Baktım gurmecilik oynayanlar çoğaldı, “Ne eksiğim var” dedim, ben de çıktım bu hafta. Çıkmaz olaydım; benden gurme olmaz ne işin var dışarıda, gir mutfağına, pişir, ye
Önce iyilerden başlayalım; Anadolu Hisarı’nda efsanevi bir lokanta vardı; Körfez. “Vardı” diyorum çünkü artık yok orası. Ev oldu. O zamandan beri Hisar’a gitmemiştim. Köprünün tam altında Uskumru diye bir balıkçı açılmış, oraya gittik. Haftanın yorgunluğunu çıkarttığım yer burası oldu. Mezeleri çok lezzetli, salatası taze. Balığın hakkını vererek pişiriyorlar; fazla kurutmadan, içi sulu yani. Biz kalkan yedik... İşin özü yakışıklı bir yer. Hesaba gelince adamlar hakkını istiyor, “Kaliteye biraz para vereceksin” diyor. Bir tık pahalı belki ama değer.
Sinirim zıpladı
Uskumru iyiydi ama bir sürü kötü yere de gittim. Biliyorsunuz kötülerin ismini pek yazmayı sevmiyorum. Herkes ikinci şansı hak ediyor. Neyse ikinci durağım Ataşehir’de bir İtalyan lokantası. İtalyan’a gidince ne yersiniz; pizza, makarna değil mi? Yediğimiz pizza markette satılan donuk pizzalardan daha kötü hatta daha da kötü. Üzerine koyduğu sosis, sucuk, salam; kilosu 2 TL’liklerden. Sos yok gibi bir şey, hamuru hiç söylemiyorum bile. Sarımsaklı domates soslu bir makarna geldi, yorum yapmaya kelimeler yetmez. Bir fabrikada çıkan tabldot makarnası bin kere daha iyidir. Kullandığı karidesler, ithal donuk olanlardan. O yüzden lezzetsiz, saman gibi. Ama benim sinirimi bozan yediğim berbat yemek ve ödediğim tuzlu hesap değildi. Şefin, her şey mükemmelmiş gibi salona çıkıp, televizyonda maç seyredebilecek özgüvene sahip olması sinirimi zıplattı. Uçan Sabri gibi olmamak için kendimi zor tuttum.
Aslında İtalyan mutfağı zor bir mutfak değil tam aksine kolay ama özünü kavramanız gerekiyor. Bu özü kavramış bir aşçı, nerede olursa olsun iyi yemek yapabilir. İtalyan mutfağının özü, tazelik ve basitlik. Fazla aramayın, iyi sarımsak, iyi zeytiyağı ve iyi domatesle binlerce yemek yapabilirsiniz.
İstanbul’un en iyi kebabı burada
Son durağım biraz uzaktı bana, Pendik’te Bilal Dayı’ya gittik. Eski Özsu Lokantası. Aslında tam Pendik’te de değil, Kurtköy’e çıkarken. Urfa ve Antep yemeklerinin sentezlendiği bir yer. Urfa ve Antep’in tam ortası, patlıcanın en güzel olduğu Birecikli bizim Bilal Dayı. İstanbul’da yediğim en iyi kebap. Kaliteli et kullanıyor, dolayısıyla bütün kebapları lezzetli ve en önemlisi sizi rahatsız etmiyor. Mezeleri taze ve hepsi lezzetli. Vedat Milor klasiklerinden biri, zira burayı meşhur eden oydu.