Mekanlar, ilgi gördükçe memleketin her yerine yayılmak istiyorlar. Bugün Türkiye’de birçok mekan şubeleşmeye tercih etti. Şubeleştikçe kurumsallaşmak kaçınılmaz oldu. Tüm şubelerde aynı yemek kalitesini tutturmak... Aynı düzeyde servis vermek olağanüstü bir disiplin gerektiriyor. Hizmet sektöründeki disiplinin dozu kaçınca, samimiyet ortadan kalkıyor. Mekanların enerjisi kalmıyor.
Çoklu mekanlar olarak, eğer ki yemeğiniz üzerinden çoğalmamışsınız, bu noktada ekstra çabalamak zorunda kalıyorsunuz; bir kebapçı, köfteci, dönerci, pilavcı değilseniz. Tek ya da birkaç yemek üzerine kurulu bir düzen yoksa ortaya şunlar çıkıyor:
Ciddi bir dekorasyon maliyeti çıkıyor. Neden mi? İlgi çekmenin ana nedeni.
Fiyat politikanız her zaman makul olmalı. Bu da sürdürülebilir olmayı zorlaştırıyor.
Her şubeye aynı düzeyde şef, garson, barmen barista bulamıyorsunuz. Bu da şubenin başarısının önüne geçiyor.
Geçtiğimiz günlerde BigChefs, Michelin yıldızlı şef Tommaso Arrigoni ile atıksız mutfak konseptinde yarının mönüsünü servis etmeye başladı. Kulağa çok hoş geliyor. Şahane bir proje ama risk şurada, başarılı bir şefin hazırladığı mönü her şubede aynı düzeyde nasıl verilecek? Hele ki yıldızlı bir şefse! Bilemedim. Çok ama çok zor...
Herkes yemek yapabilir mi?
Cevabı hazır: Kesinlikte herkes yemek yapar, yapmalı da. “Yumurta bile kırmayı beceremem” diyenlerin yemek yapmamak işlerine geliyor. Ya da zaten yapan var böyle üst perdeden konuşabiliyorlar.
Yemek yapmak bir beceri, yetenek işi değil. Ölmemek için yapmak zorunda olduğun bir eylemdir.
Ha iyi yemek yapmak konusuna gelince, hazırladığınız yemeğin lezzeti hüner işi. Buna diyecek lafım yok.
Ama artık lütfen “Ben yemek yapmayı beceremiyorum” demeyin, Allah aşkına...
Yılbaşı süsü ne zaman sökülür?
Nişantaşı Atiye Sokak’ı yıllar sonra yeni yıl için süslemişlerdi. Yıllar sonra sokak yeni yıla süsü püsü ile girdi. Dün Atiye Sokak’taydım, hâlâ yeni yıl kafası devam ediyor. Süsleri kaldırmamışlar. Tuhaf bir çelişki yaşıyorsunuz. Enerjim yükseldi birden. Siz de bir uğrar mısınız?
Dağda kar ne alemde?
Malum sömestir yaklaşıyor. Ara tatil denince, akla kar tatili geliyor. Gerek günübirlik gerekse konaklayarak yapılan kar tatilleri, çocukların ve gençlerin hayali olmuştur her zaman. İstanbullular kara hasretiz, hele bu kış karı bir tarafa koyalım, yağmura da hasretiz! Neyse ki yurdumun dağlarına kar indi. Sömestirde kış turizmi yapanların biraz olsun yüzü güler.
Anılar, hatıralar ve Engin Mepa
Karaköy’ün simgesi Namlı, bünyesinde bulunduğu bina yıkılınca mecburiyetten taşınmak zorunda kalmıştı. Bulunduğu otopark da yıkılmaya başladı. Namlı’nın sahibi Engin Mepa, otoparkın yıkımını anbean paylaşıyor. Namlı yıkılan otoparka çok yakın yeni yerinde olsa da onca anı hatıra geçirilen onca zaman yıkılıp gidiyor. Ortada kanıt kalmıyor. İşte üzücü olan da bu anıların kanıtının ortadan kalkması…