Pazar“Hayalim dünyayı dolaşacak bir sergi”

“Hayalim dünyayı dolaşacak bir sergi”

26.01.2025 - 02:01 | Son Güncellenme:

Osmanlı’nın ilk fotoğrafçılarından Sébah&Joaillier’nin hikâyesini “Sarayın Gözleri” kitabıyla anlatan ailenin beşinci kuşak üyelerinden Fabrizio Casaretto, “Hayallerimden biri dünya çapında tur atacak bir sergi” diyor

“Hayalim dünyayı dolaşacak bir sergi”

Seyhan Akıncı - Fransız Nicéphore Niépce’nin dünya tarihindeki ilk fotoğrafı çekmesinden sonra Osmanlı’nın başkenti İstanbul da gezici fotoğrafçıların uğrak noktalarından biri oldu. Henüz 1840’larda birçok gezici fotoğrafçı bu büyük şehri fotoğraflamak için yollara düşerken Osmanlı’nın gayrimüslim tebasında da fotoğrafçılık merak uyandırmaya başlamıştı. Osmanlı’nın ilk fotoğraf stüdyolarından Sébah&Joaillier’nin hikâyesini anlatan ve Mundi etiketiyle yayımlanan “Sarayın Gözleri” bizi Pascal Sébah’la 1857’de başlayan bu görsel masala davet ediyor. Ailenin beşinci kuşak temsilcilerinden Fabrizio Casaretto’nun kaleme aldığı roman, 1885’te başlayan Sébah&Joaillier ortaklığının etrafında son dönem Osmanlı’nın ve İstanbul’unun da fotoğrafını çekiyor. Dünyadan birçok ödüller alan ve 1974’e kadar ayakta kalmayı başaran Sébah&Joaillier Fotoğraf Stüdyosu’nun hikâyesini romanın yazarı ve aynı zamanda aile üyesi olan Fabrizio Casaretto ile konuştuk.

Haberin Devamı

- Sébah&Joaillier Fotoğraf Stüdyosu efsanesi 1974’te bitiyor. Bu efsane tamamlandığında siz henüz 2 yaşındasınız. Peki, bu hikâyenin peşine düşme fikrini ateşleyen şey neydi?

Ben küçükken bahsediliyordu evde Foto Sébah vs şeklinde bir konudan. Fakat hiç kimse bu konuya değinmemiş. Benim de tabii değinmedikleri için hiç önemsediğim bir konu değildi. Ne zaman ki 30’lu yaşlarıma geldim, Levantenlerle ilgili bazı organizasyonlar yapıyorduk. O toplantılar esnasında fotoğrafçılardan, mimarlardan bahsediliyordu. Sébah&Joaillier adı geçince tanıdık geldi. Sonra anneme sordum. Çünkü anne tarafından gelen bir aile uzantısı bu. Ve biraz anlattı fakat onun da fazla bilgisi yoktu. Bir gün mezarlıkta cenaze sonrası yürürken “Bak işte Foto Sébah. Daha önceki nesillerde fotoğrafçılık yapmış. Fakat bunun ortağı bizim büyük babamız” dedi. Soyadı Joaillier. Pascal Sébah’ın mezarının biraz ilerisindeydi Joaillier’nin mezarı. İlk defa orada gördüm ve araştırmaya başladım. O zamanlarda internet daha yeni gelişiyordu. Levantenlerle ilgili konferanslarda tanıştığım insanlardan aldığım bilgilerle de bu konuyu derinlemesine araştırmaya karar verdim. Baktım evde ne var ne yok. Aile albümlerinde aile fotoğrafları çıktı.

Haberin Devamı

- Aile ağacı oluşturmaya başlamışsınız...

Evet, internet üzerinden MyHeritage.com’u kullanarak aile ağacını yapmaya başladım. Aile ağacına bir isimle başladım. Bugün 600 isim var. Fransa’da biri çıktı ki fotoğrafçının abisinin torunu. Oradan bana çok bilgi geldi. Belediyelerden vs. Puzzle’ın parçalarını ufak ufak birleştirmeye başladım. Tabii bir avantajımız da kiliselerde, mezarlıklarda çok geriye gidebiliyoruz. Arşivler çok eskiye dönüyor. Bilgiler edinebiliyorsunuz. Böyle böyle gelişti ve ilk fotoğraflarımı yine 30’lu yaşlarımda aldım. Hatta bana “Kendine bir koleksiyon yap,” demişlerdi. Öyle bir alışkanlığım da yoktu. Online mezatlar başlayınca ulaşmaya başladım. Önce İstanbul’da müzayedeevlerinde efemeralar ve fotoğraflar aldım sonra yurt dışına yöneldim. Fotoğraf stüdyosu yurt dışına çok fotoğraf göndermiş. Geçen gün baktığımda 93 farklı noktadan satın alma yapmışım. Bunların 3’te 2’si yurt dışı. Arjantin’e kadar uzanmışım. Bu alımlarım ticaret amaçlı değil, bir şekilde mirası koruma çabası. Sadece bizim aile mirasımız değil, Osmanlı mirasını koruma da aynı paralelde gidiyor.

Haberin Devamı

“Hayalim dünyayı dolaşacak bir sergi”

- Kaç fotoğraf var toplamda?

Bende tekil yaklaşık 980 tane var. Bine yaklaştı artık. Bin olur herhalde bu sene. Kataloglarına baktığınız zaman zaten toplamda 1300-1400 tane fotoğraf gözüküyor. Onların çoğu zaten bende var. Bazılarına ulaşmak artık imkânsız çünkü yoklar. Camları zaten yoktur. Ve onlara ulaşmak imkânsız.

- Sizde hiç cam negatif var mı?

Cam negatifin bugünlere gelmesi çok zor. Şanslıyım ki bende iki tane var. Onların fotoğrafları da bu odada asılı. Onlar orijinal fotoğraflar. Orijinal dediğim antika fotoğraf değil. Kerim Suner’in Kızıl Toprak’ta bir stüdyosu var. Kendini bu eski antika fotoğraflara adamış. Hatta eski usulde kutularla gidip çekiyor. Bu kâğıtlara en yakın kağıdı bulmaya çalışıyor. Bunlar pamuk bazlı kâğıtlar. En yakın kâğıdı bulup onu o günkü şartlarda basmaya çalışıyor. Bu iki cam negatif bir şekilde elime geçti. Bu iki tane negatif çok iyi durumda. Kerim Suner ile stüdyosunda bastık.

Haberin Devamı

- Koleksiyonunuzla ilgili en büyük hayaliniz nedir?

Kızımın ileride ne yapacağını bilmiyorum. Şu an çok küçük. Hayatta olduğum süreceki hayallerimden biri dünya çapında tur atacak bir sergi. Bunun için bir sponsora ihtiyaç var. Metropollerde; Paris, Londra, New York, Tokyo gibi önemli şehirlerde açılacak bir sergi isterim. Belki her yerde 2-3 ay kalabilir, 5 ay bilemiyorum. Belli bir konseptte dünyayı dolaşacak bir sergi, bir expo hayalim.

- Ailenin hikâyesini ekrana taşımak gibi bir planınız var mı? 

Bunu bir film veya bir dizi ya da bir mini dizi olarak düşünebilirim. Kafamda bir film var ama bu dijital platformda bir dizi de olabilir.

- Uzun bir yazım süreci olmuş sanırım...

Benim finansal kitabım 2017’de çıktı. Onu bitirdikten sonra 2017’de bu kitaba başladım. Aklımda vardı böyle bir şey yapmak. Fakat uzun bir süre dokunmadım. Koleksiyon kitabı araya girdi. Koleksiyon kitabını yaparken sürekli bir fikir geliyordu romanla ilgili. Onları da not ediyordum. Koleksiyon kitabı bitmeden romanı yazmaya başladım. Kitabın künyesinde ismi de var Özlem Doğan Küçük’le birkaç aylık bir süreç geçirdik. Bana çok güzel fikirler verdi. Bu fikirlerin en önemlisi beş duyunun kitaba girmesiydi bence. Aslında hikâyenin temelinde rahmetli büyükannemin anlattıkları var. Onun anlatımı gibi bir roman yaptım.

Haberin Devamı

- İstanbul’daki büyük yangınları da hatırlıyoruz romanla. Fotoğraflar var mı?

Yangın sonrası fotoğraflar var. Yangın esnasından yok. Ben görmedim en azından. 1870 Büyük Beyoğlu yangını hem inşaatlarda hem sigorta açısından çok ciddi devrimler yarattı. Sigorta yapılmayan şeylere sigorta başladı. Bizimkilerin iki üç yerde stüdyoları vardı. Çiçek Pasajı tarafındaki stüdyo yanmış. Çok ciddi bir hasar veriyor ne varsa kül olmuş. Çok ciddi bir hazine yok oldu. 1870 dediğiniz zaman Sébah’ın ilk dönemi komple gitti. Koleksiyonumda çok nadir eser kategorisine sokabileceğimiz ve muhtemelen tek kopyasının bende olduğu fotoğraflar var.

“Hayalim dünyayı dolaşacak bir sergi”

‘‘Hayran kalınacak fotoğraflar’’

- Koleksiyonda favori fotoğrafınız hangisi?

Favori fotoğrafınız var mı diye sorulduğu zaman cevabım: Favori fotoğraflarım var oluyor. Çünkü bir tane olması imkânsız. Hakikaten hayran kalınacak fotoğraflar var. Büyükada’daki iskele fotoğrafı vardır. Vapur yanaşmış gibi. O benim favori fotoğraflarımdan bir tanesidir. Büyükada iskelesinin ahşap olduğu bir dönemden. Yandan çarklı Şirketi Hayriye vapurlarından bir tanesinin yanaşmış olduğu bir anda çekilmiş. Bir de seyyar pilav satıcısının olduğu bir fotoğraf var. Tam hangi sokakta çekildiğini bilemiyoruz ama eski İstanbul’da muhtemelen. İki dilenci oturmuş, satıcı onlara pilav veriyor. Dilenci oldukları fotoğrafın künyesinde yazıyor. Duvarda asılı kellelerden etli yapıldığını da öğreniyoruz.