Geri Dön
Sosyal medyanın 'gerçek yüzü'nde ne saklı?

Sosyal medyanın 'gerçek yüzü'nde ne saklı?

Sosyal medya kullanımı tüm dünyada azımsanmayacak bir yere sahip. Gelin, hayatımızın büyük bir çoğunluğunu kaplayan bu mecraların insan psikolojisi ve davranışları üzerindeki etkilerine hep birlikte Molatik olalım...

Meltem Arslan Yeşil
Meltem Arslan Yeşil

Akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle birlikte birçok sosyal ağa erişim kolaylığı sağlanmış oldu. Hâl böyle olunca gencinden yaşlısına hepimizin kullandığı bir sosyal medya uygulaması var artık telefonlarımızda. Bilgiye erişim, gündemi takip etmek gibi faydalarının yanında ‘bağımlılık’ derecesine varan sayısız örnek de mevcut kullanıcılar arasında. "Aslında ben çok vakit geçirmiyorum, bir bakıp çıkacağım" dediğimiz bu mecraların hayat akışını olumsuz etkilediği gerçeği yadsınamaz.

Haberin Devamı

Her şekilde varız

Çevrenizde gözlemlediğiniz arkadaşlarınız, eşiniz, dostunuz vardır muhakkak. Gerçekte olan ‘kişilik’ ve sosyal medyada çizdiği 'profil'... Şaşırıp kalıyorsunuz. Herkes de bir iyi ve mutlu görünme çabası, bulunduğu ortamın yahut çevresinin 'en'i olma gayreti, en güzel en becerikli en pozitif; en, en, en... Peki neden böyle bir psikoloji içerisine giriyoruz? Gün içinde yaşadığı onlarca negatifliğe rağmen, o mecrada kan kusup kızılcık şerbeti içerim misali 'Ah, nasıl da güzel her şey' mottosuyla yoluna devam edenler biliyorum. Oysa acımızla, öfkemizle, kaygılarımızla, mutsuzluğumuzla her şekilde varız. Bu geçici tatmin duygusu en çok birkaç saat etkili olacak belki hayatımızda..Sonrası malum. Depresif ruh halleri, beğenilmeme ve kabul görmeme korkusu, giderek zayıflayan sosyal ilişkiler vb...

Haberin Devamı

Sosyal medyanın gerçek yüzünde ne saklı

Ayrıca hazır ve kolay erişilen her türlü bilginin insanı düşünmekten alıkoyduğunu, üretemediğini, yaratıcılığını ve detaycılığını da baltaladığını düşünüyorum. Üstelik o kadar kirli bilgi dolaşırken. Oku, kopyala, yapıştır. O kadar... Bu da özellikle genç yaştaki bireylerin kişisel gelişimini olumsuz yönde etkiliyor.

Zaman zaman benzer kaygılarla açılmış sosyal medya hesaplarından akılalmaz davranış ve sözlerin ‘mizah, komedi’ başlığı altında sergilendiğini hepimiz görüyoruz. Özellikle Z kuşağı dediğimiz gençleri düşünmekten, üretmekten alıkoyan, eğitim hayatlarını olumsuz etkileyen bu basit ve faydasız platformların giderek korkunç bir boyuta ulaştığını gözlemliyorum. Birbirine özenen, fenomenleri örnek alan gençlerin hatta artık çocukların bu kontrolsüz teknoloji kullanımlarını denetleyecek, müdahale edecek ebeveynlerin az sayıda olması da oldukça üzücü. Zamanında 'rahat nefes alayım, biraz oyalansın, oynasın' diye ellerine verilen telefonların, tabletlerin bağımlısı olan gençlerin bu duruma gelmesinde ebeveynlerin payı nedir? Bunun üzerine de çok konuşulur aslında.

Sosyal medyanın gerçek yüzünde ne saklı

Bir başka zararına değinecek olursak; sosyal medyanın çizdiği o parıltılı ve rengârenk tablonun arkasında sosyal ilişkilere nasıl zarar verdiği, iş hayatını olumsuz etkilediği, aileler, çocuk ve ebeveyn arasındaki çatışmalara yol açtığı, asosyalliğe sebep olduğu gerçeği de var. Gideceğimiz yerlere artık anın tadını çıkarmak için değil, sosyal medyaya koyacağımız fotoğraf arşivi için gidiyoruz. Yemek sofrasında, kahvaltıda, sohbet ederken, tatilde, plajda gözümüz hep telefonda. Gideceğimiz mekanda ilk önce telefonunu şarj etmek için prize yakın oturalım diyeninden, evlilik teklifi aldığı sırada özel anın tadını çıkarmak yerine çekilen fotoğrafları beğenmeyip tekrar tekrar çektireninden, makyajsız asla fotoğraf çekilmem diyenine, doğum günü pastasından bir dilim kestiği için 'Daha fotoğraf çekmedim!' deyip çocuğunu azarlayanına, evde çocuğuna kocasına zerre sevgi göstermeyenin sosyal medyadaki mutluluk tablolarına kadar şahit olduğum onlarca örnek sayabilirim. Altında yatan psikoloji ‘beğenilme arzusu ve aşağıda kalmamak’ duygusu. Bu durum da insanı giderek gerçek dünyadan koparan, sanal ve yapay bir gerçekliğe itiyor. Farkında mıyız? Muamma...

Haberin Devamı

Para ve beğenilme arzusu

Haberin Devamı

Kolay para kazanma arzusu ve hızlı yükselme hırsı da hayatlarındaki eksiklikleri doldurma güdüsüyle açılmış hesapların varlığı. Fenomen ve 'influencer' dediğimiz kişilerin tamamen para ve beğenilme arzusuyla açtıkları hesaplara genel olarak baktığımızda birçoğunun öve öve bitiremediği ürünleri birkaç saat sonra çeşitli ürünlerin satıldığı mecralarda satışa sunduklarını gözlemliyorum. Muhteviyatı hakkında zerre fikir sahibi olmadığı bir ürünü sırf kazanacağı paralar uğruna insan sağlığını tehlikeye atıp atmayacağı konusunda herhangi bir kaygı taşımadan bol kaydırmalı paylaşımların arkasında bu fenomenleri örnek alan gençlerin olması oldukça düşündürücü. Üreten, bilgilendiren, fikir paylaşımı yapan kişi sayısı bir elin beş parmağını geçmez. Tabii tüm bunlardan da şöyle bir kanıya varıyorum: Arz-talep dengesi. Çoğunluğun büyük bir kısmı düşüncelerini zorlayan, detayların olduğu,analiz yapacağı bir paylaşıma merak duymuyor. Gösterişli yaşam, şatafatlı hayatlar revaçta ve adını sanını bilmediğimiz bu hesapların insan beynini nasıl uyuşturduğunu göz ardı etmek mümkün değil. Emeksiz, çabasız hayatların göz boyadığı genç yaşamlarına etkisi de böylece amaçsız sürdürülen bir rutine dönüşmesi. Üzücü hem de çok üzücü.

Haberin Devamı

Sosyal medyanın gerçek yüzünde ne saklı

Hepimiz sosyal medya kullanıyoruz, paylaşım yapıyoruz, bazen belki aşırılığa kaçıyoruz, evet; ama kararında ve bilinçli kullanımla zararlarını bertaraf etmek mümkün. Özellikle gündemden haber almak ve yeni şeyler öğrendiğim, bana bir şeyler katan, düşündüren platformlar tercihim daha çok. Her türlü beklentiyi karşılayan bu mecraların ‘iç yüzünü’ unutmadan hareket etmek ve zamanımızı esir almasına izin vermeden keyif aldığımız minik bir alan olarak kalsın yaşamımızda. Ne dersiniz?

Benzer İçerikler