30.03.2025 - 17:03 | Son Güncellenme:
URBANJOBS tarafından Beykoz’da tasarlanan Scalla, lüks bir Akdeniz restoranı olarak geçirgenlik ve mekansal akışkanlık üzerine kurulu bir tasarım yaklaşımıyla katmanlı bir deneyim sunacak şekilde ele alındı. Mekansal kurgu, fiziksel sınırları yeniden tanımlayarak tasarlandı. Kolon akslarına hizalanmış rasyonel bir cephe yerine, tasarım ekibi “cam perde” adını verdikleri, Akdeniz kıyılarının su ve kıvrımlı sahil formlarından ilham alan eğrisel bir çerçeve sistemi önerdi. Bu yüzey, geleneksel sınır anlayışını aşarak bazı noktalarda içe kıvrılıp farklı işlevler üstlenirken, kimi zaman dışa açılarak alanın kullanımına katkıda bulunuyor. Sert çizgilerle belirlenen bir sınır olmaktan çok, nefes alabilen, akışkan ve esnek bir kabuk olarak şekilleniyor.
Bu akışkan yapıyı tamamlayan en önemli unsur, mekanın merkezine konumlanan bar oldu. Bar, yalnızca bir sosyal buluşma noktası değil, aynı zamanda farklı açılardan algılanabilen ve kullanıcı hareketini yönlendiren mimari bir referans noktası olarak öne çıkıyor. Ziyaretçiler, mekan içinde bulundukları konumdan bağımsız olarak barı bir işaret noktası olarak kullanarak rahatça yön bulabiliyor. Sadece bir servis alanı olmanın ötesinde, bar, aydınlatma, malzeme ve biçim diliyle restoranın kimliğini yansıtan güçlü bir mimari öğe olarak tasarlandı.
Kullanıcılar tuvalete doğru ilerlerken önce barın, ardından mutfak geçiş penceresinin önünden geçip daha yüksek bir seviyeye çıkarak algısal bir değişim yaşıyor. Geri dönerken iç mekanla yeniden etkileşime giriyor ve son olarak tekrar bar ile karşılaşarak mekansal sürekliliği hissediyorlar. Merdivenlerden inerken önce şarap dolabını, ardından tekrar mutfak geçiş penceresini çerçeveleyerek mekanın temel mimari unsurlarını belleklerinde pekiştiriyor. Bu bilinçli mekansal kurgulama, dolaşımı yalnızca bir hareket yolu olmaktan çıkarıp çok katmanlı bir deneyime dönüştürüyor.
Dış mekanda, pergola ile örtülü alanın üzerinde yer alan eğrisel üst yapılar, sadece mekansal bir tanımlama yapmakla kalmayıp aynı zamanda aydınlatma ve akustik konfor çözümlerini de barındırıyor. Benzer bir yapısal dil, iç mekanda da devam ettirilmiş; kanepelerin arkasına konumlandırılan eğrisel ayırıcılar mekansal derinlik ve tanımlama sağlayarak çeşitli malzemelerle bütünleştirilmiş. Sistem, bakır kaplamalı özel alüminyum destekler kullanılarak inşa edilmiş, ahşap, deri ve açık tonlu mermer detaylarla tamamlanmış. Entegre duvar aplikleri, masa ve zemin lambalarının yapısal formlarına ilham vererek mekansal bütünlüğü güçlendirmiş. Cam perde cephesi, zemin desenleri ve mobilya detaylarında tekrarlanan bu unsurlar, mekanda kesintisiz bir görsel ve işlevsel ritim yaratmış.
Metal çerçeve sistemi, servis istasyonlarından arka barlara, entegre raf ünitelerinden cephe teşhir sistemlerine kadar farklı işlevsel alanlarda kullanılarak mekansal kimliği tutarlı bir şekilde güçlendirmiş. Tavan, mekanı bütünleştiren bir mimari yüzey olarak tasarlanmış, ancak farklı mekansal ihtiyaçlara yanıt verecek şekilde uyarlanmış. Bazı alanlarda yükseltilmiş, bazı bölümlerde ise strüktürel kirişlerle geçişler tanımlanmış. Belirli bölümler örme deri ekler ile vurgulanırken, daha düşük tavan yüksekliklerine sahip alanlarda samimi ve ev hissi veren bir atmosfer oluşturulmuş.