08.12.2024 - 06:59 | Son Güncellenme:
Derleme: Melike Sarıkaya/Milliyet.com.tr - 1828 yılında Meksika’nın karmaşık sokaklarında, Fransız pastacı Monsieur Remontel'in küçük dükkanı beklenmedik bir olayın merkezine oturdu. Meksikalı subayların bir gece bu pastaneyi yağmaladığı iddia edildiğinde bu durum, sıradan bir soygundan fazlası olacaktı. Remontel, dükkanında meydana gelen zarar için Meksika hükümetinden 60 bin peso talep etti. Bu, pastanenin gerçek değerinin onlarca katıydı. Ancak hükümet, bu talebi haksız ve abartılı bularak ödeme yapmayı reddetti. Remontel, Meksika’da hukuki sonuç alamayınca durumu Fransa kralı Louis-Philippe’e taşıdı.
PASTA SAVAŞI YENİ BİR FIRSAT OLDU
Fransa kralı, yalnızca bir vatandaşını savunmakla kalmayıp, Meksika’daki Fransızların ticari haklarını korumak adına da bu olayı uluslararası bir mesele haline getirdi. 600 bin peso tazminat talep edildi, Meksika hükümeti bu talebi de reddetti. Bunun üzerine Fransız donanması, Veracruz limanını ablukaya aldı. Diplomatik gerilim hızla askeri bir çatışmaya dönüştü ve böylece tarihe 'Pasta Savaşı' olarak geçecek bir savaş başladı.
O dönemde Meksika'nın siyasetinde karmaşık bir figür olan Antonio López de Santa Anna, daha önceki başarısızlıkları nedeniyle halkın gözünden düşmüş, hatta sürgün edilmişti. Ancak bu savaş, onun için yeni bir fırsat demekti. Santa Anna, Veracruz’un savunmasını üstlenerek ulusal bir kahraman olmayı umut ediyordu.
Savaşın en çetin anlarından birinde, Fransız topçu ateşi Santa Anna’nın dizinin altını paramparça etti. Bacağı amputasyonla alındı ve Santa Anna, fiziksel kaybını bir kahramanlık hikayesine dönüştürmekte gecikmedi. Peki, bunu nasıl başarmıştı?
CENAZE TÖRENİ: SANTA ANNA’NIN BACAĞA VEDA
Bacağının kesilmesinden yıllar sonra, çürüyen bacağı mezardan çıkarıldı ve tören için hazır bir hale getirildi. Santa Anna, bu törenin ulusal bir olay haline gelmesini istedi ve başardı. Bacağı, süslenmiş bir cenaze arabasına yerleştirildi ve Mexico City’ye götürüldü. Bu yolculuk sırasında halkın dikkatini çekmek için ise görkemli ve dikkat çekici bir alay düzenlendi.
Kesilmiş bacak, Mexico City’ye vardığında, onu toprağa vermek için törenler başladı. Bu sıra dışı etkinlikte, top atışları yapıldı. Kahramanlık şiirleri okundu ve halk tekrardan liderlerinin fedakarlığına tanıklık etmiş oldu. Aslında bu tören, yalnızca geçmişteki kayba duyulan bir veda değil, aynı zamanda halkın Santa Anna’yı bir ulusal kahraman olarak görmesi için özenle tasarlanmış dikkat çekici bir siyasi manevraydı. Santa Anna, bu etkinlik ile kendisini ülkesi için her türlü bedeli ödemeye hazır bir lider olarak sunmayı amaçlıyordu ve başarılı da oldu. Cenaze töreniyle fedakarlığını vurgularken, halkın sempatisini ve desteğini kazanmayı başardı.
HALKIN TUTUMUNU DEĞİŞTİRDİ
Santa Anna'nın bacağına veda hikayesi, görkemli bir törenle doruğa ulaşmış gibi görünse de olaylar sona ermedi. Hatta asıl drama bu olaydan sonra başladı. Kısa sürede büyük bir övgü ve halk desteği elde eden Santa Anna'nın siyasi kariyerindeki çalkantılar, halkın ona karşı tutumunu, yaklaşımı değiştirdi ve dramatik düşüşüne zemin hazırladı. Otoriter yönetim tarzı ve başarısız askeri stratejileri, zamanla kamuoyunun kendisine olan desteğini tamamen yitirmesine neden oldu.
Sadece iki yıl sonra öfkeli bir topluluk Santa Anna’nın bacağı için yapılan anıtı ve heykelleri yıkarak büyük bir protesto düzenledi. Halk, bu sembolik anıttan çıkarılan bacağı bir ip yardımıyla Mexico City sokaklarında sürükleyerek Santa Anna’ya duydukları öfkeyi ifade etti. Pervasız yönetim tarzı ve üst üste gelen yenilgiler sonrasında ise Santa Anna, Mexico City’den ayrılmak zorunda kaldı. Santa Anna, hayatının son yıllarını (sadece 2 sene) Mexico City’de geçirdi ve 1876’da 82 yaşında, tarihin tozlu sayfalarında tartışmalı bir figür olarak hayata veda etti.