MimarlıkNevzat Sayın: Labirentin mimarlığı var ama mimarlığın labirenti yok galiba…

Nevzat Sayın: Labirentin mimarlığı var ama mimarlığın labirenti yok galiba…

24.01.2025 - 05:58 | Son Güncellenme:

Nevzat Sayın ile, defterinde biriktirdiği soyut lekeler ve mekan tahayyülleri gibi görünen düşünce biçimlerini baskı tekniğiyle izleyicilere aktardığı “Labirent İmgeleri” sergisi üzerine…

Nevzat Sayın: Labirentin mimarlığı var ama mimarlığın labirenti yok galiba…

GÖZDE MULLA Labirent, ilk anlamıyla çıkış yeri kolay bulunamayacak kadar karışık koridorları olan bir yapıdır. Bu sergi kapsamında mimar sanatçı olarak, üretim alanınız olan mimarlık özelinde labirenti matematiksel ve düşünsel bir kavram ve algılama biçimi olarak nasıl konumlandırıyorsunuz, nereye koyuyorsunuz?

Haberin Devamı

NEVZAT SAYIN Labirentin -kolay olmasa da- bir çıkışının olması önemli ve bu labirentin karakteristik özelliği. Çıkışı bulup bulamamak ise labirentin değil, labirenttekilerin sorunu… Labirentin de mimarlığı var ama özellikle kurgulanmış ya da beceriksizce yapıldığı için içinde kaybolduğumuz yapıların dışında mimarlığın labirenti yok galiba. Defterlerimin arasına karaladıklarım, tuvale aktardıklarım, üç boyutlularını yaptıklarım mimarlık olmayan ‘mimarlıklar’. Mimarlığım daha yalın, daha düz, daha basit, daha açık.

GM Bu serginiz 2019 yılında Galeri Siyah Beyaz’da açtığınız Labirent sergisine bir atıfta bulunuyor. O sergide yer alan bazı heykellerle karşılaşsak da bu sergide baskı tekniği öne çıkıyor. İmgenin tekrarlandığı ve çoğaltıldığı olanaklar ve olasılıklar bütünü olan baskı tekniğini labirent kavramıyla nasıl ilişkilendiriyorsunuz?

Haberin Devamı

NS Galeri Siyah Beyaz sergisinin adı “Labirent”ti, İstanbul Galata Rum Okulu sergisinin adı ise “Labirent İmgeleri”. İlk sergide defterlerimdeki karalamalardan yola çıkarak tuval üzerine çalıştığım akrilik denemeler ve üç boyutlu nesneler vardı. Bu sergide ise ağırlıklı olarak baskılar var. Bu baskıların bir kısmı bir önceki sergide gördüğümüz tuvallerdeki işlerin boyutları değiştirilmiş baskıları, bir kısmı defterlerimdeki karalamaların büyütülmüşleri. Bunların yanı sıra ayrıntılar, tekrarlar, değiştirmeler, müdahaleler var. “Olanaklar ve Olasılıklar” bu serginin adı olabilirmiş… Baskı resim benim için önemli bir konu. ‘Sanat eserinin biricik olmasını ortadan kaldırsak sanat eseri hala önemli olur mu?’, ‘Sanatın ona gereksinimi olan insanlar için çoğaltılması önemli mi?’, ‘Her kopya birbirinin aynı olmasa olur mu?’, ‘Tekrarlamalarda her tekrar hala ‘özgün’ sayılır mı?’ gibi ‘labirentimsi’ sorular dolanır öteden beri aklımda.

Enis Batur’un “Çoğaltılmış sanat yapıtının şimdisinin ve burada-oluşunun yitip gittiği, böylece ‘aura’sının silindiği, Benjamin’in ünlü savlarından biriydi. İş fotoğrafa gelince ayırıyordu ama: Çoğaltma tekniğine dayalı bir ifade aracı olarak ortaya çıkan ‘fotografi’de, çıplak gözün erişemediği, erişmekte güçlük çekeceği ayrıntılara ulaşma olanağının doğması, bu yeni sanatın ‘hale’sini farklı bir zeminde ele almamızı sağlayabilirdi.”(Negatif İmge; Sel Yayıncılık; 2002; s.19) cümlelerini zihin açıcı buluyorum. Fotoğrafla da uğraşan biri olarak önemli de buluyorum ve bu düşünceyi baskı resimlere taşıyabilir miyim diye düşünüyorum. “Labirent İmgeleri” bu düşünceyle oluşturulmuş bir sergi olarak değerlendirilebilir.

Haberin Devamı

GM Eserlerinizde mekanı, hacmi, uzamı baskı aracılığıyla dönüştürüyorsunuz diyebilir miyiz, bunu nasıl yorumluyorsunuz?

NS Bu şekilde de düşünülebilir ama bu çok derinde ve mimar olmamdan gelen bir ayrıcalıkla bildiğim yerden başlamak gibi bir şey. Bildiğim bir yerden ama bilmediğim bir yöntemle. Tekrar, dönüştürmek, büyütmek, küçültmek, ayrıntılandırmak, saklamak, görünür kılmak mimarlıkta da peşinden gittiğim ya da sondan başa okumalarla didiklediğim konular. Baskı bu düşüncelerin görünür hale gelmesi için kullanışlı bir arayüz olarak düşünülebilir.

Haberin Devamı

GM Sergide karşılaştığımız labirent imgelerinin, üretim alanındaki sürecini merak ediyorum. Üç boyutlu bir yapı gibi mi yaklaşıyorsunuz yoksa tamamen iki boyutlu yüzeyi bir mekan olarak alıp onun üzerinden mi kurguluyorsunuz? Üretme pratiğiniz hakkında bilgi alabilir miyiz?

NS Her ikisi de var; defterlerimin içindeki karalamalardan tuval üzerine akrilik resimlere dönüşen işler üç boyutlu bir fikrin iki boyutta temsil edilmesiydi. Heykelsi nesneler ise üç boyutlu bir fikrin iki boyutlu teknik çizimlerinden üretilmiş üç boyutlu nesnelerdi. Murat Germen bu üç boyutlu nesnelerin fotoğraflarıyla üç boyutlu bir nesnenin iki boyutlu bir düzlemde temsilini sağladı. Dolayısıyla boyutlar arasında bir geçirgenlik ya da bir akışkanlık var. Birinin sonucu ötekinin başlangıcı oldu.

GM Buradaki imgelerde uzamına dahil olduğumuz bir yapının iki boyutlu yüzeydeki yansımasını bir soyutlama olarak okuyorum. Bu bağlamda renklerin ve boyutların birbirleriyle, mekanla ve yüzeyle ilişkisini nasıl yorumluyorsunuz mimar sanatçı olarak?

Haberin Devamı

NS İşin doğrusu buradaki her şey bir tür soyutlama. Sadece farklı yönde, farklı boyutlarda ve farklı renklerde düzlemler ve bu düzlemlerin farklı açılarda ilişkilendirilmesiyle oluşmuş üçüncü boyut yanılsamaları var gibi geliyor bana. Renklerin ve boyutların ilişkisi de bu bağlamda düşünülebilir. Hepsi kurguyla rastlantı arasında bir yerde beliriyor. Başlangıçtaki kurgu süreç içinde değişip başka bir yere evriliyor. Bu nokta mimarlıktan tamamen farklı bir şey. Mimarlık rastlantılara ne kadar az yer verse o kadar iyi olurken labirent imgeleri rastlantılara ne kadar açık dursa o kadar iyi.

GM Bu serginize özel olarak dokunmuş iki halı görüyoruz. Mekana müdahil olan bu eserlerde kullanılan bu tekniğin ve sergileme biçiminin çoğaltma ve tekrar kavramları ile ilişkisini nasıl açıklarsınız?

NS Ankara Siyah Beyaz’daki serginin fotoğraflarını gören, etnik dokumalarla uğraşan birinden geldi kilim yapma fikri. Defterlerimden tuvale, tuvalden fotoğrafa, fotoğraftan geleneksel bir dokuma tezgahına ilerleyen süreç başlangıçta hiç düşünmediğim, sonradan ve dıştan gelen bir itkiydi. Dönüşerek tekrar etmek konusunda önemli bir deneme olduğunu düşünüyorum çünkü hem malzeme, hem yapım tekniği, hem de yapım yönetimi değişti ve başkaları girdi devreye.