29.04.2025 - 02:17 | Son Güncellenme:
Suha Özkan
Suha Özkan- Çağdaş dünyanın yıldız mimarlık ortamında, artan yaş ve fiziki güç azalımı nedeniyle öteki sanatlarda olan yol sonu olgunluğu yaratıcılığı, mimarlıkta az görülür” demiştir. Gerçekten de yaşam boyu başarıyla taçlanmış bir meslek yaşamının ödül sonrası daha parlak olması beklenemez.
Türkiye’de Pritzker Ödülleri’ni anarken, kimi kez aldıkları ödül öncesi Türkiye’de mimarlığa katkı vermiş olanlar da var. Bu kişilerin başında S.O.M. Mimarlık firması adına İstanbul Hilton Oteli’nin mimarı Gordon Bunshaft (1909-1990) gelir. Bu yapı yoğunlukla Sedad Eldem’le anılsa da Eldem’in katkısı yerel mimar olarak gerçekleşmiştir. 1952’de açılan otelin havuz başının “Şadırvan”, giriş saçağının “Uçan Halı” anıştırmaları, o zamanın Hollywood kültürünün Doğu özlemciliği (Orientalism) yansıması olarak anılır. Her ikisi de taklit ya da yapıştırma değil çağcıl yorumlar olsalar da eriyip gitmişlerdir. Gordon Bunshaft Pritzker Ödülü’nü tam 36 yıl sonra 1988’de aldı. Bu arada uluslararası ortamda ABD’nin ilk ülke dışı turizm yatırımı olan İstanbul Hilton küçük değişiklikler ile Kahire’de yinelendi. Bir bakıma yeni ABD kökenli turizm tarzının öncül simge oteli oldu. Bu açılıştan bize Dave Brubeck’in unutulmaz caz klasikleri, “Golden Horn” (Haliç) ve “Rondo a la Turc” (Türk işi Rondo) ile o zaman yeni çıkmakta olan Playboy dergisi modeli, aynı zamanda Nicholas Hilton’un da arkadaşı Terry Moore’un olay yaratan fotoğrafı kaldı.
1985 Pritzker Ödülü’nü kazanan Viyanalı Hans Hollein (1934-2014), Türkiye mimarlığını yakından izleyen biri ve TBMM’nin mimarı Clement Holzmeister’in (1886-1983) de öğrencisiydi. Onunla çok yakın dostluk kurduk. Kendisi bir Sedad Eldem ve özellikle İstanbul Fen ve Edebiyat Fakültesi yapısı hayranıydı. Concept Media Yayınevi’nin Sedad Eldem, Architect in Turkey (1988) kitabına da önsöz yazdı.
1984 yılında ödülü kazanan en genç mimar olan Richard Meier (d.1934) Bodrum, Yalıkavak’ta, işveren olarak, Nicholas Berggruen (d.1961) ve Ali Pamir’in (d.1962) öncülüğünde, şimdilik üçü gerçekleşmiş olan, tamamı beşer dönüm arazi içinde 16 evin projesi de onandı. Bugün, mimarlık meraklısı gezginlerin gündemlerinde yer alan 3 ev hem proje hem de uygulama olarak örnek alınacak yüksek nitelikte çağdaş mimarlık üründür. Ayrıca yine Bodrum’un Dağbelen yöresinde Nicholas Berggruen için Meier’in tasarladığı ev, mimarlık yazınına geçecek denli nitelikli, alçak gönüllü, doğa ile barışık bir tasarımdır. Keşke uygulama olanağı olabilseydi.
Son yıllarda deprem sonrası Hatay’ın planlamasıyla gündeme gelen Norman Foster 1999 yılında ödülü aldı. 2010’lu yılların sonlarında, Muğla’da büyük bir sağlık kenti projesi ile de gündeme gelen Foster, bu uğraşılar arasında 1600 metrekarelik Dolunay Villası’nı gerçekleştirdi. Özel ve açık olmak üzere iki kanattan oluşan villa 7 metreyi bulan basık tonoz konsolları ile özgün ve fark edilir bir imgeyi sunmaktadır.
Japon mimar Shigeru Ban (d.1967) 2014 yılında ödülünü aldı. Kendisi geliştirdiği kağıt yapılarla ünlenmişti. Swatch’ın mucidi Nicolas George Hayek’in (1928-2010) vakfı için yaptığı Tokyo’da görkemli bir yapısı da var. Birleşmiş Milletler bünyesindeki Sığınmacılar Örgütü’nün başında çok yakın bir yöneticinin olması nedeniyle birçok insancıl destek projesi içinde yer aldı. Bunların arasında 1999 Marmara Depremi ile 2023 Doğu Anadolu Depremi’nde genellikle deneysel pekiştirilmiş kağıt yapı öğelerinden oluşan hafif ve kolay inşa edilebilir konutlar var. Yine de kağıt yapı dizgeleri ile gerçekleştirilmiş Hanover 2000 Dünya Fuarı’ndaki Japonya Pavyonu gibi büyük yapıları da var.
Bizce 1998’de ödülü alan Renzo Piano’nun (d.1937) Galataport’taki tasarımı İstanbul Modern bu ödülü kazanan mimarların yapıtları arasında gerçekleştirilen en görkemlisi. Bu yapıyı bu köşede önceden ayrıntılı kapsadığımız için yinelemeyelim. Ama Oya ve Bülent Eczacıbaşı’nı Türkiye’ye kazandırdıkları bu başyapıt için kutlayalım.
Türkiye için tasarlanmış ama gerçekleşmemiş “Pritzkerliler” de var. Yukarıda Foster’ın kentinden söz etmiştik. Jacques Herzog (d. 1950)ve Philppe de Meuron’un (d. 1950) aldıkları 2001 ödülünden önce 1994’te Enka Vakfı için tasarladıkları lise yapısı, açısal “V” ler oluşturan yapı blokları ile alışılmış can sıkıcı orta öğretim yapılarına bir tepki, bir devrim niteliğinde. Ayrıca, büyük inşaatlar gerçekleştiren bir şirket için 2011’de önerdikleri İstanbul Göksu Deresi kıyısında fabrikanın yeniden kullanımı da önemli bir katkıdır. Bu iki tasarımın da gerçekleşmemiş olması bizim çağdaş mimarlık ev sahipliğimiz için kayıp.
Suna-İnan Kıraç Vakfı, Tepebaşı'na bir kültür merkezi yapmaya karar verdi. Yaklaşık 200 milyon dolara mal olacak projenin 2010 yılındaki İstanbul Kültür Başkenti kutlamalarına yetiştirilmesi planlanıyordu. 1989 Pritzker Ödülü’nü kazanan Frank Gehry (1927) şimdiki TRT binasının yerine gelecek projeyi tasarladı. Ama arsanın edinimi gerçekleşemedi. Gehry’nin bana “Sizinkiler arsayı alana kadar, Abu Dhabi Müzesi biter” demişti. Benzeri bir kapsam ile tasarladığı Abu Dhabi Guggenheim Müzesi seneye bitecek.
Mimarlık tarihine geçecek en büyük kaybımız, kuşkusuz 2004’te ödülü kazanan Zaha Hadid’in (1950-2016) endüstri kuruluşlarının terk etmeye başladığı İstanbul Kartal Planı’dır. Massimiliano Fuksas ve Kisho Kurukawa’nın da katıldığı çağrılı yarışmada seçilen Hadid önerisi hem birçok yaratıcı kentsel yapılanmayı önerirken olağanüstü bir gerçekçilik içermekteydi. Ne yazık ki projeyi incelemeden tartışılan yüzeysel değerlendirmelerle o enerji söndü.
2006 yılında Pritzker Ödülü töreni İstanbul’da, Dolmabahçe Sarayı’nda yapıldı. Kazanan Paulo Mendes da Rocha’ydı (1928-2021). Genellikle mimarlığın insancıl yönünü yücelten Rochan’ın mimarisine ve çağdaş mimarlığın önemine konuşmasında değinen ev sahibi Başbakan R. Tayyip Erdoğan’dı.