Frekansınız fark ettirir: 'Ben mi değiştim, o mu değişti?'

Hayatta bazı karşılaşmalar vardır ki sessizce gerçekleşirler ama etkileri kalıcı olur. Ortam aynı kalır, insanlar değişmez, diyaloglar sıradandır ama bir şey farklılaşmıştır. Bunun sebebi ise çoğu zaman davranışlarımız değil, taşıdığımız frekanstır. İnsan, sadece sözleriyle değil, enerjisiyle de çevresiyle etkileşim hâlindedir. Bu yüzden bazen kişi farkında olmadan, yalnızca varlığıyla etrafındaki alanı değiştirir.

Frekans dediğimiz kavram, fiziksel bedenin ötesinde düşünce, duygu ve niyetle şekillenen bir titreşim halidir. Her birey, içinde bulunduğu andaki içsel durumuyla etrafında bir enerji alanı oluşturur. Bu alan sayesinde karşısındakiyle gözle görünmeyen bir iletişim kurar. İşte bu nedenle bir ortamda kimse size bir şey söylememesine rağmen gerilmeniz ya da rahatlamanız mümkündür. Çünkü sessiz ama etkili bir iletişim çoktan başlamış durumdadır.

Frekans değişimi, kişisel gelişimin de görünmeyen adımlarından biridir. Genellikle bir karar anı, içsel bir uyanış, bir bırakış ya da derin bir yüzleşme sonrasında meydana gelir. Birey, artık farklı bakar, farklı hisseder, farklı sınırlar çizer. Bu durum dışarıdan radikal bir değişim gibi algılanmayabilir, ancak ilişkilerde, seçimlerde ve hatta fiziksel mekânlarda gözle görülür bir etki yaratır. Aynı kişi, aynı şehirde yaşıyor, aynı işte çalışıyor olabilir fakat artık eskisiyle aynı frekansta değildir.

Frekans farkı, sosyal ilişkilerde önemli bir belirleyici haline gelir. Daha önce her zaman anlayışla yaklaşılan bir kişiyle artık anlaşmak konusunda güçlük yaşanabilir. Yakın olunan biriyle aradaki mesafe artabilir. Bu durum çoğu zaman yanlış anlaşılır ve “Ben mi değiştim, o mu değişti?” sorusunu gündeme getirir. Oysa kimsenin değişmiş olması gerekmez. Sadece artık aynı titreşim alanında değilsinizdir.

Bu farkındalık, bireyin kendisini suçlamadan ya da karşısındakini yargılamadan süreci anlamasına yardımcı olur. Kırgınlıklar yerini kabul etmeye, zorunluluklar yerini özgür seçimlere bırakır. Bu noktada kişiye düşen, mevcut enerjisiyle uyum içinde olmayan alanları fark edip kendisiyle daha derin bağ kurmaya yönelmesidir.

Diğer taraftan frekans, insanın görünmeyen özüdür. Duruşu, varlığı ve sezgisiyle birleştiğinde, kelimelerden önce konuşur. Bu yüzden bazen insanlar sizi anlayamaz çünkü siz artık aynı yerden titreşmiyorsunuzdur. Ve bu bir kayıp değil, bir ilerleyiştir.

İlişkilerin, ortamların ya da süreçlerin içinde bulunduğunuz hali değil, o hali ne şekilde titrettiğiniz belirleyicidir. Yaşadığınız herhangi bir sıkışma, yorgunluk ya da belirsizlik, ait olmadığınız bir titreşime tutunmaya çalışıyor olmanızdan kaynaklanabilir. Ve bu fark ediş, en derin dönüşümün başladığı yerdir. Frekansınız size fark ettirir, sessizce, ama kesin bir şekilde...