Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Üç yaşındaki Ayda bebeğin depremden 91 saat sonra enkazdan sağ çıkarılması olay yerindeki muhabirinden haberi sunan spikerine ve ekran karşısındakilere kadar milyonları sevinç gözyaşına boğdu. Çok geçmeden İzmir’den ekiplerin Ayda’yı buldukları yerde annesi Kübra Gezgin’in cansız bedenine ulaştıkları haberi geldi. Ayda bebek için dökülen sevinç gözyaşları kurumadan, annesinin genç yaşta deprem riski olduğu bilinmesine rağmen yıkılmayan binanın altında kalıp, ölmesi yüreklere hançer gibi saplandı.
Ayda bebek ve annesi için birçok insan sosyal medyada duygularını paylaştı.
İki televizyoncu kadının birbirinden bağımsız olarak yazdıkları beni çok etkiledi. Üstelik görüşleri birbirinden çok farklıydı, ama ikisi de dokunaklıydı.

Haberin Devamı

İKİ KADIN TELEVİZYONCU, AYDA BEBEK VE ANNELİK

TRT Haber spikeri Sezen Yüce, Ayda bebeğe şöyle seslendi: “Ayda’nın o kalabalıkta ‘Anne’ diye seslenişi... Ah yavrum, ağlatmadığın kaldı mı ki! Sana hayatın boyunca anne ilgisi, sevgisi, şefkati vermeyi istiyorum. Asla yerini tutmaz, ama her kalbin ağrıdığında seni sarıp, sarmalamak istiyorum.”
Bloomberg HT’de program yapan Aslı Şafak ise annesi ölünce yaşadıklarından yola çıkıp, Ayda bebek için ‘duyar yarıştıranlar’ı eleştirdi:
“Annem öldüğünde çevredekiler benden daha üzgündü. Annesiz kalan çocuğa herkes çok acımış ve bunu yüksek sesle paylaşma yarışına girmişti. Bir hafta sürdü. Sonra, süslü acılarını aldılar ve gittiler. Annemsizlik ve ben baş başayız hâlâ. Lütfen duyarlılığı yarıştırmayalım.”

AHMET ERCAN ŞAŞIRTTI

İstanbul depremi için “2045 yılında olacak” diyen Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, önceki akşam TV100’de canlı yayınlanan Okan Bayülgen’in ‘Nokta’ programına konuktu.İstanbul depremi için “2045 yılında olacak” diyen Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, önceki akşam TV100’de canlı yayınlanan Okan Bayülgen’in ‘Nokta’ programına konuktu.Bayülgen, “Depreme dair hem güzel, hem dramatik bir görüntü vardı İzmir’den” diyerek anlatmaya başladı:“Ofis o kadar sallanıyordu ki, sizleri dinleyen gençler paniklemeden masaların altına, o ‘yaşam üçgeni’ denen yere geçmeyi becerebildi. Sizler bunları anlatmasaydınız, onlar bunları yapamazdı.”Ercan, “Aslında çok yanlış yapıyorlar” deyip, Bayülgen’i ters köşe yaptıktan sonra şunları söyledi:“Japonya’da son yapılan çalışmalara göre deprem sırasında masa altına girmek sakıncalı. Masanın kenarında olacaksın. Çünkü masa şey olduğu zaman altında eziliyorsun. En dar yerlere gireceksin. Mesela bugün Ayla bebek çıkarıldı 91 gün sonra, çocuğu kurtaran buzdolabı ya çamaşır makinasının yanına düşmüş olması. Çocuk 91 yıl sonra kurtuldu.”“Ayla” değil Ayda, “91 gün”, “91 yıl” değil 91 saat...Gel de inan şimdi Prof. Dr. Ercan’ın, “İstanbul depremi 2045 yılında olacak” demesine?

YARGI, ’KADINA ŞİDDET VAR’ DEDİ

Johnny Depp, The Sun’a açtığı tazminat davasını kaybetti. Depp’in dava açmasının sebebi neydi?
The Sun’ın evli oldukları dönemde eşine defalarca şiddet uyguladığına dair yaptığı haber. Depp, “Bu iftiralar yüzünden imajım zedelendi” diyerek The Sun’a açtığı 5 milyon sterlin’lik tazminat davasına bakan Londra’daki Yüksek Mahkeme, 16 gün süren duruşmada tarafları ve şahitleri dinledi, kanıtları inceledi.
“Haberin büyük ölçüde doğru olduğuna” karar veren yargıç, tazminat davasını reddetti. The Sun’ın avukatları, kararın basın özgürlüğü adına bir zafer olduğunu vurguladı. Amber Heard kararı, ABD’de kutladı.
Depp’in avukatları, yargıcın, şahitleri ve delilleri göz ardı edip, Amber Heard’ün sözlerine inanarak verdiği karara itiraz edeceklerini açıkladı. Depp ise zedelenen imajı için açtığı tazminat davalarının duruşmasından medyaya yansıyan haberlerle darbe üstüne darbe yedi.
Oyuncu, imajımı kurtarayım derken olanı da bitirdi. Aktörün alkol ve
uyuşturucu bağımlılığı biliniyordu, bu dava sayesinde eski eşine defalarca şiddet uyguladığı tescillendi.
Depp, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu.

Haberin Devamı

GÜNÜN SÖZÜ

Haberin Devamı

“Kadın kendi başına ne gül goncasıdır, ne de diken. Koklamasını bilirsen gül, tutmasını bilmezsen diken olur.” (Refik Halit Karay)