PazarSanat antika pazarında

Sanat antika pazarında

08.06.2025 - 02:00 | Son Güncellenme:

Feriköy antika pazarında 21. yüzyıldan bir tezgahı fark etmemek olanaksız. Porselenlerin, çevirmeli telefonların arasında rengârenk illüstrasyonlar hemen baş kaldırıyor “merhaba bugün” diye. Tezgahın başındaki genç sanatçı adayı Baha Tunç Kurupınar’la sohbete başlıyoruz hayırlı işler diyerek.

Sanat antika pazarında

Seyhan Akıncı - Tezgahların üzerinde dolaşan güneş yazın sıcak müjdesini taşıyor. Meraklıları seramik çay takımları, kilimler, plaklar arasında huşu içinde geziniyor. Feriköy antika pazarında her şey başka bir yüzyıldan... Tüm bu eskiliğin arasında rengarenk bir tezgah. Tezgahın başında bir genç. İlgiyle bakan gözlere “Hoş geldiniz, hepsi benim çizimlerim” diye sesleniyor. Antika pazarının “Gel ablacası” yani.. Baha Tunç Kurupınar 25 yaşında. Kendi ifadesiyle işten güçten üniversiteden bir türlü mezun olamayanlardan. Okulda yedinci senesi. Sakarya Üniversitesi’nde Görsel İletişim Tasarımı öğrencisi. Bir yandan da reklam sektöründe çalışıyor ve art direktörlük yapıyor.

Haberin Devamı

Bir şeyler çizmek, çizgilerin diliyle hikâyesini anlatmak istiyor. NFT’nin ortalığı kasıp kavurduğu dönemlerde çalışmalarını oraya taşımış. Şimdi ise o kadim soruya yanıt verircesine sanatını halkın içinde sergiliyor. Baha Tunç Kurupınar’ın tezgahına yanaşıyor ve onunla sohbet etmeye başlıyoruz. “NFT’nin bitmesiyle orayı bıraktım. Bundan yaklaşık bir buçuk yıl önce Mamut Art Project sergisine gittim. Orada Toy Artist diye bir ekibin standını gördüm. Sanat oyuncakları yapıyorlardı. Onu gördüğümde bu benim için bir oyun alanı olabilir dedim. Bu ilham oldu. Sonra oturdum, araştırdım. Bu art toyları yapan insanların hepsi birer illüstratör. Bir tarzları var, insanlar bu isimleri tarzlarıyla biliyor. Benim de önce bu tarzı bulmam, sonra da insanlara bu tarzı göstermem, ondan sonra da bu figürleri yapmam lazım diye oturdum çizim masama. Ve her gün bir şeyler çizmeye başladım tarzımı bulmak adına. Çizdiklerimi Instagram’a atmaya başladım. O esnada bir stil kargaşasına girmiştim. Bu ben miyim? Çizimlerim yeterince iyi mi? gibi. Böyle yaratıcı süreç sancıları diyeyim. Ondan sonra bir şekilde paylaştığım çalışmalar insanlara ulaştı. Ve bunları nereden alabiliriz soruları almaya başladım. Çalışmalarımı satışa çıkardım. Ve Baha.img markası artık fonlanabilir ve kendini yürütebilir bir noktaya geldi.” 

Haberin Devamı

“Tarzım grafik çorbası” 

Baha Tunç Kurupınar, reklamcılık ve tasarımcılık tecrübesinin farkını ortaya koymasında işine yaradığını söylüyor: “Bu işe başlarken kendime bir söylem aradım. Support your local art dealer dedim kendime. Bütün hikâyeyi bunun üzerine kurdum. Bu pazar da aslında support your local art dealer kısmıyla çok örtüşen bir yerde olduğu için karar verdim bunu yapmaya. Esasında eserlerimi satabileceğim farklı pazar yerleri arayışındaydım; internet, online pazar yerleri... Derken neden gerçek pazar yeri olmasın deyip araştırmaya koyuldum. Ve ertesi günü ilk pazarıma çıktım.”

Genç sanatçı adayıyla çıktığı yedinci pazarında konuşuyoruz. İki haftada bir ya da ayda bir tezgah açtığını söylüyor. Sanatını ise şöyle tanımlıyor: “Aslında sanatımı ve stilimi grafik çorbası olarak adlandırıyorum. Çünkü özünde bir illüstratör değilim. Bir grafik tasarımcıyım. İllüstrasyon yapabildiğim ve kullanabildiğim becerilerimden. Sanatımda mümkün olduğunca ben ve benim gibi insanlara hitap etmeye çalışıyorum. Bu sanat girişimim aslında bir mücadele.” 

Haberin Devamı

“Sanat erişilebilir olmalı” 

Sosyal medya epeydir bir pazara dönüşmüş olsa da gerçek bir pazarın etkisi farklı olsa gerek. Baha Tunç Kurupınar bu farkı, “Sosyal medyada sadece etkileşimleri verebiliyoruz. Evet, mesajlar oluyor. İnsanlarla etkileşim kuruyoruz. Ama pazarda sosyal medyada beni göremeyecek insanlar da bulunuyor. Sanatın ulaşamadığı yerlerdeki potansiyelini çok merak ediyorum. Burada sanatla ilgisi olmayan bir insan bunu görüp etkileniyor. Belki alıyor, evine götürüyor ve onun hayatına eşlik ediyor eser. Ben orada olmak istiyorum. Yani pazara çıkmamın en büyük motivasyonu bu. Bugün sosyal medyaya ayda beş bin liralık bir reklam bütçesi ayırsanız bir galeride ulaştığınızdan daha fazla insana ulaşıyorsunuz. Galerideki sanat eserleri genel olarak erişilebilir değil. Sanat pahalı bir şey olabilir. Galerilerdeki eserleri alamasa bile beğenecek insanlar onları göremiyorlar. Erişilebilir değiller. Sanat görünür olmak istiyorsa erişilebilir olmalı. Bu düşünceyle çıktım yola.” 

Haberin Devamı

“Burada çok orijinal insanlarla tanıştım”

Reklamcılık reflekslerinden sıkça söz ediyor sohbetimiz esnasında Kurupınar, ben de soruyorum: Peki pazarda olmanız reklamcı refleksiyle ortaya çıkan bir şey mi? “Aslında hayır diyemem buna. Çünkü pazar inanılmaz ucuz bir açık reklam alanı. Çok fazla insan var. Yani reklamcılık refleksim bunun mantıklı olacağını söylüyordu ve deneyimlerim bunu doğruladı. Pazarda çok orijinal insanlarla tanıştım. Birisi geliyor muhabbet edip, takipleşiyoruz. Bir bakıyorum ünlü bir şef çıkıyor. Hepimizin tanıyabileceği influencerlar geliyor. Küçüklüğümde, gençliğimde takip ettiğim rapçiler. Yani normal hayatımda ya da sosyal medyadan çok ulaşamayacağım insanlarla burada yüz yüze gelip tanışabiliyorum.” Konuşurken ayağımın uğurlu geldiğini de anlıyorum: “Antika pazarının kendine has bir kitlesi var. Instagram’dan alamayacağın iş birliği tekliflerini bugün aldım. Sadece bugün üç tane marka iş birliği teklifi aldım.”