70 yıl önce açılan Birtat Et Lokantası ve Ocakbaşı, aradan geçen bunca zamana yenilmemiş. Her şey aynı lezzette ve kalitede
Meyhane dediğime bakıp da ürkmeyin. Burası, gerçek Osmanlı meyhanesi her şeyiyle. İstanbul’da karşınıza çıkabilecek bir yer değil, 70 yıllık bir mekan. Üsküdar Selimiye Kışlası’nın arkasındaki çıkmaz sokağın dibinde... İnsan bırakın oraya restoran açmayı bakkal bile açmaz. Ama ilk sahibi rahmetli beyefendi, kendine o kadar güvenmiş ki “Ben burada bile iş yaparım” demiş.
İşte bu iş böyle yapılır. 70 senedir böyle bir yerde lokanta hep dolu. Sahibi, 70 sene önceden bugünleri hesaplamış, oğluna el vermiş. O da aynı ruhla çalışıyor.
Tarih büyülüyor
Önce eski olan her şey sizi teslim alıyor. Müzikler ve ortam, 70 sene öncesinin. Mezeler geliyor masaya, hepsi güzel hepsi taze, hepsi leziz. Sahibi geliyor masaya, “Artık ailenizle gelebileceğiniz bir restoranımız oldu” diyor.
“Dünyanın en güzel ciğerini ben yaparım” diyordum, tabii bu ciğeri yiyene kadar! Sakatatların hepsi var, kolay kolay güvenip her yerde yiyemeyeceğiniz yemeklerin hepsi çok lezzetli. Neticede, “Yemekleri güzel, ciğeri efsane” dedik ama bir de pidesi var... Ara sıcak olarak geliyor, bu pideyi her insanın ölmeden önce kesinlikle yemesi gerekiyor. Izgarada yapılıyor, kağıttan ince, o kadar çıtır ve lezzetli ki yolunuz düşerse deneyin. Bana hak vereceksiniz.
Gerçi insanın yolu oraya nasıl düşer bilmem, rotayı çevirmeniz gerek. Bu tarihi lezzetlerin ve lokantanın bir özelliği de sıkıyönetim zamanında mahkemeye gelenlerin uğrak yeri olması. Mahkeme, Birtat’a gelmek için bahane olmuş. Sıkıyönetimden sonra da aynı isimler buraya gelmeye devam etmiş. İçeri grdiğinizde o zamana ait gazete küpürlerini ve resimlerini göreceksiniz. Lezzet avcıları için uğranması gereken bir yer, tavsiye olunur.