Bugün 21 Mart Dünya Down Sendromu Günü. Dünyada 6 milyon down sendromlu kişi var. Bugünün amacı bu genetik farklılığa karşı farkındalık oluşturmak. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bugün çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Ancak Uşak Üniversitesi’nin de dahil olduğu ‘In Orchestra’ projesi gerçekten son dönemde beni en çok heyecanlandıran projelerden biri... Down sendromlu bireylerin sanat terapileriyle sosyal hayatta daha aktif olması sağlanıyor.
Müzikal orkestrada İtalya, sanatsal multimedyada Fransa ve teatral bedende Türkiye’nin ortaklığıyla eğitimsel yolları içeren bir ‘Çoklu Sanat Ağı’ oluşturulmuş. Bu ağı oluşturanlar arasında İtalya’dan Scuola Musica Fiesole, Fondazione Sequeri Esagramma Onlus ile Spazio Reale, Fransa’dan Centre de la Gabrielle et Atailersdu Parc de Claye ve Türkiye’den Uşak Üniversitesi yer alıyor.
Uşak Üniversitesi bu kapsamda İzmir Down Sendromlular Derneği ile birlikte çalışıyor ve mental yetersizlik yaşayan öğrencilerin müzik, sanat ve tiyatro ile kişisel gelişimlerini destekleyerek öğrenme yeteneklerini geliştirmeyi amaçlıyor.
En anlamlı orkestra
Yapılan çalışmayı sanat, drama, tiyatro, film ve benzeri yöntemleri kapsayan terapi seansları olarak adlandırabileceğimizi belirten Proje Koordinatörü Doç. Dr. Meral Özçınar, “Bu seanslar, konuşma ve iletişim kurmada sınırlılıklar yaşayan bireylerde iletişimin sadece söze dayalı olmadığı düşüncesinden yola çıkarak farklı iletişim biçimlerinin aranmasından oluşuyor. Roman dansı, zeybek, salon dansları, animasyon film, fırça boya ve tuvalle terapi, kendimizi en mutlu ve en kızgın hallerimizden yola çıkan mask atölyeleri gibi geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Burada amaç gündelik hayat deneyimi ile sanatı birleştirerek kendimizi ifade etmenin yöntemini bulmak. Konuşmak, dans etmek, rol yapmak ya da yaptığımız maskeyi yüzümüze takarak söyleyemediklerimizi söylemek. İşte bu nedenle projemiz çok dilli, çok kültürlü ve tabii ki çok renkli. En geniş ve en harmonik müziği üretecek orkestrayı oluşturmak için farklı ülkelerden farklı bireyleri farklı yöntemlerle iletişime geçirmek projemizin temel hedeflerinden biri” diyor.
Uluslararası festivallere katılacaklar
Atölye başlangıcında iletişim kurmayı reddeden, sosyal yaşama adapte olmak istemeyen katılımcıların olduğunu da ifade eden Özçınar, ilk senenin sonunda sohbet etmeye daha istekli olduklarını söylüyor. Hatta bazılarının oluşturdukları kafede çalışmaya başladığını bile anlatıyor.
Peki down sendromlu bireyler için neler yapmalıyız? Bu soruya da şöyle yanıt veriyor Özçınar: “Herhangi bir nedenle zihinsel yetersizlik yaşayan bireylerin en temel gereksinimi nitelikli bir özel eğitim ve gündelik hayatta yenilikçi terapilerle desteklenmesi. Bunlar yapıldığında onlar toplumun içine dahil olarak istihdam edilebilir ve kendi başlarında ayakta durabilirler. Bir de bu bireylerin aileleri var. Çoğu zaman çocuklarını nereye götüreceklerini nereden destek alacaklarını bilemiyorlar. Yalnız bırakılıyorlar. Bu konuda geçen yıl ülkemiz de ilk kez TBMM bünyesinde down sendromlu bireylerin ailelerinin sorunlarını çözmeyi amaç edinen bir komisyon kuruldu. Bu sevindirici gelişmeyi çok olumlu buluyoruz. 21 Mart dolayısıyla dileğimiz bu komisyonun gündelik hayatı kolaylaştıracak çözümler üretmesi. Bütün bunlar dışında toplumun içindeki her kesimin farkındalığının artması ve sivil inisiyatiflerle projelerin ve çalışmaların artması.”
Özçınar ve proje ekibinin hedefleri büyük. Önümüzdeki günlerde birçok uluslararası projeye, festivale ülkemizi temsilen katılacaklar. Yolları açık olsun…