Günlük hayatımızda sıkça kullandığımız asosyal ve antisosyal kelimelerinin genellikle eş anlamlı olarak kullanıldığını duyuyorum. Hatta çoğu zaman bu iki kavramın yanlış anlamlarıyla, bazen birbirlerinin yerine kullanıldığını farkettim. Oysa asosyal ve antisosyal birbirinden çok uzak kavramlardır. Gelin bu iki kavram arasındaki farka bakalım:
Asosyal aslında çoğu kişinin kullanmaya çalıştığı anlamıyla sosyal olmayan bireyleri tanımlamak için kullanılmaktadır. Asosyal bireyler genellikle durumlarından memnunlardır, daha az insanla temasta olmak onların tercihidir diyebiliriz. Çok kişiyle iletişimde olmayıp bu durumdan memnun da olmayan bireyleri çekingen olarak tanımlayabiliriz. Bu bireyler yargılanacaklarından, kabul görmeyeceklerinden, istenmeyeceklerinden ya da reddedileceklerinden duydukları kaygı ile isteseler dahi sosyal ortamlara çok fazla katılım gösteremezler. Bunun bir başka sebebi de gelişmemiş iletişim becerilerinden dolayı olası beceriksizliklerinden duydukları kaygıdır.
Antisosyal (Toplumdışı) ya da diğer bir yaygın kullanım ismi ile psikopat ise en kısa tanımıyla başkalarının haklarını umursamayan, başkasına zarar vereceğini bilse dahi kendi çıkarı için yalan söyleyen, düşünmeden davranışta bulunan, tasarı ve organizasyon becerisi düşük olan bireyler için kullanılmaktadır.
Peki antisosyal kişilik özellikleri olan bireyleri hangi davranışlarından tanıyabiliriz? Yasalar ile sık sık başı derde giren bu bireylerin toplumsal kurallara uyum sağlamada da sıklıkla problem yaşadığı söylenebilir. Tipik örnekler olarak yalan söyleme ve bu şekilde iletişimde oldukları kişileri manipüle etme, dolandırıcılık, hırsızlık, eşyaları vurma, kırma, dökme ve buna bağlı kendine fiziksel zarar verme gibi davranışları sıklıkla gösterdikleri söylenebilir. Antisosyal bireyler tutuklansalar dahi bu davranışlarında devamlılık gösterirler. Başkalarının haklarını umursamaz, kişisel çıkarları için yalan söylerler. Rencide edici takma isimler takabilirler.
Bu bireyler kendileri ve başkaları için sonucu düşünmeden, öngörüsüz bir biçimde harekete geçerler. Tipik örnekler olarak ani iş değişiklikleri, ani ilişki sonlandırmalar, başkalarının güvenliğini umursamadan davranmak sayılabilir. Sık sık aşırı hız yapma, sarhoş araba kullanma, sık sık trafik kazası geçirme de bu örnekler arasında sayılabilir.
Kolay kızan, ani öfke patlamaları yaşayan, sık sık fiziksel kavga eden bireylerdir. Özellikle aile içi şiddete sıklıkla rastlanır. Alkol/Madde kötüye kullanımı, bağımlılığı, madde etkisi altındayken kendine fiziksel zarar verme (örneğin kolları jiletle kesme) yaygın olarak gözükmektedir.
İş yaşamına karşı da belirgin bir kayıtsızlık olduğu söylenebilir. İmkanlar varken çalışmamak, çalışmak istememek hatta bunu gereksiz bulmak, gerçekçi hayat planları olmadan çalıştığı işten ayrılmak, geçerli bir sebep olmaksızın işe gitmemek sıklıkla görünen işlevsizliklerdir ve sonucunda yaşanan iş kaybı da kaçınılmazdır. Aldığı borçları ya da faturaları ödememe, bunlar talep edildiğinde öfkelenme, kendisine bakım olarak bağımlı olan kişilerin sorumluluğunu almama yaşadıkları hayat problemlerindendir.
Antisosyal kişilik özellikleri olan bireyler, tüm bu yaşanan sonuçlardan ya hiç pişmanlık duymazlar ya da çok az duyar fakat bunun için herhangi bir davranış değişikliğinde bulunmaz, düzeltme yoluna gitmezler. Kendilerine ve başkalarına verdikleri zarardan kaygı duymayan bu bireyler, yaptıklarının sonuçlarını küçümser ya da kendilerince bir mantığa bürüyerek aslında bu kişilerin aptal, çaresiz olduklarını söyler, yaşadıklarını haketmiş bireyler olarak yorumlarlar.
Uzman Psikolog Özlem Ataoğlu
Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü
Çankaya Üniversitesi Psikoloji Bölümü
Öğretim Görevlisi
Web: www.ozlemataoglu.com.tr
Instagram: psikologozlemataoglu