Düşünüyorum da, yaşadığımız yuzyılda insanoğlunun en önemli sorunu 'kayıtsızlık' yani 'hissetmeme durumu' dur. Son yıllarda 'boşluk depresyonu' diye adlandıracağımız sorunla profesyonellere başvuranların sayısı giderek artmakta, artık kişiler 'anlam' sorunu nedeniyle başvurmaktadır.
Yaşamımızı anlamlı kılma çabamız ve anlam kaynaklarımız psikolojik gelişimimizi tamamlayan önemli bir basamaktır. Anlamlandırma duygumuzu kaybedersek yalnızlık, boşluk ve hiçlik duygumuz da büyür. Kayıtsızlık demek, hayatın anlamını yitirmesi demektir.
Oysa günümüzde eşe, sevgiliye veya sevgiye kayıtsızlık, ilgiye kayıtsızlık, şiddete kayıtsızlık, yaşananlara kayıtsızlık, memleket meselelerine kayıtsızlık, emeğe kayıtsızlık... hat safhadadır. Elbette gelinen nokta kendi isteklerine, ihtiyaçlarına, iç dünyasına, mutluluğuna kayıtsızlıkdır.
Yabancılaşma, içsel olarak yoksullaşma ve daha da acısı 'duygulanımsızlık' kişinin yaşama yetisinin de yitimine yol açar.
Her akşam televizyon dizilerinin başında hayatlarını başkalarının hikayeleri üzerinden yaşayanlar, dizi kahramanlarıyla özdeşleşerek gerçeklik algısını yitirenler kendi hayatlarına ne kadar ilgi gösterirler ve hayatlarının yaratıcısı olabilirler?
Şiddet ve ölüm haberlerini müzik, kurgu ve montaj marifetiyle etkili bir korku filmi tadında izleyen seyircinin artık "kurban etkisi" denilen şiddete kayıtsız kalma durumuna şaşırmak gerek.
Kayıtsızlık ve duygu eksikliği dünyayı tehdit algılayan birisi için bir savunmadır, kaygının üstesinden gelmek için bir savunma.
Artık kadın erkek ilişkisinde de yaşanan bunalmaktan korktuğu için yanıt vermemek, talepleri duymamazlıktan gelmek ve herşeyi akışına bırakmak kısaca ilgi göstermemek durumu çok bildik.. Böylece "Beni duy, beni gör lütfen" diye kendini paralayan taraf önce öfkeli sonra uzaklaşan oluyor.
Cinseliğin bile kendini vermeden kolayca yaşandığı bir dünyada yabancılaşma ve tükeniş çok doğal değil mi?
Cansız, kuru benlikler çoğalmaya devam ediyor. Canlılık ise dünya ile ilişki kuran, dünyayı etkilemeye ve değiştirmeye çalışan ve dünyadan da etkilenen, heyecanlanan kişilerin olduğu yerde görülen bir durum. Sonrasında insanı ve insana dair olanı sahiplenen, kavrayan, paylaşan ve kucaklayan "can"ın ürünleri de burada ortaya çıkıyor.
Kayıtsızlık "Hiçbirşeyi etkileyemem ve değiştiremem" düşüncesinin ürünüdür ve bu durum ilişkiler ve gelecek için en büyük tehdittir.
"Hissetmediğimiz yaraları iyileştiremeyiz." demiş S.R.Smalley. Başkalarından uzak durabilirsiniz ama kendinizden değil. İçinizdeki bildiğiniz değil, bilmediğiniz sizi yönetir. Önce içinize sonra çevrenize bakın ve ilgi gösterin; yıkıcı bir sona doğru gitmemek için!