Amerika’da 1975 yılında, 5000 çocuktan 1'ine otizm tanısı konulurken bugün sayı 45’te 1’e çıkmıştır. Neler oluyor? Otizm artışın tanısı neden arttı? Teknolojik aletlerin fazla kullanımı bazı küçük çocukların otizm riskini arttırdı mı?
İlk olarak otizm tanısının arttığı ülkelere bakıldığında ortak özellikleri, hepsinin teknolojik aletlerin yoğun olarak kullanıldığı ülkeler olmasıdır. Sanal Otizm perspektifinden bakıldığında ve araştırıldığında ise dijital devrimi yaşamayan ülkelerin, örneğin Afrika, otizm teşhisinde artışlar yaşamadıkları ortaya çıkmıştır çünkü küçük çocukların ekranların önünde zaman harcamadıkları anlaşılmıştır.
“Sanal Otizm” terimi ilk olarak, Romen klinik psikoloğu Dr. Marius Zamfir tarafından kullanılmıştır. Bu terim “elektronik ekranların tetiklediği otizm” anlamına gelmektedir.
2011-2016 yılları arasında Romanya’da, çocuklarda otizmde şaşırtıcı bir artışa tanık olan Dr. Zamfir çocukların aile hikayelerine baktığında bu çocukların ortak noktalarının günde dört saat veya daha fazlasını ekran başında geçirmeleri olduğunu tespit eder. Teknolojik aletlerle harcanan zaman kontrol altına alındığında ve çocukların başka şekillerde vaktini geçirmesine olanak sağlandığı zaman ise otizm belirtilerinin azaldığı ya da tamamen ortadan kalktığı görülür. Romanya'da, günümüzde, otizmin tedavisinde ekran kontrolü rutin olarak kullanılan bir uygulamadır.
Telefon ve tabletler ne kadar zararlı?
Çocuk gelişimi konusunda uzman iki Fransız doktor, Dr. Isabelle Terrasse ve Dr. Anne-Lise Ducanda, 2017 yılında bu konuya cevap veren bir YouTube videosu hazırladılar.
Adı, “Ekranlar: 0-4 yaş arası çocuklar için tehlike” olan bu video, Dr. Ducanda'nın kliniğindeki vaka çalışmalarına dayanarak hazırlanmış olup amacı, ebeveynleri ve sağlık uzmanlarını son zamanlarda artış gösteren “Sanal Otizm” konusunda uyarılarda bulunmak ve onlara çözümler önermek.
Araştırmaları sonucunda, otizm teşhisi konan 0-4 yaş arası bazı çocukların ekran karşısında geçirdikleri süre azaltığında ya da ortadan kaldırıldığında bunun gelişimlerine son derece olumlu katkı sağladığını bulmuşlardır.
Çocuklar, gerçek nesnelerle oynayarak ve birilerine bakıp konuşarak sosyal etkileşim yoluyla kelimelerin anlamlarını öğrenirler. Annesi, şapkanı tak çıkalım dediği zaman, çocuk kelimenin anlamını ve eylemin kendisini birbirine zihninde bağlar ve gerçekleştirir. Bir çocuk dış dünyayı önce elindeki oyuncağına dokunarak, onu ağzıyla hissederek ve yere fırlatarak keşfeder. Çocuğun beyni bağlantıları yani deneyimlerini kaydetmeye devam eder. Bir sonraki adımda onu kullanmasını ve yenisini eklemesini sağlar ve böylece çocuk sosyalleşir, iletişim kurar, merak eder, öğrenme isteği artar, keşfeder.
Ama çocuklar ekran karşısında gereğinden fazla kalırsa parlak ve akan görüntülerin cazibesine kapılır, duyduğu kelimeleri tekrar eder ama anlamlarını öğrenemez, gerçek yaşamda bunu kullanamaz. Kırmızı kelimesini duyar ve tekrarlar ama gerçek yaşamda kırmızıyı göster denildiğinde gösteremez. Küçük bir çocuğun beyni dokunma ve etkileşim duygusu olmadan gelişemez. Elektronik ekranlardan gelen ışık ve gürültü, bir çocuğun dikkatini çeker, ancak sağlıklı beyin gelişimini engeller.
Çocuğun dil ve iletişim becerileri için gerekli olan insan etkileşimlerinin önüne geçer. Ekrandan gelen gürültü, ışık ve hatta çizgi filmler çocuğun zorlukla baş edebileceği acı veren duygular doğurabilir. Bu da daha sonra saldırgan davranışlara ve şiddet eğilimine yol açabilir. Hiçbir şey karşılıklı iletişim yüz yüze olan iletişimin yerini tutmaz.
Çocuklara, bu teknolojik cihazları
hangi yaş aralığında ve ne kadar süre için vermek uygundur?
Amerikan Pediatri Akademisi’ne göre, ilk 18 ay, görüntülü konuşma hariç, kesinlikle olmamalıdır.
18-24 ay arasındaki çocukların ancak anne baba yanlarındayken sınırlı süre ile (1 saatten az) program izlemeleri gerektiğini vurgulanmıştır.
2-5 Yaş arası çocuklar için ise ekran süresi günde 1 saat olarak önerilmiş olup, izlenecek olan programın ebeveynler tarafından seçilmiş olması, çocukların izlediklerini anlıyor olması ve yaşamlarına bir katkısı olması dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardır.
6 yaş ve üzeri olan çocuklarda ise ekran süresinin uyku düzenini olumsuz etkilememesine, fiziksel aktiviteye ayrılan süreyi azaltmamasına ve sağlıklı büyümeyi engellemesine önemle dikkat ederek planlanmasını önermiştir.
Bağımlılığı önlemek için neler yapılmalıdır?
Otizm spektrum bozukluğunun tanısında yaşanan artışa dair çarpıcı olan şey, 1975'ten bu yana televizyon kullanımının artması ve dijital devrim ile ilişkili olmasıdır. Dijital devrimin ileri olduğu ülkelerde otizm daha sık görülmektedir. 1975'te, tipik bir ailenin evinde bir televizyon ekranı vardı. Bugün, dijital devrim ile, ailelerin genellikle 10-15 farklı ekranları var.
Daha da büyük TV ekranlarının yanı sıra, masaüstü bilgisayarlarımız, dizüstü bilgisayarlarımız, tabletlerimiz, akıllı telefonlarımız ve video oyun oyuncularımız var.
Tabletler, altı aylıktan küçük bebekler için oyuncak kataloglarında tanıtılmaktadır. Bebeklere yönelik uygulamalar yapılmakta ve çocuklar çok erken yaşta teknoloji ile tanışmaktadır. Çocuklar artık teknolojinin içine doğmakta ve onunla büyümektedirler.
Bu durumda ebeveynler teknolojiye rağmen yaşamayı değil teknoloji ile beraber yaşamayı öğrenmeli ve çocuklarına da öğretmelidir.
Teknolojik aletlerin kullanımına sınır getirmek ve çocuk kullanırken onunla beraber olmak ve nelerle vakit geçirdiğini anlamak ve onunda izlediğini anladığından emin olmak bağımlılığı önlemeye yardımcı olur.
Ayrıca ekran süresini kısıtladığınızda ya da ortadan kaldırdığınızda bu sürenin yerini dolduracak başka aktiviteler mutlaka bulunmalı ve yapılmalıdır.
Çocuklarla aynı odada bulunmak değil aynı aktivitede buluşmak öğrenmesini, iletişim kurmasını, sosyalleşmesini ve gelişmesini sağlar.
Instagram: bak_su_konusanlara