'Roma' filminin feminist incelemesi
Yönetmenliği Alfonso Cuaron tarafından gerçekleştirilen 2018 yapımı 'Roma', yayınlandığı yıl epey ses getirmiş ve Akademi Ödülleri'nden 'En İyi Yönetmen' ve 'En İyi Yabancı Dilde Film' kategorileri dahil 3 Oscar kazanmıştı. Gelin Meksika yapımı bu filme hep birlikte Molatik olalım...
'Roma' filmi, orta sınıf bir aileye hizmet eden Meksikalı Cleo'nun hayatını anlatıyor. Bir kadın hikâyesi olan film, bu açıdan feminist kuram bağlamında analiz edilmeye uygundur. Cleo'nun hizmetçi olması ilk olarak toplumsal cinsiyetin kodladığı 'kadın işi', 'erkek işi' kavramları üzerinden değerlendirilebilir. Toplumsal düzende kodlanan 'kadınlık' ve 'erkeklik' rolleri ile cinsiyete dayalı iş bölümü oluşturulmakta ve 'kadın işi', 'erkek işi' olarak bireylerin davranışları ayrıştırılmaktadır. 'Roma' filmi dahil olmak üzere birçok filmde kadın hizmetçi temsilleri karşımıza çıkmaktadır. Bu da kadının itaatkar-bağımlı olarak yansıtılmasına işaret etmektedir. Evi çekip çeviren kadının yine özel alanda konumlandırıldığını göstermektedir. Cleo, bekar bir kadın olsa bile filmde bir şekilde eve bağımlı kılınmıştır. Toplumda kadına ve erkeğe biyolojik olanın dışında farklı anlamlar yüklenir. İşte bu sebepten Simone De Beauvoir'ın "Kadın doğulmaz, kadın olunur" sözü, her cinsiyet için geçerlidir. Her şeyi toplumsal düzlemde, doğduktan sonra öğreniriz, cinsiyetimizi de, dolayısıyla bu sonradan olan bir yaratımdır. Bu durumda doğduğumuz cinsiyetin -biyolojik olanın- bir önemi yoktur. Aslında bu söz, mutlak öteki olan kadının toplumdaki yerine, erkekle olan ilişkisi üzerinden tanımlanan bir cinsiyete işaret eder. Toplumsal cinsiyet kavramı da bireylere, cinsiyetleri üzerinden nasıl olmaları gerektiğini kodlar.
Kadının itaatkarlığına vurgu yapıyor
Filmin ilk sahnelerinde, Cleo'nun ölü taklidi yapıp "Böyle ne rahatmış" demesi, kadının hayattayken ne denli sıkıntılar çektiğini, ataerkil düzendeki konumundan duyduğu hoşnutsuzluğu yansıtan anlardır. Bu sahnelerin ardından kadınların çamaşır asarken görüntüleri karşımıza çıkmaktadır. Burada cinsiyet eşitsizliğine ve kadının itaatkarlığına vurgu yapılmaktadır. Kadına çocukluğundan beri hizmet etme ve itaatkar olma rolü biçilmiştir. Toplum tarafından beklenen evde babasına hizmet eden, annesine yardım eden kız çocuğunun ileride eşine hizmet etmesidir. Kadına atfedilen rollerden biri olan itaatkarlık çocukluktan yetişkinliğe kadar süregelmektedir. Kadının itaatkarlığı erkeğe hizmet eden bir görev olarak ataerkil ideolojiyi pekiştirmektedir. Kadın emeğinin bir görevmişçesine kadına adanması, hem bu emeğin sömürülmesine hem de yok sayılmasına işaret etmektedir.
Çocuk sahibi olamaması...
Cleo'nun hamile kalması ve bebeğini kaybetmesinin üzerine duyduğu üzüntü kadının annelik rolüne vurgu yapmaktadır. Kadın için anne olmanın kutsallaştırıldığı masallardaki gibi, Cleo'nun çocuk sahibi olamaması ve daha sonra eksik/noksanmış gibi yansıtılması ya da öyle hissetmesi ataerkil ideolojinin kadına atfettiği annelik rolünü yeniden üretmektedir. 1970'lerde Amerika başta olmak üzere tüm dünyaya yayılan İkinci Dalga Feminizm'in izlerini filmde de görmek mümkündür. İkinci Dalga Feminizm'in odaklandığı sorunlardan biri olan kadının kürtaj hakkının olmaması, Cleo'nun hamileliğini devam ettirip ettirmeme kararını kendi verememesi ve terk edilmesine rağmen çocuğunu doğurması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Erkek egemen toplumlarda medya araçları da erkek egemenliğindedir. Mulvey, kameranın bakışını eril bakış olarak nitelendirmektedir. Kadınların silah sıkarken giyim tarzının maskülen olduğu görülmektedir. Bu da aslında eli silah tutan, güçlü kadın figürünün 'erkeksi' yapısına işaret ederek, erkeğe ait özelliklerin kadına yüklenerek oluşturulduğunu göstermektedir. Kadın ancak 'kadınsılık'tan çıkarak güçlü olabilirmiş gibi bir mesaj içermektedir.
Cinsellik için bir araç olarak görülüyor
Erkek karakter kadın karaktere -Billy- cinsellik için yaklaşır ve "İstiyorsun biliyorum" der. Burada erkeğin kadını cinsellik için bir araç olarak görme durumu söz konusudur. Bu sahnenin sonunda cinsellik isteğine karşılık alamayan erkek, "Zaten o kadar da güzel değilsin" der. Kadının güzellik imgesi oluşu da değinilmesi gereken başka bir noktadır. Kadına atfedilen özelliklerden biri de güzel olma durumudur. Masallardan günümüze kadar gelen güzellik normları popüler kültürün ideal vücut ölçüleri ile pekiştirilmektedir. Kadına sürekli belirli ölçülere sahip olma, güzel olma gibi normları aktaran popüler kültür, medya araçlarıyla bu düşünceyi yeniden üretir. Cleo'nun şişko olma meselesi üzerinden aktarılan sahne de bunun bir örneğidir.
Fallik objeler erkek iktidarına işaret ediyor
Filmde dövüş öğretilen ve bunun için eğitilen bir kitle yer almaktadır. Dövüş sahasındakilerin hepsi erkektir. Bu da toplumsal düzlemde erkeğe atfedilen 'güçlü olma' rolünü pekiştirmektedir. Toplumsal cinsiyet rolleri kadını belirlediği gibi erkeği de 'hegemonik erkeklik' kavramıyla belirlemekte ve kadına da erkeğe de cinsiyete dayalı roller üretmektedir. Ataerkil düzende erkeklik de tıpkı kadınlık gibi inşa edilmektedir. Ellerinde sopalarla dövüş eğitimi alan erkekler, toplumsal düzlemde atfedilen güç olgusunu bu şekilde yeniden üretmektedir. Sopalar burada fallik obje olarak karşımıza çıkmaktadır. Cinselliğe vurgu yapan fallik objeler aynı zamanda bir tarafın bir taraf üzerindeki iktidarını temsil etmektedir. Bu anlamda filmde erkeklerin elinde yer alan fallik objeler erkek iktidarına işaret eder. Dövüş eğitimi veren Prof. Zovek buradaki başarının sırrının insanın zihninde olduğunu ve dövüşün antremanla geliştirilebilir bir şey olduğunu söylemektedir. Bu da aslında cinsiyete dayalı, fizyolojik temelli olan 'erkek gücü' diye bir şeyin olmadığını göstermektedir. İnsan isterse kendini geliştirebilmekte ve cinsiyeti ne olursa olsun bunu yapabilmektedir. Prof. Zovek ile birlikte yalnızca Cleo'nun bunu yapabilmesi de bunun örneğidir.
Şiddet üzerinden gücünü üretme çabası
Fermin, Cleo'ya şiddet gösterisi yaparak onu tehdit eder. Daha sonra da hizmetçi olduğu için onu küçümser. Bu durum da erkeğin şiddet unsuru üzerinden gücünü yeniden üretme çabasına işaret eder. Güçsüzlüğünü hissettiğinden bu şekilde gücünü yeniden üretmeye çalışır. Onun karşısında Cleo sessiz kalır ve buradaki suskunluk aslında 'erkek tarafından susturulmuş kadın'a bir göndermedir. Buradaki suskunluk Spivak'ın madun kavramı üzerinden açıklanabilir. Spivak madun kavramını açıklarken madunun sesinin duyulmamasından ziyade konuşamamasına odaklanmıştır. Bu noktada hegemonik eşitsizliğin olduğu ataerkil yapı, kadını ikincil konumlandırır ve aynı zamanda onu madun olarak belirler. Filmdeki 'susturulmuş kadın' da madun kadına işaret eder. Kristeva, kadının sembolik olan karşısındaki ikilemine dikkat çekerek "Ya bunun içine girecek ve işlevsel erkeklere dönüşecektir, ya da fallik olarak kabul edilen her şeyden kaçarak sessiz denizaltı canlısının cesaretine sığınacak ve böylece tarihte yer almaktan vazgeçecektir" der. Bu suskunluk bir karşı duruşu yansıtmaktan ziyade ataerkil toplum yapısında kadının hiçliğine ve yokluğuna işaret eder. Ataerkil toplumda erkeğin olduğu yerde konuşmayan/konuşturulmayan kadını temsil etmektedir. Kadın karakterlerin suskunluklarının sonucunda şiddet ya da hakaretle 'cezalandırılmaları' ataerkil yapıdaki erkek hegemonyasına işaret eder. Erkeğin cevapsız kalması ya da kadının tepkisizliği erkeğin hegemonyasını sarsan bir durumu ortaya çıkardığından, bu hegemonyayı yeniden üretmek için farklı yollara başvururlar, şiddet ve hakaret gibi.
'Güçlü olursan yalnız kalacaksın'
Sofia, eşi tarafından aldatılmasına rağmen sessiz kalır. Çocuklarından bu gerçeği gizler. Burada kadına yüklenen annelik rolünün ve fedakarlığın izleri görülmektedir. Ataerkil yapı, kadını ikincil konumlandırırken kadına suskunluk özelliğini atfederek bunu pekiştirir. Bunu yine Spivak'ın madun kavramı üzerinden açıklamak yerinde olacaktır. Spivak, madunun konuşamayacağını konuşsa da kimsenin onu duymayacağını söylemiştir. Bu durumda ataerkil yapı kadını madunlaştırır, ikincilleştirir ve nesneleştirir. Ataerkil yapıda kadın, susturulan ya da konuşsa bile muhattaba alınmayan ötekiler olarak konumlandırılır. Tıpkı Cleo gibi Sofia da madun olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha sonra Sofia Cleo'ya "Biz kadınlar hep yalnızız" der. Bu da güçlü gözüken bağımsız gözüken kadın modelinin yalnız kaldığı mesajını veren sahnedir. Filmlerde güçlü kadın imgesi genellikle ya cezalandırılır ya da normlara uygun hale getirilir. Bu da filmin kadınlara "Güçlü olursan yalnız kalacaksın" deme şeklidir.