Pazar‘Cicim’in izinde 15 yıl

‘Cicim’in izinde 15 yıl

11.05.2025 - 02:01 | Son Güncellenme:

“Cicim” yakınlarının ona seslenme şekli. Ama tarih ona ülkemizin ilk Müslüman Türk kadın fotoğrafçısı olarak sesleniyor. Naciye Hanım’ın eserlerine silik damgalar üzerinden iz sürerek ulaşmayı başaran fotoğraf tarihçisi Gülderen Bölük ile hikâyesini yazdığı Naciye Hanım’ı ve dönemi konuştuk

‘Cicim’in izinde 15 yıl

Seyhan Akıncı - Balkan Harbi zamanları. Osmanlı subaylarından İsmail Hakkı Bey Üsküp’teki evine gelir eşi Naciye Hanım ve çocuklarını tuttuğu at arabasına bindirir apar topar ve İstanbul’a doğru yola çıkarlar. 1913’te Pâyitahta geldiklerinde Beşiktaş’ta bir konağa yerleşirler. Ardından patlayan I. Dünya Savaşı ve cephelerde geçen ömürler... Naciye Hanım bu yoksulluk döneminde başka bir fotoğraf görür baktığı yerden. Eşinin evlerinin üst katında kurduğu fotoğrafhaneyi çalıştırmaya karar verir, iş evdeki gümüş tepsiyi elden çıkarmaya varınca. Yaşadıkları konağın önüne “Türk Hanımlar Fotoğtrafhanesi - Naciye” yazan bir tabela asarak başladığı çalışmaları onu ilk Müslüman Türk kadın fotoğrafçı olarak kayıtlara geçirir. Sultan Reşad’ın torunlarına da ders verir halktan kadınlara da...  Çalıştırdığı fotoğrafhanede tam 12 yıl kadrajına hikâyeler sığdıran Naciye Hanım’ın hikâyesi fotoğraf tarihçisi Gülderen Bölük’ün uzun yıllar süren çalışmalarının ardından Everest’ten çıkan “Cicim” kitabıyla kayda alındı. Şimdi sayfaları çeviriyor ve Naciye Hanım’ın çektiği fotoğraflar eşliğinde hem İstanbul’a hem de ülkemizin ilk kadın fotoğrafçısına bakıyoruz.

Haberin Devamı

- Sizinle bundan dört yıl önce “Foto Müze” podcast’inizi konuşmak üzere bir araya geldiğimizde ilk Müslüman Türk kadın fotoğrafçımız Naciye Hanım’ın çektiği karelere iz sürerek ulaştığınızı anlatmış ve onunla ilgili bir kitap projenizden söz etmiştiniz. Bugün o kitap “Cicim” elimizde. Kitap ortaya çıkarken neler yaşadınız?

Naciye Hanım’la ya da ailenin ona hitap ettiği gibi söylersek Cicim’le ilgili çalışmalarımın başlangıcı 15 yıl geriye gidiyor ama son dört yılda ivme kazandı. Bu dönem yazıların toparlanması, görsellerin düzenlenmesi ve yayınevindeki süreçlerle geçti. “Cicim” gibi monografik çalışmalarda son dokunuşlar pek bitmiyor. En azından benim için öyle oldu. Geride kalanlarla yaptığım röportajlarda şunu fark ettim; onların hafızasını ortaya çıkarmak için çok sabırlı ve ısrarlı olmalısınız. Aynı soruyu farklı bağlamlarda ve farklı şekillerde tekrar tekrar sormalısınız. Bazen onlara önemsiz gelen mevzular, çalışma için çok değerli olabiliyor. Ben de kitabın baskıya gideceği son dakikaya kadar, her fırsatı değerlendirdim ve esere katkı sunacak her bilgiyi kullanmaktan geri durmadım.

Haberin Devamı

‘Cicim’in izinde 15 yıl

- Naciye Hanım’ın fotoğrafla ilişkisi nasıl başlıyor ve bu süreç nasıl profesyonelliğe evriliyor?

Naciye Hanım’ın eşi İsmail Hakkı Bey, bir Osmanlı subayı, aynı zamanda sanatın birçok alanına ve fotoğrafa ilgi duyan biri. Viyana’dan getirdiği makine ve gereçlerle, yaşadıkları konağın çatı katında bir fotoğrafhane kuruyor. Profesyonel stüdyoları aratmayacak şekilde tertip ettiği bu yerde tüm aile keyifli zamanlar geçiriyorlar. Naciye Hanım da bu süreçte öğreniyor fotoğraf çekmeyi. Ancak ardı arkası kesilmeyen savaş yılları nedeniyle Naciye Hanım da maddi güçlükler çekmeye başlıyor. Cepheden cepheye koşan eşi İsmail Hakkı Bey eve çok az gelebiliyor. Çoğunlukla da yaralanınca... Böylesi bir dönemde devletin ödediği maaşlar da aksayınca Naciye Hanım bir şeyler yapmak zorunda hissediyor. Fotoğrafçılıkla ilgili zaten var olan bir düzeni profesyonel hâle getirmeye karar veriyor. Yaşadıkları konağın önüne “Türk Hanımlar Fotoğrafhanesi - Naciye” yazan bir tabela asarak çalışmalarına başlıyor 1918’de.

Haberin Devamı

- Şu ana kadar Naciye Hanım’a ait kaç fotoğrafa ulaşabildiniz?

Kitapta, onun kamerasından çıkmış 68 adet fotoğraf yer alıyor. Müzayedelerde çok nadir karşımıza çıktığı için ulaşılan sayı hiç azımsanmamalı. Onun çalışmaları hakkında bize önemli bilgiler veriyor. Üstelik bu kitaptan önce literatürlerde, Naciye Hanım’ın fotoğraflara damga basmadığı, bu sebeple hiçbir fotoğrafının günümüze ulaşamadığı bilgisi var, bu da fotoğrafların kıymetini bir kat daha artıyor. Dolayısıyla Naciye Hanım, Türk fotoğraf tarihinde tek bir eserine dahi ulaşılamamış, hakkında çok az şey bilinen, sisler arkasındaki bir figürken, artık hayat öyküsü ve çalışmalarıyla ete kemiğe bürünmüş gerçek bir varlığa dönüştü. Ayrıca kitapta aile albümlerinde yer alan fotoğraflar da bulunuyor. Naciye Hanım’ın çocukları dönemin sanat dünyasında yer alan isimler. Oğlu ilk heykeltraşlarımızdan Nusret Suman. Kızı, ilk modacılarımızdan Nedret Ekşigil. Doğal olarak çevrelerinde her zaman dönemin en önde gelen simaları, sanatçı dostları oluyor. Bu kişiler aile fotoğraflarına yansıyarak bize başka bir perspektiften ulaşıyorlar.

Haberin Devamı

- 1918’den fotoğrafçılığı bıraktığı 1930’a kadar stüdyo nerelere taşınıyor?

Naciye Hanım’ın ilk fotoğrafhanesi, Beşiktaş’ta yaşadıkları konağın çatı katı. Fakat birkaç yıl sonra Beyazıt’a taşınıyorlar. Çünkü işgal İstanbul’unda o bölgede yoğunlaşan bir yabancı potansiyeli var. Buradaki fotoğrafhane de ilgi görüyor. Özellikle Fransız hanımların sık sık geldiğini ve siyah çarşaflar içinde poz vermekten çok keyif aldıklarını söyleyebiliriz.

- Stüdyo dışında da dikkat çekici yerlerde çekimler yapmış...

Naciye Hanım’ın fotoğrafhane dışındaki çalışmaları elimize ulaşmadıysa da bu bilgiye sahibiz. Kendisi ilk andan itibaren sünnet, evlilik gibi törenlere davet ediliyor. Bu özel günler fotoğrafçılar için önemli bir gelir kapısıydı. O da asistanıyla birlikte törenlerin yapıldığı mekânlara giderek, bu özel günleri fotoğraflarıyla kaydediyor. Naciye Hanım’ın siyasi bir figür olduğunu ve miting alanlarında da çekimler yaptığını belirtmek isterim. Aslında kaybedilen topraklar, sayısız insanın yaşamını kaybettiği göç yolları, art arda yaşanan savaşlar ve işgaller karşısında hiç kimsenin kayıtsız kalamayacağını, herkesin siyasetin ortasında olduğunu söylemek daha doğru olacak. Naciye Hanım da öyle... O dönemin kadın dernekleriyle iç içe çalıştığını, etrafını örgütlediğini, ellerinde bulunan eski giyecekleri söküp, sabahlara kadar eldiven, atkı ördüklerini, geceleri Kumkapı’dan kayıklara vererek cepheye, askerlere gönderdiklerini söylemeden geçmeyelim.

Haberin Devamı

Diğer kadın fotoğrafçılar Muzaffer ve Adviye Hanım

- Naciye Hanım’dan esinlenen ve benzer şekilde fotoğraf çekmeye başlayan Müslüman kadınlar var mı?

Şu anki bilgiler ışığında konuşursak, Naciye Hanım’dan başka  profesyonel olarak fotoğrafçılık yaptığı kayda geçmiş iki kadın daha var. Muzaffer Hanım ve Adviye Hanım. Adviye Hanım bugün için neredeyse sadece bir isimden ibaret. Muzaffer Hanım ise Süs dergisinde çıkan ilandan anlaşıldığı kadarıyla Naciye Hanım’dan sonra fotoğrafçılığa başlamış bir isim. Fakat hepsi araştırılmaya muhtaç...

Ama amatör olarak fotoğrafçılık yapanların sayısı, elbetteki çok daha fazladır. 

Sultan Reşad’ın torunlarına fotoğraf dersi

- Saraya girip çıkabilen ve paşa çocuklarına fotoğraf dersleri verecek kadar da işini ileri götürüyor…

Naciye Hanım fotoğrafhanesinde, halktan gelen ve fotoğrafçılığa merakı olan kadınlara dersler veriyor. Bu çok önemli. O dönemde yaşayan kadınların bir erkekten fotoğrafçılık dersi alması zor çünkü. Yanı sıra Sultan Reşad’ın torunlarına da dersler veriyor. Haftada iki kez de harem ağalarıyla sultanlar gelerek, Naciye Hanım’ın fotoğrafhanesinde, karanlık odaya giriyorlar. Yani fotoğrafı çekmekten başlayarak, negatiflerin banyosundan tab edilmesine kadar her şeyi öğretiyor onlara. Sarayla olan ilişkilerinde profesyonel  bir çizgide ilerlediğine şüphe yok. Ama halka verdiği derslerden para almadığını zannediyorum. Çünkü o dönemde hemen her stüdyonun ilanında ‘meccanen’ fotoğrafçılık dersleri verildiği  bilgisi yer alıyor. Ama Naciye Hanım’dan ders alanlardan stüdyo açan var mı bilemiyoruz.