Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr - İstanbul doğumlu Seymen Bozaslan (37) sıkı bir seyahatname okuru. Özellikle son yıllarda çok fazla seyahatname kitabı okuyan Seymen Bozaslan'da kapsamlı anlatımlarıyla her daim adından söz ettiren, Türk ve dünya tarihinin en büyük gezgini ve en büyük seyahat kitabının yazarı olan Evliya Çelebi’ye karşı bir hayranlık oluştu. "O dönem şartlarında bu kadar tasviri, net anlatımı nasıl yaptı acaba diye de çoğu kez düşünmüşümdür" diyen Seymen Bozaslan, üniversite ve kurumsal şirketlerde yaptığı seyahatname sunumlarında da bugün gezdiği yerleri eski tarihlerdeki seyyahların gözünden de anlatıyor. O sunumlarda katılımcıların tepkisini ve bu konudaki aslında farkındalıklarının düşük olduğunu fark eden Seymen, ilk olarak İstanbul’u pilot şehir belirlemeye karar verdi. Evliya Çelebi'nin 'Seyahatname' adlı eserindeki yerleri İstanbul’da aradı ve 360’dan fazla noktayı yerinde tespit edince, "Evliya Çelebi fotoğraf çekebilse ancak bu kadar olurdu" diyen Seymen, projenin aslında hayata geçebileceğini düşündükten sonra 81 şehirdeki Evliya Çelebi notlarının peşine düştü.
'BAZI YAPILARDAKİ KÜÇÜK DETAYLAR GÜNÜMÜZDE DE ULAŞILABİLİR'
Seymen, hazırlık sürecinde öncelikle 10 cilt seyahatnameyi okuduğunu ve özellikle 1. ile 9. ciltlerde mevcut Türkiye haritasındaki çoğu detayın yer aldığını söyledi. Bunları beyaz yaka çalışanı gibi excel tabloları oluşturarak kırılımlı listeleyen Seymen, ardından hangi şehirde hangi yapıların veya doğal zenginliklerin hâlâ görülebilir olduğunu tek tek aradı. Bir süre sonra artık araştırmalar sonuç verdi ve Türkiye haritasında seyahatname notlarındaki lokasyonları netleştirdi. Sonrasında ise sadece yola çıkmak kaldı. "Ancak Evliya Çelebi’nin Osmanlıca metnini günümüz Türkçesine çeviren Yeditepe Yayınları ve Seyit Ali Kahraman’a ayrıca teşekkür ederim" diyen Seymen Bozaslan, “Bu çeviri olmasa ben bu projeye başlayamazdım. Yine bazı lokasyonların günümüz isimleriyle eşleştirmemi sağlayan Google Maps’te Evliya Çelebi haritası yapan Mustafa Başaran beyefendiye de ayrıca teşekkür ederim. Bu harita da takıldığım yerde güzel bir kaynak oldu” şeklinde konuştu.
"Bu çalışmayla daha önce defalarca kez yanından geçtiğim yapıları dikkatle inceleme fırsatım oldu" diyen Seymen Bozaslan, “Anlattığı yerlerin önemli kısmının hâlâ ulaşılabilir olduğunu fark ettim. Hatta bazı yapılardaki bahsettiği küçük detayları bile bugün görebiliyorum. Örneğin, bir camiye girdiğimde artık caminin kötü bir onarım yaşadığını veya özünü koruduğunu yorumlayabiliyorum. Veya Karaköy Arap Cami’nin minaresinin Şam Emevi Cami’ne benzediğini Şam’a gitmeden, Seyahatname'yi okuduktan sonra Arap Cami bahçesinde Google’a Emevi Cami yazarak kıyaslayıp öğrendim” bilgisini paylaştı.
'TÜRKİYE'DEKİ SATRANÇ KÜLTÜRÜ NEREDE KOPTU BİLMİYORUM'
Seyahatname’de en etkilendiği yeri ve olayı anlatan Seymen Bozaslan, “Türkiye’deki satranç kültürü nerede koptu bilmiyorum ama Evliya Çelebi birçok şehirde satranç oynayan yerel halktan bahsediyor” diyerek şunları ekledi:
“Bu muazzam bir şey. Bugün okey veya iskambil oynanan kahvehanelerde zamanında satranç oynanıyormuş. Onun dışında canlandırma çok fazla yapıyor. Bugün onun rehberlerliğinde gittiğim yerlerde yaşanan hayatı güzel anlatıyor. 2024 yılında ziyaret ederek 1600’lü yıllardaki yaşamı notlarla hayal etmek muazzam hissettiriyor. Yine İstanbul’daki yaşamı ve esnaf grubunu okuduğumda da çok şaşırmıştım.”
'KÖY KAHVELERİNDE DE ÇOK İYİ KARŞILIYORLAR'
Gittiği yerlerde, köylerde veya kahvelerde insanların kendisini çok iyi karşıladığını ve onların da çalışmasıyla ilgilendiklerini dile getiren Seymen, “Çok hoşlarına gidiyor. Kendi aracımla yaptığım yolculukta çoğu molamı köy kahvehanelerinde veriyorum. İlk soruları genelde 'Gazeteci misiniz?' oluyor. 'Yok, seyyahım. Evliya Çelebi izinde onun notlarını kovalıyorum' dediğimde soru soruyu getiriyor. Konuşmamız sırasında aslında köylerinden geçen Evliya Çelebi’nin notlarının farkında olmadıklarını anlıyorum. Yani yaşadıkları köyün geçmişinden habersizler. O zaman da kendime 'Doğru yoldasın Seymen, devam diyorum” ifadelerine yer verdi.
Evliya Çelebi'nin anlattıklarında abartılı bulduğu yerlerin olduğuna değinen Seymen, “Ancak somut olan, ayağı yere basan bilgi daha çok bana kalırsa. Bir Marco Polo abartması yok en azından. Marco Polo daha çok abartıyordu” yorumunu yaparak sözlerini şöyle noktaladı:
“Evliya Çelebi’nin abartıları bana genel olarak makul geliyor. Galata Kulesi mesela uzun bir kule değil mi? Evliya Çelebi onun için 'Göklere uzanan bir yapı' diyor. Bu kadar yani abartı seviyesi. Onun anlattığı sosyal yaşam, insanların ne yaptığı, ne yediği gibi detaylar bana daha önemli geliyor."