30.07.2023 - 02:00 | Son Güncellenme:
Duygusal, fiziksel hatta toplumsal sağlığımız için dosta, dostluklara ihtiyacımız vardır. Sosyal bir varlık olarak dostluğa her zaman derin anlamlar vermişizdir. Ancak her toplumun, her çağın kendine göre kriterleri, sadakat, cömertlik, sevgi, ahlak anlayışı ve buna uygun bir dostluk tanımı olmuştur. Dolayısıyla dostluğun anlamı, toplumsal değerler, kültürel normlar ve bireysel deneyimlerdeki değişiklikleri yansıtacak şekilde zaman içinde evrim geçirmiştir.
Antik çağlarda dostluk, sadakat, güven, anlayış ve empatiye dayalı erdemli bir bağ olarak görülmüş ve büyük saygı görmüştür. Örneğin Aristoteles, gerçek dostluğun temeli olarak karşılıklı ilişkilerin ve sevilen kişinin iyiliğini istemenin önemini vurgulamıştır. Bu kriterlere uyan dostluklar yapay zekaların ve robotların hayatımıza girmeye başladığı modern toplumda dahi hâlâ var ve muhtemelen de olmaya devam edecek. Ancak ben bireyselciliğin bir ideolojik duruş olarak yüceltildiği günümüz toplumunda dostluklardan çok arkadaşlıkların hatta tanışıklıkların ilişkilerin merkezinde yer aldığını düşünüyorum. O dostluk diyebileceğimiz mükemmel arkadaşlıkların yerini fayda ve zevk alma güdüleriyle oluşan arkadaşlıkların aldığını gözlemlemekteyim. İlişkilerin bu kadar yüzeyselleşmesinin nedeni ise bence modern toplumda geleneksel topluma göre her gün çok daha fazla kişiyle temas halindeyiz ama bu temasların süreleri daha kısa, dolayısıyla derinlikleri yok.
Özellikle sosyal medya çağında arkadaşlığın anlamı büyük bir erozyona uğradı. Instagram’da kullanılan en fazla hashtag’lerden birkaçı arkadaş, bro (kanka), BFF (sonsuza kadar en iyi arkadaş) gibi kelime ya da kısaltmalar, sıradan tanıdığımız birini Instagram’da çok kolay böyle etiketleyebiliyoruz. Bu kadar kolay ağza kullanılan kelimenin içerdiği anlam bir o kadar kolay boşalıyor.
EN ÖNEMLİ KRİTER
Fiziksel uzaklık ya da başka nedenlerle temaslar kesintiye uğramış olsa bile bir araya gelindiğinde aynı derinlikle ilişkinin devam edebilmesi dostluğu arkadaşlıktan ayıran en önemli kriterlerden birisi olsa gerek. Bir dostluğu tesis edilebilmek için güven, karşılıklı anlayış, duygusal destek, çoğu zaman benzer kültürel sermayeye sahip olmak gibi kriterler akla gelir. Bir başka önemli kriter yüz yüze temasların sıklığı ve yoğunluğudur. Bir de hayatımızın daha önceki dönemlerinde başlayan ilişkilerin sonraki zamanlarda kurulan ilişkilere göre daha güçlü olma ihtimali var. Bu nedenle bir arkadaşlığın dostluğa evirilebilmesi için ona yatırım yapılması, güven, sadakat ile test edilmesi, duygusal bağlar kurulması gerekmekte ve bütün bunlar da uzun vadeli süreçler. Kısa zamanda dostluğun temelleri atılabilir, ama inşası uzun zaman alır.
KLAVYE ARKADAŞLIKLARI
Eskiden arkadaşlarımızı bizzat fiziksel olarak temas ettiğimiz sosyal çevrenin içinden bulurduk. Mahallemiz, okulumuz, sınıfımız, iş yerimiz arkadaş edinme mekanlarıydı. Bu kişileri bize bağlayan sadece düşünceleri değildi. Konuşma biçimleri, ses tonları, kıyafetleriyle bir bütün olarak muhtemelen farkına varmadan onları değerlendirir ve arkadaş olurduk. Ancak sosyal medya ve özellikle gençlerin oynadığı çevrimiçi oyunlar aracılığıyla klavye arkadaşlıkları doğdu. Artık anonim kimliklerin çeşitli uygulamalar aracılığıyla özenle yarattığı imajlarla arkadaş oluyoruz.
Sosyal medya aracılığıyla binlerce kişiyle sanal temasa geçme ihtimalimiz var. Her gün sadece merhaba dediğimiz, beğeni attığımız, bazı konularda tartıştığımız yeni tür bir arkadaşlık ortaya çıktı. Bu tamamen olumsuz bir şey de değil. Zayıf bağlarımızın olduğu bu sanal arkadaşların bizi yeni fikirlerle tanıştırma, yeni sosyal ağlara katma potansiyelleri de var. Ancak şu da bir gerçek ki dijital sosyal ağlardaki sanal arkadaşlıklar derinlikten yoksundur. Sanal arkadaşların sayısı ile kurulan ilişkilerin niteliği arasındaki çelişkiyi en iyi gösteren örnek 2010 yılı Noel gecesi yaşandı. 42 yaşındaki İngiliz Simone Back, Facebook’taki 1082 arkadaşına “bütün ilaçlarımı aldım, birazdan öleceğim, herkese elveda” mesajını gönderdikten sonra intihar etti. Mesajı gören hiçbir arkadaşı ne Back’i görmeye gitti, ne de acil servisi aradı. Bunun yerine 148 tane yorum gönderdiler.
ANONİM DOSTLUKLAR
İşin ilginç yanı bir yabancı da dertlerinizi açabileceğiniz kısa süreli yakın bir arkadaşa dönüşebilir. Tesadüfen temasa geçilen ve organik bir ilişkinin olmadığı yabancıya “samimi olunan herkesten itinayla saklı tutulan meseleler hakkında, bir günah çıkarmayı andıran şekilde,” sırlarınızı aktarabilir, duygularını ifşa edilebilirsiniz. Trendeki yabancı fenomeni olarak da adlandırılan bu durumda kamusal alanda tanıştığımız bir yabancıya sosyal çevrenin, potansiyel olumsuz yargıları tarafından töhmet altına alınmadan duygularımızı aktarabilir ve “rahatsız edici” düşüncelerimizi ifade edebiliriz. Günümüzde böylesine kısa süreli arkadaşlık rollerine soyunan yabancıları sanal sosyal ağlarda buluyoruz. Anonimliğin verdiği rahatlıkla yabancılara en yakın dostumuzmuş gibi iç dünyalarımızı paylaşıyoruz.
DOSTLUKTA CİNSİYET FARKI
Modernleşmeyle beraber toplumsal cinsiyet rollerinde önemli gelişmeler olsa da yine de her iki cinsiyetin arkadaşlık kurma biçimlerinde önemli farklar mevcut.
Daha dar sosyal ağların içindeki kadınlar daha samimi ve duygusal olarak destekleyici arkadaşlıklara sahip olma eğilimindeler. Sosyal hayatın içinde kadınlara göre daha aktif olan erkekler ise daha büyük, daha hiyerarşik sosyal gruplara öncelik veriyorlar. Geleneksel eril normların hakim olduğu sosyal hayat genellikle kendine güveni, duygusal metaneti ve bağımsızlığı vurguluyor. Bu da özellikle erkekleri yakın arkadaşlıklar aramaktan ve geliştirmekten caydırıyor. Sonuçta erkekler daha fazla etkinlik temelli veya ortak ilgi alanlarına dayalı adeta tematik arkadaşlıklar kuruyorlar. Tribün arkadaşı, av arkadaşı, oyun arkadaşı gibi, kadınlar ise arkadaşlıklarında her konuda daha fazla kendini açma ve duygusal paylaşımda bulunma eğiliminde oluyorlar. Bu durumda kadınlar arası ilişkiler erkeklerinkine göre daha derin ve anlamlı oluyor. Kadınlar dost, erkekler ise arkadaş oluyor.
MUTLULUKLA İLİŞKİSİ VAR
Son yıllarda yapılan birçok çalışma ekonomik refahtan öte kaliteli sosyal ilişkilerin olduğu toplumların mutluluk düzeylerinin daha yüksek olduğunu göstermekte. Bu nedenle dünyanın en mutlu toplumları en zengin değil insanlar arası güvene dayalı ilişkilerin olduğu toplumlar. Mutluluğa giden yol, kaliteli bir sosyal çevreden, dostlar ve arkadaşlarla çevrili bir hayattan geçmektedir. Birçok araştırma sosyal sermayesi zengin olan, dostlarının her durumda yanında olacağına inanan insanların hayattan daha fazla tat aldığını, kendilerini güvende hissettiğini, daha uzun yaşadığını ve mutlu olduğunu gösteriyor.
TOPLUMLARIN YARARINA
Dostluk üzerine harikulade bir risale yazan Romalı devlet adamı Cicero’ya göre dostluk aynı zamanda sosyal uyumda, bireylerin ve toplumların gelişiminde de önemli bir rol oynar. Dostluk, kişisel ilişkilerle sınırlı olmayıp eşitler, uluslar, topluluklar, ırklar ve dinler gibi çeşitli alanlara uzanır. Bu nedenle Cicero ‘eğer arkadaşların karşılıklı sevgisi dünyadan kaldırılsaydı, var olmaya devam edecek tek bir ev, tek bir devlet kalmazdı’ diyerek bizi erdemli olmaya ve dostluklar kurmaya davet eder.
GENÇLER YALNIZLAŞIYOR
Gençlik çağlarında sosyal etkileşimler için daha fazla imkân ve zamanımız olmakta. Bu nedenle yeni arkadaşlıklar ve dostluklar kurma ihtimalimiz çok daha yüksek. Ancak Kovid-19 sürecinde sadece orta ve ileri yaş grupları değil gençler de sosyal izolasyon nedeniyle yalnızlaştılar ve sosyal ağlar aracılığıyla yeni arkadaşlık biçimleri geliştirmeye başladılar. Tüm sosyal ağların hem katılımcı sayısı hem de katılımcıların ağlarda geçirdiği süre arttı. Bu durumun yaratacağı en önemli sonuç derinlikten yoksun arkadaşlıklar, yalnızlaşan, yalnızlaştıkça da sosyal uyum kabiliyetlerini kaybeden, toplumla olan bağları zayıflayan bireyler. Büyük resimde dostsuz insanların olduğu toplumlarda bireyci intiharlardan, sosyal davranış bozukluklarına ve suça kadar çok farklı toplumsal sorunlarla karşılaşabiliriz.