08.05.2025 - 00:47 | Son Güncellenme:
Hindistan Pakistan savaşı son dakika gelişmeleri. Hindistan Pakistan'a saldırı mı düzenledi? Kaç ölü ve yaralı var? Pakistan ordusuna bağlı Servisler Arası Halkla İlişkiler (ISPR) Direktörü Korgeneral Ahmed Şerif Chaudhry, Hindistan'ın Bahwalpur, Muzaffarabad ve Kotli bölgelerine füze saldırısı düzenlediğini duyurdu. Bölgede sıcak gelişmeler yaşanıyor.
Hindistan ordusu, Keşmir'in Pahalgam bölgesindeki saldırı sonrası Pakistan ve Pakistan kontrolündeki Azad Keşmir'deki hedeflere yönelik askeri operasyon başlattı. Bu saldırılarda 26 sivil hayatını kaybetti, 46 kişi yaralandı. Hindistan, saldırıların Pakistan askeri tesislerini hedef almadığını ve karşı tarafın ateşkes anlaşmasını ihlal ettiğini savundu. Operasyonda Fransız yapımı Hammer bombaları ve Scalp füzeleri kullanılırken Srinagar Havaalanı uçuşlara kapatıldı.
Pakistan, Hindistan’ın füze saldırılarına misilleme yaptığını ve Hindistan’a ait 5 savaş uçağı ile bir dronu düşürdüğünü iddia etti. Ayrıca Hindistan’a ait kontrol noktaları ve bir askeri karargahın vurulduğu da belirtildi. Pakistan, saldırılarda cami ve sağlık merkezlerinin hedef alındığını, özellikle Bahawalpur Camisi’nde kadın ve çocukların öldüğünü açıkladı. Bu gelişmelerin ardından Pakistan hava sahasını 48 saatliğine kapattı, eğitime ara verildi ve "bu provokasyonun cevapsız kalmayacağı" mesajı verildi.
Taraflar arasındaki tansiyon, bölgede nükleer silahlar nedeniyle daha da kaygı verici hale geldi. Peki Hindistan ve Pakistan neden savaşıyor? Nükleer savaş çıkarsa küresel sonuçları ne olur?
Pakistan-Hindistan Savaşı’nın nedenlerini yalnızca 1947’de başlayan sürece dayandırmanın sınırlı bir okuma olacağını ifade eden Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan, "Zira bölgede İslamiyet’in yayılmasıyla birlikte teolojik bağlamda başlayan bir ötekileştirme süreci söz konusudur. Bu süreç, özellikle İngiltere’nin sömürge yönetimi döneminde, bir dış politika aracı olarak kullanılmış ve 'böl ve yönet' stratejisi doğrultusunda, bölgedeki farklılıklar derinleştirilmiştir. Dolayısıyla sistemdeki farklılaşmaları ya da kırılmaları yalnızca tek bir boyut üzerinden okumak, indirgemeci bir bakış açısı olacaktır." dedi.
Doç. Dr. Özcan sözlerini şöyle sürdürdü; Bu bağlamda ayrıca üzerinde durulması gereken bir diğer unsur, hindutva ideolojisi yani Hindistan’da Hindu kökler üzerinden şekillenen milliyetçilik yaklaşımıdır. Modi döneminde çok daha sert bir biçimde kendini gösteren bu durum, iki ülke arasındaki dondurulmuş çatışma alanlarının en ufak bir kırılma ile büyük bir savaşa evrilebileceği bir ideolojik zemin oluşturmuştur. Bu doğrultuda, 1948 sonrasında Keşmir sorunu ekseninde Pakistan ile Hindistan’ın dört kez doğrudan karşı karşıya geldiği, günümüzde ise beşinci çatışma ya da sürecin uzaması halinde uluslararası hukuk bağlamında 'savaş' olarak nitelendirilebilecek bir sürecin başlamış olabileceği değerlendirilmektedir.
"Öncelikle, küresel sistemde çok sayıda aktörün bulunduğunu ve sistemin doğası gereği çatışma potansiyelinin oldukça yüksek olduğunu unutmamak gerekir. Nitekim Hindistan ve Pakistan arasındaki bu gerilim de yeni değil; tarihsel kökenleri olan, kronikleşmiş bir çatışmadır." diyen Akademi Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Fatma Yeşilkuş da şu açıklamaları yaptı;
"İngiltere’nin 1947 yılında Hindistan’dan çekilmesiyle birlikte Pakistan, Hindistan ve Çin’in arasında yer alan ve prenslik şeklinde yönetilen Keşmir bölgesini İngiltere, Hindistan veya Pakistan ile birleşme konusunda serbest bırakmıştı. Nüfusun %90’ı Müslüman olan Keşmir’de halk, 1947 yılında Pakistan’a katılmayı tercih etse de dönemin Hindu prensi Keşmir’in Hindistan ile birleşmesine karar verdi.
Karara Müslüman Keşmir halkı karşı çıktı ve akabinde Pakistan ve Hindistan bölgeye asker göndermesiyle 1947’de taraflar ilk kez savaştılar ve savaş, Birleşmiş Milletler’in müdahalesi ile sona erdi. Birleşmiş Milletler gözetiminde sağlanan ateşkes sonrasında, Keşmir fiilen ikiye bölündü. Cammu Keşmir bölgesi, Hindistan'ın kontrolünde, Azan Keşmir ve Gilgit-Baltistan ise Pakistan’ın kontrolüne geçti.
22 NİSAN'DAKİ SALDIRI GERİLİMİ YENİDEN TIRMANDIRDI
Nitekim bölünmeden bu yana iki ülke arasında, özellikle Keşmir üzerindeki egemenlik iddiaları, sınır ihlalleri ve güvenlik tehditleri nedeniyle 1965 ve 1999 yıllarında da tekrar savaş yaşanmıştır. 1965 Savaşı, Pakistan’ın Keşmir’deki halk ayaklanmalarını teşvik etmesiyle başlamış, Hindistan’ın sert karşılığı üzerine çatışmalar geniş çaplı bir savaşa dönüşmüştür. Her iki tarafın ağır kayıplar vermesi üzerine, savaş Birleşmiş Milletler’in arabuluculuğu ve Tashkent Anlaşması ile sona ermiştir. 1999’daki Kargil Savaşı ise Pakistan ordusuna bağlı unsurların Hindistan kontrolündeki Kargil bölgesine sızmasıyla patlak vermiştir. Her iki savaş da Keşmir sorununu çözmek bir yana, daha da derinleştirmiş; ikili ilişkilerde kalıcı bir güvensizlik ortamı yaratmıştır.
Şimdi ise tarafların tekrardan çatıştığını görüyoruz. Hindistan’ın idaresindeki Cammu Keşmir'in Pahalgam bölgesinde silahlı kişilerin 22 Nisan’da turistlere ateş açması sonucu 26 kişi hayatını kaybetmesi ve çok sayıda kişinin yaralanmasıyla gerilim tekrardan tırmandı. Hindistan ve Pakistan arasında 1960 yılında imzalanmış, su paylaşımını düzenleyen uluslararası bir anlaşma olan İndus Suları Anlaşmasını Hindistan askıya aldı ve Pakistan, İndus Suları Anlaşması’nın dışına çıkılarak nehirlere yapılacak müdahaleleri savaş nedeni (casus belli) sayacağını ilan etmiş, Hindistan ile her türlü ticareti askıya almış ve hava sahasını kapatmıştır. Maalesef bu gelişmelerin ardından iki ülke arasındaki gerilim, fiili savaşa resmen dönüşmüş oldu."