19.11.2018 - 08:15 | Son Güncellenme:
Orkun Bulut - Altıncı Duyu
Son dönemin markası LA Vina ise bu ‘tutmaz’ algısını öteye taşıyıp, menüye bask dokunuşları yaparak “Merhaba” dedi. Bu iddianın altında d.ream ve Rasim Özkanca’nın ismi var. Borsa gibi ekol olmuş bir markayı kuran Özkanca, daha sonra oğlu Umut’un önde olduğu konseptlerle iyi yemek ve servisin zamansız sosyalliğe nasıl dönüştünü anlatan Masa ve Parle’yle, şehrin en konuşulan işlerine imza attı.
La Vina’da da daha önce başarısız olan bu tarz konseptlere bakılmadan bir öz güvenle yola çıkıldı. Marka sosyalliğini kardeş mekan Parle’den gelen meraklı bakışlar ve tanınan personelin avantajıyla kısa sürede sağladı.
Dekor olarak şık detaylara sahip La Vina’da, Atelier EPJ ve Umut Özkanca’nın fikirleri, başarılı bir mimari uygulamaya imza atmış. Mekanın kalbiyse ortadaki büyük bar. Barın içindeyse uzun sakalları ve farklı tarzıyla göze çarpan miksolojist Ali Ahmadi var.
Mutfağın başındaysa Javier Duarte Campos bulunuyor. Menünün en dikkat çeken başlangıcı baharatlı etli patates dolması ‘Bomba de la Barceloneta’... Paella bölümüyse bugüne kadar Türkiye’de görmediğiniz kadar bol seçenek mevcut. Ben enginarlı ve siyah mürekkepliyi diğerlerinden daha cüretkâr ve lezzetli buldum...
OMNLVORE'A GERİ SAYIM
Beyaz peçeteli, kusursuz servisli, şeflerin küstah bakışlarının altındaki yemeklerin eskisi kadar ilgi çekmediği yemeklerin sunumu, şeflerin tarzının samimi olduğu yerlerin tercih edildiği bir dönemdeyiz. Yenilikçi şeflere avangart ve alternatif bir yaklaşım sunan, yerel ürünlerin önde olduğu Omnivore da uğruna seyahat yapılacak kadar ilgi çekiyor. İşte o Omnivore, Sirha İstanbul kapmasında Türkiye’de olacak. Bunun öncesinde Omnivore kültürünü en iyi bilen şeflerden Aylin Yazıcıoğlu’nun restoranı Nicole’da bir yemekte buluştuk. Şefin Omnivore tarzını en iyi yansıttığı hardal sorbe hamsi ve ayva püresinin eşlik ettiği lüfer muazzamdı...
İLHAM VEREN KONUŞMA
Reklam kampanyalarımızın, işvereni mutlu etme kaygıları nedeniyle pek başarılı olduğu söylenemez. İşte bu kaygıların aksini savunan, her kampanyasında ‘rahatsız eden’ mesajlarla markaları bir sivil toplum örgütü gibi konumlayan efsanevi iletişimci, reklam fotoğrafçısı Oliviero Toscani, ‘Design Week Turkey’ kapsamında İstanbul’daydı. Kendisiyle, Çırağan Sarayı’nda yemek yeme fırsatı bulduk. Reklam ve iletişimin etkisini, politika ve sosyal hayata nasıl yandığını o kadar iyi anlattı ki! Böyle bir değerin ülkemize gelmesinde büyük çaba sarfeden Benetton Türkiye CEO’su İdris Onay ve İlkin Karataş Ülkü’ye gerçekten ayrıca teşekkür etmek gerek.