İkili ilişkilerde "tavşan kaç, tazı tut" tarzı model çoğu kişi için tanıdıktır! Bu başlangıç cümlemi "kaçan kovalanır" şeklinde tanımlanan ilişkideki oyunun, başka versiyonlarına gönderme yapmak için kullandım.
Çok öfkeli evli kadınlarla çalıştım. Bu çok öfkeli kadınların karşısında mesafeyi gittikçe artırmış, soğukkanlı ve içine kapanmış erkekler gördüm. Kadının defalarca ilişkileri ile ilgili sorunlar konusunda dikkat çekmeye çalıştığı, suçlamalarda bulunduğu, düzelmesini beklediği konularda çözüm bulmak şöyle dursun bir tarafın tükendiği, öbür tarafın tamamen kendisini korumaya almak içim zırhlarını kalınlaştırdığına tanıklık ettim, etmekteyim.
Bazen evlilik terapilerinde kadın yaşadığı sorunları, hayal kırıklıklarını eşine karşı öfke dolu bir biçimde dile getirirken, eşinin sessiz ve soğuk bir şekilde kendisine anlamayan gözlerle baktığını gördüğümde;"adamın öfkesi nerede?" diye düşünürüm ve cevap açıktır; "kadın, ikisinin de öfkesini taşıyordur".
Dr Harriet Lerner "Öfke dansı" isimli kitabında genellikle kadının 'duygusal takipçi', ekeğin de 'mesafe koyucu' rollerinden bahseder ve şöyle der; "Duygusal takipçiler, duygularını paylaşarak ya da yakın duygusal bağlar kurmaya çalışarak huzursuzluklarını azaltan kişilerdir. Duygusal mesafe koyucular ise huzursuzluklarını, içlerine çekilerek ve mantığa başvurarak azaltırlar.
Yaşamın akışı içinde çiftler sorunlarla karşılaştığında kadın hızla tepki verip, bir an önce duygularını konuşmak yakınlık kurmak, sığınmak ister. Erkeğin de böyle davranmasını bekler. Erkekse kadının kabul edemeyeceği şekilde mantıklı bir tarzda davranır. Böylece kadın izler, adamın ne düşündüğünü ve ne hissettiğini daha çok bilmek ister ve erkek daha da uzaklaşır. Erkek uzaklaştıkça kadın daha çok izler ve kadın izledikçe, erkek daha çok uzaklaşır. Kadın erkeği soğuk ve tepkisiz ve insanlık dışı olmakla suçlar; adamsa kadını zorlayıcı ve denetimci olmakla.
Aslında duygusal takipçiler böyle davranarak, duygusal mesafe koyucuları korurlar. Yakınlık isteğini her iki eş adına üstlenen kadın yani duygusal takipçi mesafe koyucu erkeğin kendi bağımlılık istekleri ve güvensizlikleriyle yüzleşmekten kaçınmalarına yardım etmiş olur" yani kadın duygu işini erkek adına yapmaktadır. Bu ise erkeği rahat ettiren bir durumdur.
Bu döngü nasıl kırılır?
Kadın izlemeyi bırakıp enerjisini eşinden uzaklaşmadan ve agresyon göstermeden, yeniden kendi yaşamına yönlendirirse birliktelik konusunda daha verimli bir yol alabilirler. Kadın öfkesini kendi değişimi adına doğru yere kanalize ettiğinde, erkek kendi sorunlarıyla başbaşa kalacak ve bu sorunları ile de başetmek durumunda hissetmeye başlayacaktır.
Kadın kendi ihtiyaçlarını belirleyip, sorunların çözümünde uygun yolları geliştirip kendi adına yapması gerekenleri yaptığında, kocası adına duygusal yüklenmelerden vazgeçtiğinde işler de tamamen değişir.
Örneğin;
Sürekli eşinizi eleştirmek veya suçlamak yerine, neye ihtiyacınız olduğunu uygun bir dille ifade etmeniz, mesela; "çocuğumuzun bakımı konusunda yardımına ihtiyacım var, bana destek verirsen birlikte kaliteli zaman geçirme fırsatlarımız artacak" ya da "epeydir ihmal ettiğim arkadaşlarımla buluşup yemek yemek istiyorum, bana da iyi gelecek, ayda bir iki kez dışarı çıkarsam çocukla yalnız kalabilir misin?" gibi yaklaşımlar.
Evliliğinizi de olumsuz etkileyecek olan gerek işiniz, gerekse aileleriniz ya da iletişiminiz ve paylaşımlarınız için yaşadığınız sorunlarda önce kendi davranış düzenlemenizi zor da olsa yapabilmeniz gerekir. Bunun için yeni bir uslup geliştirmek, daha özerk davranabilmek, kendi sorun çözme yöntemlerinizi geliştirmek, bireysel hareket edebilmek, karşı taraf için baskı oluşturan davranışlardan kaçınmak, eşinizin olumlu yanlarını gözardı etmeden onları da her zaman görmeye çalışmak gibi kendi kişisel yolculuğunuzu yapabilmeniz önemlidir. Bu da takipçilikten vazgeçerek mümkündür.
Eşinizi empati ile dinlemek, onun yerine duygusal tepkiler vermemek, enerjinizi bizzat üretkenliğinize yönlendirmek, bireysel alanınızı yaratmak herşeye mantık ağırlıklı yaklaşan erkeğin konforunu bozacak ve kendi yakınlık korkusuyla yüzleşmesine yol açılacaktır. Erkek kendi zorluğunu ancak bu şekilde görebilir ve yakınlık ihtiyacının ne denli yoğun olduğunu farkedebilir.
Kadının da erkeğin de ihtiyacı yakınlıktır ve her ikisi de bundan korkmaktadır. İkisi de bu durumu anladığında çözüm süreci de başlayacaktır. Kadın kendini var etmeye başladığında olay tersine dönüp erkek kadına yaklaşacak, kendi korkularıyla barışmasının önü açılacaktır. Kadının bireysel varoluşuna sahip çıkması, dansın uyumlu olmasını sağlayacaktır.
Kaynak:
Lerner, Harrıet(2003). Öfke dansı, çev. Sinem Gül. Varlık yayınları, 4. Basım, İstanbul.