tahkumûne).
40.Sel hum eyyuhum bi zâlike zeîm(zeîmun).
41.Em lehum şurakâu, felye’tû bi şurakâihim in kânû sâdikîn(sâdikîne).
42.Yevme yukşefu an sâkın ve yud’avne ilâs sucûdi fe lâ yestetîûn(yestetîûne).
43.Hâşiaten ebsâruhum terhekuhum zilletun, ve kad kânû yud’avne ilâs sucûdi ve hum sâlimûn(sâlimûne).
44.Fe zernî ve men yukezzibu bi hâzâl hadîs(hadîsi), se nestedricuhum min haysu lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
45.Ve umlî lehum, inne keydî metîn(metînun).
46.Em tes’eluhum ecran fe hum min magramin muskalûn(muskalûne).
47.Em inde humul gaybu fe hum yektubûn(yektubûne).
48.Fasbir li hukmi rabbike ve lâ tekun ke sâhıbil hût(hûti), iz nâdâ ve huve mekzûm(mekzûmun).
49.Levlâ en tedârakehu ni’metun min rabbihî le nubize bil arâi ve huve mezmûm(mezmûmun).
50.Fectebâhu rabbuhu fe cealehu mines sâlihîn(sâlihîne).
51.Ve in yekâdullezîne keferû le yuzlikûneke bi ebsârihim lemmâ semiûz zikra ve yekûlûne innehu le mecnûn(mecnûnun).
52.Ve mâ huve illâ zikrun lil âlemîn(âlemîne).


Haberin Devamı

Kalem Suresi Dinle


Kalem Suresi Türkçe Anlamı (Diyanet Meali)

1. Nûn. Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına andolsun ki,

2. Sen -Rabbinin nimeti sayesinde- mecnun değilsin.

3. Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır.

4. Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.

5. (Sen de) göreceksin, onlar da görecekler,

6. Hanginizde delilik olduğunu yakında .

7. Doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi en iyi bilendir, hidayete erenleri de en iyi bilen O'dur

8. O halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme!

9. Onlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.

10. Şunların hiçbirine itâat etme :yemin edip duran,aşağılık,

11. (Herkesi) kötüleğen,söz götürüp getiren,

Haberin Devamı

12. Hayra engel olan, mütecâviz ve saldırgan günahkar,

13. Kaba ve kötülükle damgalı,

14. Mal ve oğullar sahibi olmuş diye (böyle yolunu şaşırmış)

15. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der.

16. Biz yakında onun burnuna damga vuracağız (kibirini kırıp rezil edeceğiz).

17. Biz, vaktiyle "bahçe sahipleri" ne belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi.

18. Onlar istisna da etmiyorlardı.

19. Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (ateş) bahçeyi sarıverdi de,

20. Bahçe kapkara kesildi.

21. Sabah olurken birbirlerine seslendiler.

22. "Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsülünüzün başına gidin!" diye.

23. Derken yürüyorlardı; fısıldaşıyorlardı.

24. "Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın"diye.

25. (Evet yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler.

26. Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler.

27. Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız!

28. İçlerinden en makul olanı şöyle dedi: Ben size "Rabbinizi tesbih etsenize" dememiş miydim?

29. Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler.

Haberin Devamı

30. Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar.

31. (Nihayet) şöyle dediler: Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz.

32. Belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz (artık) Rabbimizi(O'nun hoşnutluğunu) arzuluyoruz.

33. İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi!

34. Şu da muhakkak ki, takvâ sahipleri için Rableri katında nimetleri bol cennetler vardır.

35. Öyle ya, (Allah'a) teslimiyet gösterenleri, (o) günahkârlar gibi tutar mıyız hiç?

36. Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?

37. Yoksa size ait bir kitap var da, (bu bâtıl inanışları) onda mı okuyorsunuz?

38. Onda, beğendiğiniz her şey sizin için mutlaka vardır (diye mi yazılı)?

39. Yoksa, "Ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?

40. Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi savunacak?

41. Yoksa ortakları mı var onların? Sözlerinde doğru iseler, hadi getirsinler ortaklarını!

Haberin Devamı

42. O gün incikten açılır ve secdeye davet edilirler; fakat güç getiremezler.

43. Gözleri horluktan aşağı düşmüş bir halde kendilerini zillet bürür. Halbuki onlar, sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı (fakat yine secde etmiyorlardı).

44. (Resûlüm!) Sen bu sözü (Kur'an'ı) yalan sayanı bana bırak (kendini üzme). Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz.

45. Onlara mühlet veriyorum. Doğrusu benim fendim çok sağlamdır!

46. Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?

47. Yahut gaybın bilgisi onların nezdinde de, onlar mı (istedikleri gibi) yazıyorlar?

48. Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle. Balık sahibi (Yunus) gibi olma. Hani o, dertli dertli Rabbine niyaz etmişti.

49. Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı o, mutlaka, kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı.

50. Fakat ardından, Rabbi onu seçti (vahiy verdi) ve onu sâlihlerden kıldı.

51. O inkâr edenler Zikr'i (Kur'an'ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi. Hâla da (kin ve hasetlerinden:) "Hiç şüphe yok o bir delidir" derler.

Haberin Devamı

52. Oysa o (Kur'an), âlemler için ancak bir öğüttür.

Fatiha Suresi Arapça Okunuşu

Kalem Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali


Kalem Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali


Kalem Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali




Kalem Suresi fazileti

Sûrenin başında bulunan “nûn” harfi, “hurûf-ı mukattaa”dan olup bu tür harflerin ilk inenidir. Bakara sûresinin ilk âyetinde bunlar hakkında geniş bilgi verilmiştir.

Mekke müşrikleri şair, kâhin ve sihirbazların cinlerden bilgi ve ilham aldıklarına inanırlardı. Hz. Peygamber’in de onlar gibi cinlerin etkisi altına girdiğine ve söylediklerinin ona cinler tarafından telkin edildiğine inandıkları için ona şair, kâhin, sihirbaz ve mecnun diyorlardı (krş. Hicr 15/6; Tûr 52/29-30; Müddessir 74/24 ve bu sûrenin 51. âyeti). Bu sebeple Allah Teâlâ kaleme ve kalem ehlinin yazdığı satırlara yemin ederek onun, iddia edildiği gibi mecnun olmadığını, aksine Allah’ın lutfuna yani peygamberlik gibi bir şerefe erdiğini ifade buyurdu (Şevkânî, V, 308).

Elmalılı buradaki bir anlam inceliğine dikkat çekerken özetle şunları söyler: “(Yazanların) yazdıklarına” diye çevrilen cümledeki fiilin kalıbı, yazanların, gerçekte kalemler değil, akıl ve idrak sahibi varlıklar olduğunu gösterir. İfadenin akışı dikkate alındığında burada kalemden maksadın da bu nesnenin kendisi değil onun yazdıkları olduğu anlaşılmaktadır. Şu halde kalem ve yazılardan, akıl ve anlamlar âlemini, bunlardan da onları beşer aklına yazan ilk kalemi, bundan da onun sahibi olan rabbü’l-âlemîni anlamak gerekir. Öte yandan bu fiilin, “yazmakta oldukları ve yazacakları” anlamlarını birlikte anlattığı da gözden kaçırılmamalıdır (VIII, 5266-5267). “Kalemden maksat vahyi yazan kalem, yazdıklarından maksat Kur’an’dır” diyenler de olmuştur; ancak âyeti genel anlamda değerlendirmek daha doğru olur. Burada kalem ile simgelenen yazının, insanın düşünce, tecrübe ve kavrayışlarının kayıtlar aracılığıyla bireyden bireye, kuşaktan kuşağa ve bir kültür çevresinden diğerine aktarılmasında önemli bir etken; bilginin yazılıp korunmasında, ilim ve irfanın gelişmesinde, dolayısıyla toplumların aydınlanmasında vazgeçilmez bir araç olduğuna işaret vardır. Kur’ân-ı Kerîm’in ilk inen sûresine (Alak) “oku!” buyruğuyla başlandığı gibi ikinci inen bu sûrenin ilk âyetinde de Allah Teâlâ tarafından yazı aracı olan kaleme ve kalem ehlinin onunla yazdıkları üzerine yemin edilmiş olup bu durum, İslâm’ın okuma yazmaya, bilime ve yazılı kültüre verdiği önemi göstermesi açısından oldukça anlamlıdır.

Hz. Peygamber’e verilen “bitip tükenmeyen ödül”, dünyada peygamberlik görevini yerine getirirken her türlü engellere karşı yanında bulduğu Allah’ın yardımı, âhirette ise Allah’ın ona lutfedeceği müstesna mükâfatlardır (İbn Âşûr, XXIX, 62-63). 4. âyetteki “üstün ahlâk” ise Hz. Peygamber’in sahip olduğu Kur’an ahlâkıdır. Nitekim Hz. Âişe bir soru münasebetiyle Hz. Peygamber’in ahlâkının Kur’an ahlâkı olduğunu belirtmiş (Müslim, “Müsâfirîn”, 139); kendisi de güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildiğini ifade buyurmuşlardır (Muvatta’, “Hüsnü’lhuluk”, 8). Bu açıklamalar, Hz. Peygamber’in, müşriklerin iddia ettiği gibi mecnun değil, aksine Allah’ın lutfuna mazhar olmuş yüksek bir şahsiyete ve üstün bir ahlâka sahip, her yönüyle mükemmel, insanlık için örnek bir önder ve güvenilir bir rehber olduğunu gösterir. 5-6. âyetler ise Hz. Peygamber’e mecnun diyenlere karşı bir cevap ve uyarı içermektedir. Burada inkârcıların, hak ettikleri cezaya çarptırıldıkları zaman Hz. Peygamber’i mi yoksa kendilerini mi cin çarpmış olduğunu görecekleri sert bir üslûpla ifade edilmiştir. Nitekim Bedir Savaşı’nda müslümanlardan beklemedikleri darbeyi yiyince cin çarpmışa dönmüşler ve neye uğradıklarını bilememişlerdir. 7. âyet, önceki âyetlerin gerekçesini anlatmaktadır; buna göre inkârcılar hem dünyada hem de âhirette kendilerine fayda sağlayacak ve mutlu kılacak olan Allah’ın dininden ve O’nun yolundan saptıkları için asıl mecnun kendileridir.

Kalem Suresi konusu

Muhammed aleyhisselâmın Allah tarafından gönderilmiş gerçek bir elçi olduğu, yüksek şahsiyeti ve Mekkeli müşriklerin onun getirdiği mesaj konusunda yaymaya çalıştıkları tereddütler, müşriklerdeki şahsiyet bozuklukları, nimete karşı nankörlüğün sonucunu açıklamak amacıyla anlatılan “bahçe sahipleri kıssası”, âhiretin sıkıntılı ve dehşetli halleri, Allah’ın müminler için hazırlamış olduğu ödüller ve kâfirlere vereceği cezalar, sûrenin başlıca konularıdır. Ayrıca Hz. Peygamber’e metânetli olması, Yûnus peygamberin yaptığı gibi sabırsızlık göstermemesi tavsiye edilmektedir.