DİNLER VE KÜLTÜRLER MOZAİĞİ

Geçtiğimiz günlerde kadim dost Mansur’la bir aradaydık. Nevi şahsına münhasır bir insan Mansur. ODTÜ’de Matematik okuduktan sonra, Ankara Üniversitesi İtalyan Dili ve Edebiyatı’ndan mezun oldu. Ankara Halk Tiyatrosu’nda oynadı. Açık Radyo ve TRT’de radyo programları yaptı. İstanbul Aydın Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünde dersler veriyor. 1985’ten bu yana da İtalyanca ve İngilizce turlar yapan bir profesyonel tur rehberi.

Mansur uzun zamandır Türkiye’nin seçkin acentaları ile coğrafya, tarih, yerel kültürler ile yeme-içme kültürünün birlikte irdelendiği, yerel lezzetlerin ve mutfak geleneklerinin ön planda olduğu geziler yapmakta. Mansur’u www.keyifkurdu.com adresinden ya da Instagram’dan takip edebilirsiniz.

Yakalamışken ben sordum, o cevapladı. Uzun ve güzel bir sohbet oldu. Keyifli okumalar...

Nereye gidelim?

Bence kışın en keyifli rotalardan birisi Antakya. Tam gezi havası denilecek bir iklim sunuyor Hatay ili ve çevresi. 3-4 günlük bir hafta sonu kaçamağıyla hem eşsiz tarihi ve kültürel hazinelerini keşfetmek hem de enfes bir yerel mutfak deneyimi yaşamak mümkün.

Neden gidelim?

Roma devrine ait en önemli antik kentlerden birisi Antiochia. Ayrıca Daphne ve Seleukeia antik kentleri ve birçok tarih öncesi döneme ait höyük de var. Abartısız, dünyanın en büyük ve bence en iyi arkeoloji müzelerinden biri var Hatay’da. Antakya’da, binlerce yıllık kültür katmanlarının bıraktığı gastronomik izleri keşfetmek de benzersiz bir deneyim.

Nereleri gezelim?

Klasik sözdür ama mübalağa değil gerçektir, ‘Dinler ve kültürler mozaiği’ olarak anılır Antakya. Üç semavi dinin 10 kadar mezhebinin fiilen izleri vardır.

Hıristiyanlığın adının konduğu, en önemli iki havarinin buluşup inanalar ile ilk kilise topluluğunu kurduğu şehirdir. Bu olayların mekanı olan ‘dünyanın ilk mağara kilisesi’ St. Pierre Kilisesi mutlaka görülmelidir. Ama iyi bir rehberiniz de varsa, sizi kentin ara sokaklarında saklanmış Katolik, Ortodoks ve Protestan kiliselerine götürüp din adamları ile etkileyici bir sohbet ortamına taşıyabilir. Şansınız varsa Zenginler Mahallesi’nde aktif olarak kullanılan Havra’ya da uğrayıp Antakya’nın Musevi renklerini keşfedebilirsiniz.

Hanefilerle Şafilerin yan yana ibadet ettiği tarihi camiler, Nusayri ve Alevilerin kutsal mekanları, Musa peygambere atfedilen hayat pınarı ve kutsal ağaç şehrin İslami mozaiğine şahitlik eder.

Muazzam bir Roma mühendisliği eseri olan Titus Tüneli, Seleukeia Pieria antik kenti kalıntıları ve Beşikli Mağara; kartal yuvası gibi St. Simeon manastırı ve Türkiye’nin tek Ermeni köyü Vakıflı’yı da ekleyin listeye.

Nerede kalalım?

Ben, eski kent dokusu içinde her köşesinde yaşanmış hikayeler barındıran butik otelleri seviyorum. Antakya, bu konuda bir cennet... Merkezde çok iyi restore edilmiş, avlulu eski taş konaklar var. Bütçenize uygunu seçmek mümkün. Ama gitmişken özel bir deneyim de yaşamak isterim derseniz, dünyanın tek parça en büyük mozaiği üzerine kurulu The Museum Otel benzersiz..

Ne yiyelim?

Kağıt kebabı, oruk, tepsi oruğu, aşşur, semirsek, tepsi kebabı, humus, zahter salatası, cevizli biber, küflü çökelek salatası, sürk, turplu tarator, patlıcanlı yoğurtlama, babagannuş, sarmaiçi, yumurta öccesi Hatay adıyla özdeşleşmiş yemeklerden ilk aklıma gelenler ve tabii ki başta künefe ve peynirli irmik helvası, kabak tatlısı, cevizli kerebiç... Her biri için efsaneleşmiş usta veya lokanta var.

Örneğin misafirlerime yan yana hem tepsi kebabını hem de kağıt kebabını sunup, farklı ırok çeşitleri ve iki ayrı humus tattırıp hatta iki farklı meşhur ustada künefe yedirip lezzet nüanslarını yakalamaları için heyecan duyuyorum.