06.07.2025 - 02:00 | Son Güncellenme:
SEYHAN AKINCI
SEYHAN AKINCI- Nostalji; müzikten modaya, seyahatten okuma alışkanlıklarına etkisini gösterirken pekâlâ nostaljinin gücünü yanlarına alıp eski şarkılarıyla başımızı döndürebilecek Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Nilüfer ve Nükhet Duru inadına yenilik diyor. Sound’larını güncelliyor, çalıştıkları müzisyenler değişiyor, kostümleri, tarzları ve klipleriyle ben güncelim diyor. Üstelik 50 yıldan beri.
Sezen Aksu’nun dijital platformda yayınladığı “Paşa Gönül Şarkıları”nın dünya çapında en çok dinlenen altıncı albüm olması, çıkış k libini Google Gemini ve Veo 3 ile hazırlaması bunun en son kanıtı. Bu isimler on yıllardır her kuşağın dinlediği, her zaman merak uyandıran ve takip edilen olmayı başardılar. Peki, bu kadın müzisyenleri zamansız yapan şey neydi? Ajda Pekkan, Nilüfer ve Sezen Aksu ile çalışan müzisyen Nino Varon, müzik eleştirmeni Naim Dilmener, Müzik Platformu kurucusu Merve Eryürük ve gazeteci Yenal Bilgici’ye sorduk.
Nino Varon: Gerçek kalarak klaslarını koruyorlar
Adı geçen Nilüfer, Sezen Aksu, Ajda Pekkan ‘70’lerin kuşağıdır... ‘70’ler kuşağının müzik dinleme imkânı sadece TRT’ydi, o denetimli günler. Aklımıza ilk çakılan isimler, öyle dememiz lazım. Gerçek fan’ları oluşturan bu kitle hâlâ da onları dinler. Onlar yanlış da yapsa onların yanlışı söz konusu değildir. Tabii bu son dönemde YouTube’la, internetle şarkıcıların bilgisayarla düzeltilebilecekleri yerlerde hâlâ kendi klaslarını kabil olduğu kadar koruyorlar daha gerçek kalarak. Aradan 50 seneden fazla geçmiş hâlâ dayanmaları bence mucizedir. İyi ki varlar.
Naim Dilmener: Çok yetenekliler ve kendilerine çok iyi bakıyorlar
İlk dört ya da ‘dört yapraklı yonca’ kalıpları popüler kültürün olmazsa olmaz sloganlarının önde gelenlerindendir. Neden ‘İlk 3’ ya da ‘ilk 5’ değil de dört? Tuhaf olmasına tuhaf da o kadar dilimize ve aklımıza işlemiş ki onsuz olamıyoruz en azından yaşı belli bir noktanın üzerinde olanlarımız. Müzikteki dört yapraklı yoncamız Ajda Pekkan, Nükhet Duru, Sezen Aksu ve Nilüfer’dir. Aralarında ‘70’ler öncesine ait bir tek Ajda Pekkan var. Diğerleri ‘70’ler sonrası. Bu da demek ki 60’larda bambaşka bir dört yapraklı yoncamız vardı. Bu da yoncanın yapraklarının zaman içinde değişebildiğine işaret ediyor. Elbette öyle ama Ajda, Nükhet, Sezen ve Nilüfer isimleri 50 yıldan fazladır değişmedi. Bu da bu isimlerin ‘60’lar ve öncesinin ve elbette ‘80’ler ve sonrasının isimlerinden daha güçlü ve daha kalıcı olduklarına işaret ediyor. Neden böyle? Bu isimler nasıl oldu da 50 yıldan fazladır en tepedeler? Köprülerin altından onlarca yıldız, yüzlerce hit şarkı akarken, nasıl oldu da bu isimler yoncanın birer yaprağına kurulmayı sürdürebildiler? Bunun en önemli sebebi yıldızların bizzat kendileri. Sıra dışılar. Dördü de. Çok yetenekliler ve yaptıkları işe uygun özellikleri var. Sesleri iyi, iyi şarkı söylüyorlar, kendilerine iyi bakıyorlar ve müzik yaşamlarını hiç ara vermeden kesintisiz sürdürmeye çalışıyorlar.
Diğer önemli sebebin ise onlarla ilgisi yok. Kariyerlerinin büyük bir kısmını kurdukları ‘70’ler, ‘80’ler ve ‘90’lar yıldız sistemini destekleyen, koruyan, kollayan şartlara sahipti. Gençler bilmeyebilir, genç olmayanlar da en azından bir kısmı hatırlamayabilir ama popüler kültürün en kuru olduğu zamanlardı ve bir şarkı ya da bir albüm (ya da bir film, bir kitap, bir konser…) için çok beklememiz gerekirdi. Bu sebeple zorla sahip olduğumuz plağa ya da kasete, CD’ye yaslanır, dinler de dinlerdik. Yüzlerce kere… Kimsenin sayabildiğini sanmam ama binlerce kere dahi olabilir.
Ve ne olurdu? O şarkı ya da albüm, belleğimizde ağır bir yer kaplar, sahibi de kalplerimizin ortasına kurulurdu. Hayatın yavaş aktığı zamanlardı. Kimselerin hiçbir şey için acelesi yoktu. Acele edip de ne olacaktı? Ne cep telefonumuz vardı ne de internetimiz. Ne bu kadar cafemiz vardı ne de bu kadar yaygın miktarda plaj, bar ve kulübümüz…
Şimdi öyle mi? Herkes elinde telefonu, konuşarak ya da dinleyerek yürüyor. Müzik dinlemek için plak, CD, kaset gibi herhangi bir formata, pikap, kaset-çalar, CD-çalar, walkman gibi herhangi bir aygıta ihtiyaç yok artık. Şarkı deseniz dijital çağın getirdiği bolluk nedeniyle binlercesi… Herkes, her an istediği şarkıya ulaşabiliyor. Hızlanmış gündelik yaşam da hesaba katılırsa eğer kim, neden belli bazı şarkılar ya da isimlerde ısrar etsin ki? Anlamı yok. Gerçekten yok çünkü müzik de hızlı tüketimin bir unsuru artık ve bu hızdan dolayı hiç kimse, hiçbir şarkı(cı)nın kendisine çelme takmasını ve hızını kesmesini istemiyor.
Artık ‘hit şarkı yok’. Yaz şarkısı, kış şarkısı da yok. Aynı şarkının bütün yazlık mekânları salladığı dönemler kapandı. Bir günde ya da gecede meşhur olmak diye bir şey de yok… Ve tabii yıldız da. Yıldız filan kalmadı. Olmayacak da.
Ajda, Nükhet, Sezen ve Nilüfer bile eski günlerin hatırına yıldız kabul ediliyor daha çok da belli bir yaşın üstündeki hayranları tarafından ve o günlerin hatırına. Bu isimlerin ve benzerlerinin genç kuşağın umurunda olduğunu sanmam. Devir şarkıların da her şey gibi suya yazıldığı bir devir.
Yenal Bilgici: Sezen Aksu hem bir dahi hem bir empat
Hiç lafı uzatmadan, önce şunu söyleyeyim: Sezen Aksu, Nilüfer, Ajda Pekkan gibi isimler müthiş ve benzersiz yeteneklere sahip oldukları için kendilerini bugüne dek dinlettiler daha da dinletirler. Bunu bir kenara koyalım ama bir de yardımcı faktörler var: Mesela çok iyi müzisyenlerle çalışabildiler ki bugünün dünyasında hiçbir şarkıcı ve yorumcunun böyle isimlerle çevrelene-bileceğini düşünmüyorum; sebebi bu yetenek setinin aşınması ve artık sanatın her alanında tekrar düzenine geçilmesi… Bir başka faktör, bu isimlerin Türkiye’ye yeni bir şey sunmaları; o dönem ‘Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği’ diye adlandırılan müzikle, ülkemizin yüzünü çevirdiği doğrultuya uygun bir iş yapmaları ve bunu şüphesiz müthiş bir kaliteyle yapmaları. Bir nokta da şu: İkinci Dünya Savaşı sonrasından 1960’lara kadar doğan sanatçılarda ortak bir özellik var. O kadar kötü bir dönemin ardından doğdular ki büyüdükleri, serpildikleri ve nihayet sanatlarını icra etmeye başladıkları dünya ister istemez daha iyimserdi, daha yaratıcıydı; hayatın tarafındaydı. Yetenek ve biriciklik karşısında daha lütufkâr bir atmosfer vardı. Sezen Aksu ve onun kuşağındaki diğer sanatçılar bu ortamdan paylarını aldılar; Türkiye’de canlı ve renkli bir sanat hayatını el birliğiyle ürettiler. Bütün bunlar bir yana, Sezen Aksu özelinde nevişahsına münhasır bir karışım var: Sesi müthiş, sözü müthiş, beste yapıyor, müthiş, sahne şovu zaten bambaşka… Ama ruhu, hepsinin toplamından daha fazla bir şeye karşılık geliyor. O, adlandırılamaz bir şey… Sezen Aksu hem bir dahi hem bir empat; nadir bir karışım. O da bize denk geldi, ne mutlu.
Merve Eryürük: Her dönem kraliçelerimiz
Müzik endüstrisinin eğilimine göre cevaplamak gerekirse zamanında dinleyiciye ulaşmış, sevilen şarkılar yıllar içinde taze demini koruyarak bugün de keyifle dinleniyor. Sanatçıların yaptığı coverlar, dizi&film müzikleri, eskilerden alınan sample’ların yeni şarkılara adaptasyonu ile eski katalog, endüstride hâlâ çok revaçta. Bu sıkıcı bilgiden sonra sayılan isimler çok kıymetli kadınlar. Her dönem kraliçelerimiz. Dinleyicinin eğilimi bu yönde olunca kraliçelerimiz kadar krallarımız Cem Karaca, Barış Manço, Tanju Okan da bugün bizimle olmaya devam ediyor. Şahsi fikrim sıraladığım ve listeyi uzatabilecegim hanımefendileri de beyefendileri de zamansız yapan o dönemin hızlı tükenmeyen duyguları ve yaşamlarını seslendirmeleri. Ne aşklar varmış, ne güzel eleştirmiş sistemi dediğimiz o dönemin şarkılarına imrenerek ve özleyerek dinliyoruz. Her geçen gün geçmişi özleyerek geçiyoruz. Sanıyoruz ki eski bugünden güzel. Şarkılar da sokaklar da yemekler de İstanbul da aşklar da dostluklar da... Belki de öyleydi kim bilir! Ama eskiyi bir yönüyle her zaman taçlandırma eğilimimiz var. Bugün aşk hâlâ yerli yerinde duruyor ve duygularımın kumandası hâlâ Sezen Aksu, Nilüfer, Nükhet Duru ve Ajda Pekkan’da. Bir diğeri de eskiden şarkı dinlemek için özel zaman ayırırken şimdi başka bir işle uğraşırken arkada çalan bir müzik var artık. Bu durum ve bu eğilim müziğin üreticilerini de yönlendiriyor. Arka planda çalabilecek, hızlı üretilebilen ve tüketilebilen müzikleri de doğuruyor. Dinleme alışkanlıklarının değiştiği bu dönemde her şey çok hızlı. Müziği üreten için de müziği dinleyen için de. Dolayısıyla eskinin telaşsız müzikleri bugün bize iyi gelmeye devam ediyor. Bugünün de telaşsız, güncel trendlere göre değil de gönlüne göre müzik yapan çok güzel müzisyenler var onlar da zamansız krallar ve kraliçeler olarak yerini alacak. Zaman hepsini bir gün yanyana getirecek.