05.08.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
Senem Aydın / senem.aydin@milliyet.com.tr
Geliri şehit ailelerine bağışlanacak ‘Kızım ve Ben’, gerçek bir hayat hikayesinden uyarlandı. Filmde boşanmış bir çifti canlandıran İrem Helvacıoğlu ve Cemal Hünal’la sette buluştuk; projenin detaylarını ve çekimlerin dışında nasıl vakit geçirdiklerini konuştuk.
‘Kızım ve Ben’ bir dram hikayesi mi?
Cemal Hünal: Aslında bir baba-kız hikayesi. Kızını tek başına yetiştirmek zorunda kalan bir baba... Üç aylıkken çocuğunu terk edip, beş yıl sonra ortaya çıkan ve çocuğunu geri isteyen bir anne... Ayağı yere basan, düz bir hikaye. Yönetmenimiz Murat Gülvardar senaryosunu yazdı. Çok etkileyici ve inandırıcı. Yapımcımız Salih Memişoğlu’nun bir dostunun hikayesi.
İrem Helvacıoğlu: Etkileyici bir senaryo, sonuçta aile dramı.
Projenin geliri şehit çocuklarına bağışlanacak. Rolü kabul etmenizde bu faktör etkili oldu mu?
C. H.: Projeye dahil olmamda çok etken var. Teklif OFS Sinema Okulu’ndan geldi. Bu yoğunlukta bir iş temposuna girebilecek müsaitliğim yoktu aslında. Yılmaz Dilsiz geldi, projeyi anlattı ve filmin gelirlerinin Şehit Çocukları Vakfı’na gideceğini söyledi. Daha önce engelli çocuklarla, yetimlerle çalıştım, sosyal sorumluluk kapsamında projeler yaptım. Şehit çocukları, başlı başına zor bir boyut. Söz konusu çocuklar olduğu zaman akan sular duruyor zaten, her şeyin en iyisini hak ediyorlar.
Güvenerek girdim bu işe, çok da mutlu oldum. Besleyici ve eğitici oldu.
İ. H.: Bütün geliri şehit çocuklarına verilecek ve ben bir asker çocuğu-yum. Öncelikle bu çok cezbetti. Asker-polis hiçbir şekilde fark etmiyor, aynı şeyleri yaşıyoruz sonuçta.
Canlandırdığınız karakterlerden bahseder misiniz?
İ. H.: Serap, çok farklı bir karakter. Büyük dalgalanmaları ve kendi içinde patlamaları var. Eski eşi Doruk’la çatışıyor. Bir yandan terk ettiği çocuğu var. Onları bırakıp, yeniden evlenmiş ama mutlu olmadığını görüyoruz. Geçmişine baktığımızda da, aslında sağlıklı bir aile yapısı yok.
C. H.: Bu aslında bugüne kadar oynadığım karakterler arasında en düz çizgide olanı. O kadar düz ki hatta, bir film karakteri olarak hiçbir enteresanlığı yok. Kızını tek başına yetiştirmeye çalışıyor. Mesleğinde ilerlemek isteyen, bir özel harekat polisi.
Serap, psikolojik olarak zor bir karakter... Oynarken zorlanıyor musunuz?
İ. H.: Evet. Dengesiz oluşu, gel-gitlerinin çok fazla olması zorluyor. Her şeyi geçtim, evli değilim, çocuğum yok, doğum sonrası sendromu yaşamadım, polis bir eşim yok. Ama benim babam da asker olduğu için, bundan feyzaldım. Doğum sonrası sendromu yaşamış arkadaşlarım var, empati kurarak, “Ben olsam nasıl yapardım?” diye düşündüm. Sahnelerin her kısmını tek tek Murat Hoca’yla işledik.
Birlikte çalışmak nasıl?
İ. H.: Cemal, hiperaktif bir insan. Gerçekten karakterine sıkı sıkıya bağlanmış. Sahneye başladığımız an, Serap’la Doruk oluyoruz. Anlaşıyoruz, iyi bir partner.
C. H.: İrem çok iyi ve çalışkan. Son serece sevecen ve kendini işine veren biri. Burada zor bir işi var. Berbat bir karakteri canlandırıyor. Ama beraber çalışmak çok keyifli, yüksek enerjisi ve sağlıklı bir ruhu var.
Filmin vizyon tarihi belli mi?
C. H.: Kasım gibi düşünüyorlar ama vizyon tarihleri, afişler asılana kadar değişen şeyler.
Baba olmak neleri değiştirdi?
Mazeretlerimi çöpe attım. Eskiden kaytardığım şeylerden kaytaramıyorum artık.
Oğlunuzla birlikte nasıl vakit geçiriyorsunuz?
Yemek yapıyoruz, oyun oynu- yoruz, çiftliğe ve yüzmeye gidiyoruz. Sabah kahvaltısını hazırlıyorum, gece ben yatırıyorum. Bakıcımız yok.
‘Diriliş Ertuğrul’un kadrosuna dahil oldunuz. Film bitecek, dizi çekimlerine başlayacaksınız.
Geçen sezonun son bölümünde oynadım. Kaldığımız yerden devam edeceğim.
Helvacıoğlu: ‘Dönem işi istiyorum’
‘No:309’dan ayrıldıktan sonra neler yaptınız?
Kendime vakit ayırdım, ailemle görüştüm. Onlar Ankara’da, ben burada yalnızım.
Yeni dizi projeniz var mı?
Görüştüğüm işler var ama henüz kesinleşen bir şey yok.
Nasıl bir rol istiyorsunuz?
Aslında dönem işi olabilir, bilmiyorum gerçekten. Sağlam bir karakter yapısı olmalı ve beni etkilemeli...
İstanbul’da tek başına yaşamak zorladı mı?
Başta çok zorlandım çünkü 20 yaşıma kadar annemlerden hiç ayrılmamıştım. İlk zamanlar sık sık gidip geliyordum. Yavaş yavaş ayaklarımın üzerinde durmaya başladım.